ONUR BÜTÜN

“Yeni doğmuş ay gibi eğer görmek istersen

Aynama bak anlarsın neyim kimim ben

Işığın vurunca kalbe can uçtu gitti bedenden

Gövdemdeki rûh sensin sâdece bir kafesim ben” (39. manzum, 2. ve 3. beyitler)[1]

Ayrıntı Yayınları, Kürt edebiyatının önemli metinlerinden birini, Melâyî Cîzîrî’nin Dîvân’ını titiz bir çalışmayla yayınladı. Kırk yaşından sonra anadilini öğrenmeye karar veren ve metni çeviren İlhami Sidar, Melayî Cîzîrî ile tanışma hikâyesini şöyle anlatıyor;

“Kürtçe yazılmış ne kadar edebî eser varsa ayrım yapmadan, dizginlenemez biçimde okumaya başladım. Çok geçmedi, evvel ezel şiire olan farklı duygu ve ilgim beni bir süre sonra Kürtçe klasik şiirin gizli bahçelerine sürükledi. Melayê Cîzîrî ile böyle tanıştım.”[2]

Kürt edebiyatının anıtsal ismi Mêlâyê Cîzîrî’nin yaşamı hakkında elimizde kesin bilgiler bulunmuyor. Araştırmacılara göre, 16. yüzyılın ikinci yarısıyla 17. yüzyılın ilk yarısı arasında yaşamış ve tek eseri olan Dîvân’ını da bu süreçte yazmıştır. Cizreli olması ve medrese müderrisliği yapması, ilköğrenim bilgilerini babasından alması, Irak ve Mısır gibi ülkeleri dolaşması bilgilerimiz arasında yer alıyor.

Kürt edebiyatının ilk mürettep[3] dîvânı kabul edilen Cîzîrî Dîvân’ı Kürt dilinin gelişiminde mihenk taşıdır. İlhami Sidar metnin çeviri ve hazırlık süreci için şunları söylüyor;

“Dîvân’ın özellikle şiir çevirisi biçiminde yapılan ilk çalışma olduğunu söylemekte yarar var. Okuyucuya ön hazırlık gerektiren bu eser nedeniyle bir sunum metni de hazırladık. Önsöz’ü de geniş tutmaya çalıştık. Metnin ana gövdesine geçmeden önce okurun Cîzîrî’nin poetikasıyla ilgili bir fikir sahibi olmasını istedik. Benim otuz yıllık edebiyat serüvenim ve anadilimi öğrenme, şiirle yakın ilişki kurma sürecimin ardından, daha önce yapılmış tek çeviriyi ve Cîzîrî üzerine yapılmış tüm çalışmaları da inceleyerek Ayrıntı Yayınları ile bir yıl süren hazırlık sonucunda metni kitap haline dönüştürdük.”

-Dîvân’ın Ortadoğu coğrafyası başta olmak üzere dünyada yapılmış çevirileri var mı?

Dîvân’ın Arapça ve Farsça şerhleri[4] yapıldı. Batı dillerine çevirisi yapılmadı. Kürtçeden İngilizceye çeviri yapılabilmesi için tıpkı Shakespeare’in metinlerinde olduğu gibi o dönemin dilini de iyi bilmek gerekiyor. Fuzuli’nin metinlerinin İngilizceye çevrilmesi de aynı zorlukları taşır. Bu türden çeviriler için ilgili kurumların çalışmaya dâhil olması, kolektif hazırlıklarının yapılması ve finanse edilmesi gerekiyor. Arapça, Farsça ve Kürtçeye hâkim olmak, ayrıca klasik şiirin kodlarını bilmek gibi zorluklar da var. Edebî dile hâkim olmaksa her coğrafya ve kültür için geçerli.

-Dîvân’ı anlamak için yalnızca Türkçe bilmek de yeterli değil sanırım. Çünkü Arapça, Farsça ve Kürtçe kavramların dâhil olduğu bir Türkçeden söz ediyoruz.

