Kürt şarkıcı Zeryab, İspanyol kültüründe kendine yer buldu, bizim Kürt şarkıcı Selim kendi dilinde şarkı söylediği için öldürüldü. Zeryab’ı İspanya’dan, Selim’i ise bizden soracaklar

Kürt şarkıcı Zeryab’ı İspanya’dan sorun

Söylediği Kürtçe şarkılarla tanınan Selim Serhed’in sahnede Kürtçe şarkı söylediği için bıçaklanarak öldürüldüğü haberini polis yalanlayınca ne düşündünüz? Cinayetin bir ‘kız meselesi’ yüzünden çıktığını duyduğunuzda inandınız mı buna? ‘Kürtçe şarkı’ ile ‘kız meselesi’nin hangisini cinayet gerekçesi olarak daha inandırıcı buluyorsunuz?

Çok değil, daha bir ay önce Çağlayan’da ailesi ile Kürtçe konuştuğu için Sedat Akbaş adlı 21 yaşındaki Kürt genci bir grubun bıçaklı saldırısı sonucu yaşamını yitirdi, unutmayalım. Bu memlekette Kürt sadece dağda, bayırda değil sahnede de öldürülür. Tamam diyelim, polisin dediği doğru olsun. Selim Serhed’in, evli, üç çocuk babası olduğunu da akılda tutarak ‘kız meselesi’ yüzünden öldürüldüğünü kabul edelim. Sonuçta zaman zaman kendi dilinde de şarkı söyleyen, barış yanlısı bir Kürt öldürüldü. Selim Serhed barış yanlısı bir Kürt sanatçıydı anlatılanlara göre. Brina Barış adlı şarkısıyla tanınıyordu daha çok.

kurt-sarkici-zeryab-i-ispanya-dan-sorun-83652-1.

‘Susturun yeter’
Irak diktatörü Saddam Hüseyin’in Kürt şarkıcı Şiwan Perver için “Onu susturun başka bir şey istemem” dediğini iddia ederler. Perwer’in etkisini abartan bir yakıştırma da olabilir bu ama Perwer gibi sanatçıların baskı rejimlerinde elbette büyük etkileri olmuştur halklar üzerinde. Saddam’ın hedefi olduysa doğaldır bu. Şili’de faşist Pinochet’nin stadyumlara doldurduğu binlerce yurtseverin arasında büyük devrimci şarkıcı Victor Jara da vardı. Bir daha gitar çalmasın diye parmaklarını kırdılar. Ama sanatçıları susturmak kolay olmuyor. Benim kuşağımdakilerin hâlâ ezberinde olan o ünlü Unidad Popular marşını işkence sırasında bile söylediğinin tanıkları vardır. 1970’li yıllarda yaptığı protest müzikle ünlenen Arjantin’in ünlü şarkıcısı Facundo Cabral’ı da 2011’de turnede bulunduğu Guatemala’da vurarak öldürdüler. Yunanistan’da faşist Altın Şafak Partisi’nin bir üyesi tarafından öldürülen rap şarkıcısı antifaşist sanatçı Pavlos Fyssas’ı da unutmayalım. Yoldaşları heykelini dikerek de ölümsüzleştirdi onu. Jara, Cabral, Fyssas da ‘politik nefretin’ hedefi oldu. Selim Serhed’in de hem politik hem de etnik nefretin kurbanı olma olasılığı çok yüksek.
Oysa şarkıdan, türküden kime ne zarar gelir? Tamam, şarkıyla, türküyle nefret saçanlar da var. Nefretlerini dile getirmek için her şeyi kullananlar şarkıyı, türküyü de kullanabilir pekâlâ. Almanya’da yabancı düşmanı Neonazi müzik grupları yok mu? Bizde de ‘öteki’ye olan nefretini müziğiyle (!) kusan Ozan Arif, İsmail Türüt var işte. Ama Jara, Cabral, Fyssas bunlardan değildi. Barıştan, özgürlükten başka kaygıları yoktu. Bunları içermeyen türkü, şarkı söylemediler hiç.

Serhed gerçekten de Kürtçe türkü söylediği için öldürüldüyse bu tahammül edilemez bir durum. Birine, “kendi dilini konuşma” demek “kediye miyavlama” demek gibi bir şey çünkü. Kendi dilini konuştuğu, kendi dilinde barış türküleri söylediği için öldürüldüyse Serhed Selim, yaşadığı çağa lanet okunmalıdır. Yüzyıllar öncesinin İspanyası’nda yaşamış olsaydı, İspanyol kültürüne yaptığı katkılarından ötürü adı ölümsüzleşmiş olacaktı. Tıpkı Zeryab gibi. Yüzlerce yıl önce, İsa’dan sonra 789-857’ye tarihlerler, İspanya’da yaşamış olan bir Kürt şarkıcıydı Zeryab. Asıl adı Ebu l-Hasan ‘Ali Ibn Nafi’ydi.

kurt-sarkici-zeryab-i-ispanya-dan-sorun-83653-1.

Beyaz tutkusu
Oraya Bağdat’tan gittiği biliniyor. Çingene müziği olarak da bilinen Gitan müziğini İspanyollar ondan öğrenmişlerdir. Flamenko müziğinin de büyüklerinden sayılır. Sadece bunu değil, “Kürt kırmızı sever” inancını yıkan bir bağlılığı da vardı beyaz renge. Bu beyaz tutkusu yaşadığı dönemde İspanya’da moda da olmuştur. Beyaz onun sayesinde sevilmiştir İspanya’da derler. Endülüs mutfağına kazandırdığı tatlar onun iyi bir aşçı olduğunu da gösterir. Ama asıl müziğiyle büyüktür.
Kürt Zeryab’ı İspanya bağrına bastı, bizim Kürt Selim’e Avcılar’da küçücük bir türkü barını bile çok gördü kimileri. Diline tahammül edemeyenler canını orada aldılar. Zeryab’ı İspanya’dan, Selim’i bizden soracaklar.
Acaba ne diyeceğiz? ‘Türkçe’miz yetecek mi?