Polis İmrağ cinayetinden sorumlu tutulan suç örgütünün Azerbaycanlı liderini kurtarmak için hatırı sayılır kişiler devreye giriyor. İçişleri Bakanı, isimlerini vermiyor. Şehitleri dilinden düşürmeyenlerin maskesi düşüyor.

Kurtlar vadisinde bir şehidin hikâyesi

Hüseyin İmrağ…

Sedat Peker’in ifşalarında adı bile anılmayan bir detaydı. Milyonlarca kişinin izlediği YouTube’daki videoda sadece ‘şehit polis’ diye geçiyordu.

Sedat Peker, ‘Lotu Quli’ lakaplı Azerbaycanlı mafya lideri Nadir Salifov’un Edirne’deki polis cinayeti ile bağlantısının resmi kayıtlara geçtiğini anlatıp lafı Mehmet Ağar’a getirmişti. Mehmet Ağar’ın İstanbul’da yakalanan Quli için dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’ı arayarak “Bu arkadaşı bırakabilir miyiz” dediğini, Çalışkan’ın ise “Efendim mümkün değil ama Göç İdaresi’ne yollatabiliriz” diye yanıt verdiğini iddia etti. Sedat Peker, sonrasında Nadir Salifov’un deport edildiğini anlattı ve şöyle devam etti: “Organize şube polisini öldüren, resmi belge var, bu adamı deportu kaldırıp Türkiye’ye getirdi, derin devletimizin başı… Mübariz Mansimov’i öldürtmesi için.”

Sedat Peker, Quli’nin kardeşinin araya girmesiyle Mansimov’un öldürülmediğini anlatıp arkadaşı olan Quli’nin daha sonra uyarılarına karşın Türkiye’ye geldiğini ve bir hafta içinde öldürüldüğünü söyledi.

Ama polis cinayetiyle bağlantılı bir mafya liderinin devletteki torpili bu iddialarla sınırlı değildi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Quli hakkında TRT yayınında anlattıkları korkunçtu:

“Dünyanın 12 mafyasından birisi. Gözaltına aldık. Birçok insan geldi gitti, şöyle olsun, böyle olsun diye.”

Düşünün polis cinayetinden sorumlu tutulan suç örgütünün Azerbaycanlı liderini kurtarmak için hatırı sayılır kişiler devreye giriyor. İçişleri Bakanı ise isimlerini bile vermiyor.

Süleyman Soylu devam etti:

“2 günde avukatları geri gönderme merkezinden yurtdışına çıkması için karar aldılar. Saldım 1 metre, geri aldırdım. Konuşturduk, sonra deport ettik. Çıktı, başka bir ülkeden pasaport aldı, Kıbrıs’a gitti, sonra oradan Türkiye’ye geldi.”

Quli’nin avukatları onu yurtdışına çıkartacak mahkeme kararını 2 günde acaba nasıl aldırabilmişti?

Quli, 18 Ağustos 2020’de Antalya’daki lüks otelde yakın koruması tarafından öldürüldü. Yani mafya hesaplaşması olmasa Türkiye’de rahat şekilde yaşayacaktı.

Şehitliğe övgüler dilden düşmeyen ülkede…

‘Kanını yerde bırakmayacağız’ sloganlarının her gün yankılandığı Türkiye’de…

Herkesin ‘milliyetçi’, herkesin ‘vatansever’ olduğu devletin içinde…

Şehit Polis Hüseyin İmrağ için adalet kimsenin umurunda değildi.

Aksine suç örgütü lideri için bolca devreye giren vardı.

***

Onlar için önemli değil ama biz anlatalım Hüseyin İmrağ’ı.

Henüz 33 yaşındaydı, Manisalı’ydı. 3 yıllık polisti ve organize şubede görevliydi. Bir yıl önce evlenmişti, eşi 4 aylık hamileydi.

9 Haziran 2014, saat 13.30’da iki meslektaşıyla Edirne’nin merkezinde başka bir olayı takip ediyorlardı. Bu sırada, birkaç sokak ötede silahlı bir grup Ali Hayderov isimli Azerbaycanlı mafya liderine saldırdı, çatışma çıktı. Ali Hayderov’un bir koruması iki bacağından vurulmuştu. İnsanlar panik içinde kaçışıyordu. Elinde silah olan şüphelileri gören Hüseyin İmrağ ve iki meslektaşı peşlerinden koştu. Hüseyin İmrağ “Polis, dur” diye bağırıyordu. Saldırgan silahını doğrultup iki kez tetiğe bastı. Hüseyin İmrağ kalbinden vuruldu.