Yeni jenerasyon açısından bazı zorluklar oluşabilir. Ancak biz metni olabildiğince doğru Türkçeleştirdik. Tabii bu durumun okuma kültürümüzün zayıflamasıyla da ilişkisi olduğunu düşünüyorum.

-Metnin felsefi kökenleri üzerine neler söylemek istersiniz?

Dîvân’ın, Kürtçeyi Fars dilinin tahakkümünden kurtaran tarihsel anlamının yanı sıra Kürtçe ile güçlü eserler verilebileceğini göstererek döneminin figürlerini de etkilediğini belirtmek isterim. Ahmedê Xane, Melâyê Batê, Fediyê Teyran gibi pek çok insanın önünü açmıştır. Cengiz ve Timur’un barbarlıklarından Öklid teorisine, astronomiden varlık felsefesine kadar pek çok konuyu incelemiş olan şairin renkli ve alegorilere dayanan, metafizik ve ruhsal derinlikler içeren çarpıcı bir düşünsel arka planı vardır. Araştırmacıların varlığın dört temel unsuru’na beşinciyi (aşk) ekleyen şair olarak nitelendirdiği Cîzîrî’nin büyük Dîvân’ının çok sayıda elyazması ve matbu nüshâsı bulunuyor. Biz, Molla Ahmed ez-Zivingî’nin El İgdu’l-Cevher-i Dîvân i’ş-Şeyhi’l-Cezerî adlı eserini esas aldık. Dîvân’ın önemli özelliklerinden biri; vahdet[5], kesret[6], aşk, marifet ve tecelli gibi tasavvuf edebiyatının ve felsefesinin kavram ve bağlamlarını işleyen ve edebî bir tür olarak öne çıkan temaları işlemesidir.

-Dîvân’ın klasik şiir açısından önemi üzerine vurgularınız var.

Evet, Cîzîrî’nin Dîvân’ı klasik şiirin tüm doruklarını ziyaret eden, oralardan geleneksel öğeler devşiren, onları yeniden derleyip harmanlayan muhteşem hikâyeler içerir.

“Mihneti çoktur çekilmez bir büyük belâdır aşk

Ömür tez geçer böyle cevr ü cefayla yanmaktır aşk” (82. manzum, 1. beyit)

Fuzulî gibi Cîzîrî de aşk belâsından söz eder.

Yazdığı büyük şiirin ve gücünün bilincinde olan Cîzîrî, Şirâz’ın parlayan iki şiir kutbu Sâdi ve Hâfız’a büyük hayranlık duyar. Bununla birlikte kendini de küçümsemez.

-Dîvân’ın yayına hazırlanma süreci üzerine neler söylemek istersiniz?

2017 yazında biten ya da benim bittiğini sandığım bu çalışmaya, yayınevindeki editörlük emeği de eklenince, aslında bitmemiş bir dosya ile karşı karşıya olduğumuzu fark ettim. Bu süreçte kılı kırk yaran, çevirdiğimiz her dize üzerine defalarca kere geri dönerek düşünen Emirhan Oğuz’la çalışmak benim için büyük bir şanstı. Ayrıca klasik şiir birikimlerimi de önemli ölçüde borçlu olduğum ve böyle kapsamlı bir çalışmaya girişme cesaretini de göstermemi sağlayan Ankara DTCF Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden hocalarıma teşekkür etmek isterim. Bu çalışmanın gerek Cîzîrî külliyatı gerekse Kürtçe edebiyatın gizli kalmış önemli eserlerinin gün ışığına çıkması açısından katkıda bulunabilmesini ve okurların dikkatine mahzar olmasını diliyorum.

[1] Divan, Melayê Cîzîrî, Ayrıntı Yayınları Şiir Dizisi, Çev: İlhami Sidar, s: 26

[2] A.g.e., s:10

[3] Dizilmiş, dizili

[4] Açma, ayırma, bir kavramı ya da kitabı açıklama

[5] Birlik, teklik

[6] Çokluk