Ertesi gün devlet töreninde eşinin bir eli bayrağa sarılı tabutta diğer eli karnındaki bebeğindeydi. Yaşlı anne ve babası güçlükle ayakta dururken vali, katillerin cezalandırılacağını söylüyordu.

Hüseyin İmrağ’ı vuran kaçmıştı ama Ali Hayderov ile 6 Azerbaycanlı, 3 Gürcü ve ikisi eski polis 5 Türk yakalanmıştı. Polis onları sorguladığında çatışmanın büyük bir mafya hesaplaşması olduğunu tespit etti. Olaydan sadece 4 gün sonra Edirne Emniyet Müdürlüğü’nün yaptığı açıklamada şunlar anlatıldı:

Nadir Salifov’un yani ‘Quli’nin lideri olduğu Lotu Grubu ve Ali Hayderov’un suç örgütü Rusya’nın meyve-sebze ithalatı pazarını elinde tutuyordu. İki mafya grubu çok sayıda cinayet, adam kaçırma, haraç, gasp suçlarına karışmıştı ve birbirleriyle çatışıyorlardı. Quli’nin adamları, Ali Hayderov’u defalarca öldürmeye çalışmıştı. 3 ay önce, 18 Nisan 2014’te St. Petersburg’ta Lotu Grubu’nun üç tetikçisi Ali Hayderov’u öldürme hazırlığındayken Rus polisince yakalanmıştı. İstanbul’a gelen Ali Hayderov etrafındaki suikast çemberinin daraldığını anlayınca Edirne’ye geçip oradan Türkiye’den ayrılmayı planlamıştı. O sırada Quli de Rusya’daydı.

Hüseyin İmrağ’ı kalbinden vuranın Azerbaycanlı Mahir Shukorov olduğu tespit edilmişti.

Olay günü TEM otoyolu kenarında silahları gömerken yakalanan emekli polis Tufan Alpay ifadesinde MNS isimli bir şirkette çalıştığını ve patronu Müşfik Salifov’un talimatıyla Mahir Shukorov’u İstanbul’dan Edirne’ye getirdiğini söyledi. Müşfik Salifov, Quli’nin yani Nadir Salifov’un kardeşiydi.

Artık polis cinayetinde Nadir Salifov bağlantısının delili vardı.

Hüseyin İmrağ’ın öldürülmesiyle ilgili iddianame ve dava sürecini inceledim. Çatışmanın nedeninin belirlenemediği bir cümleyle geçiştirilmiş. Nadir Salifov’un, suç örgütünün adı bile geçmiyor. Yani Emniyet’in olaydan 4 gün sonra açıkladığı tespitler yazılmamış bile. Soruşturma genişletilmemiş aksine tetiğin çekildiği anla sınırlandırılmıştı.

10 gün sonra yakalanan Mahir Shukorov kendisinin polise ateş açmadığını savundu. Bir gizli tanık onu işaret etmişti. Ağırlaştırılmış müebbet hapis verildi, Yargıtay onayladı. Dava kapandı.

Şehit Hüseyin İmrağ’ın adı Edirne’de bir sokağa verildi.

Lotu Grubu’nun Türkiye’deki faaliyetleri devam etti. 18 Ağustos 2016 gecesi Azerbaycanlı mafya babası Rovşan Caniyev, Beşiktaş’ta bir otelin önünde çapraz ateşe alınarak öldürüldü. Bu saldırının emrini Quli’nin verdiği iddia ediliyordu.

Ama Quli’ye yakalandığı Türkiye’de her seferinde deport kararlarıyla özgürlüğü bahşediliyordu. Ve kısa süre sonra Türkiye’ye dönüyordu. Ölmesinden sonra ise cenazeyi Azerbaycan kabul etmedi. Onlarca çelenk gönderilen İstanbul Büyükçekmece’deki cenaze töreninde kardeşi ve yakınları saf tuttu.

AKP iktidarının mitingler yaptırılan meşru mafyası Sedat Peker, tasfiye edilmese elbette konuşmayacaktı.

Onun ifşaları sayesinde Türkiye, sadece devlet-mafya-siyaset üçgenindeki skandallarla yüzleşmiyor. Vatansever maskesi takıp şehitleri dilinden düşürmeyenlerin maskesi bir kez daha düşüyor.

Hüseyin İmrağ’ın adı ise vefatından 5 ay sonra doğan oğlunda yaşıyor. Bugün 7 yaşında ve babasını eski fotoğraflardan, videolardan ve aynı ismi taşıdığı mezardan tanıyor.

Acaba bir gün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, Quli için ricacı olanların isimlerini açıklar mı?