İsmail Kahraman yönetimindeki TBMM bana bir dava açmıştı. TBMM’nin manevi şahsiyetine hakaretten ve başkanına! Savunma yaptık ve savcı takipsizlik kararı verdi. Hayret edilecek nesnellikte bir gerekçe yazdı. Avrupa mahkemesinin kararlarına göndermede bulunan, hukuk fakültelerinde okutulmaya değer nitelikte. Uzun zamandır ilk kez şaşırdım. Küresel ölçekte bir metindi bu.

Doğrusu ifadeye giderken, karşımıza çıkan savcının fıtratına uygun davranmamız gerek artık. Şunu sorma hakkımız var; “birader siz RTE savcısı mısınız, Cemaat savcısı mı yoksa cumhuriyet savcısı mı?” diye. Bunu bilmek hakkımız, ona göre nasıl tutum takınacağımıza karar vereceğiz, değil mi! Ha, bir de hâkim karşısına çıktığımızda, karar okunurken çok da ciddiye almamıza gerek yok. RTE gibi, bizim de yargı kararlarını tanımama hakkımız var. RTE’ye teşekkür borçluyuz, içtihat oluşturduğu için…

Gelelim sonrasına, hemen düzen bildiği ayarlara döndü ve karar bozuldu, hakkımda iddianame hazırlandı ve dava açıldı. İddianamede; her ne kadar ifade özgürlüğü teminat altındaysa bile, ben bunun dışındaymışım, o yazıyordu. Artık yepyeni bir davam daha var. Ardı kesilmiyor. Neden? Düzen çökmek üzere, herkes sussun istiyorlar. Anlamadıkları şu; artık belleğe kazındı tüm suçları ve bugün bizi yargılayanlar, yakında sanık koltuğunda olacaklar. Yozlaşmış iktidar sanık sandalyesinde!

Almanya’nın ‘Ermeni Soykırım’ tasarısı meclisinden geçti. Bu konuyla ilgili kapsamlı bir yazı yazacağım, o ayrı. Bekir Bozdağ hemen bir açıklama yaptı ve “Bizim tarihimizde insanları diri diri yakmak yok” dedi. Elde olmadan güldüm. Uzağa gitme, Sivas’a bak ve orada insanları yakmaktan yargılananların kaçı senin partinin üyesi, hemen görürsün Bozdağ!

Göçmenler üzerinden ticari anlaşma yapan iki tarafın tarihinde ortaklık çok. Katliam, cinayet. Ne Alman, ne Türk, ne başka memleketin insanları tek tip değil. Soykırımcılarla, kırıma uğrayanlar ayrı millete üye. Doğrusu ben üstüme almadım ama siz alsanız iyi olur bu sonucu Sivas suçluları! Mahkemelerde aklandınız(!), zaman aşımıyla yırttınız(!) Siz öyle sanın, unutmadık ve unutmayacağız! Alman meclisinin aldığı kararın siyasi olduğu da çok açık. Samimiyetten uzak ve alçakça!

Dink cinayeti geliyor aklıma. Eğer bu siyasal İslamcılar sahiden hukuk kavramına inansaydı, çoktan aydınlanırdı bu cinayet. Ama RTE her sözünde Zerdüşt, Rum tohumu, Ermeni dölü diye hakaretler yağdırıyor kendi halkına. Daha doğrusu, “onlar, sizler, bunlar, şunlar” dediği insanlara. Bu gelenek işte iktidarda… Ermenistan’dan gelen yoksul insanları geri göndermekle tehdit etti yine. Yetmedi, geride kalan bir avuç Ermeni’ye de tehcir öngörüyor olabilir. AKP dostu Etyen ve vekili Markar acep ne der bu işlere?

Kötüler kalabalık ama güçlü değil. Onlar da biliyor bunu. İç pazarda ne halt ederlerse etsinler, insanların ekmeğiyle oynayıp, sürekli tehdit etseler de, dalkavuk alkışlarından sarhoş olsalar da, sonucu biliyorlar. Bütün bir halkı tutuklayamazsınız. Gördük işte, Gezi çocukları dimdik ayakta. Ben geçen gün Manisa’da tanıdım bir kısmını daha. RTE’nin neden Gezi’yi unutamadığını anladım. Bu gençler boyun eğmiyor. Onun cemaatine benzemiyor… Soruyor, tartışıyor, zalime direniyor…

Hakkımda hazırlanan iddianameyi okurken, bir haber ilişti gözüme. İstanbul Erkek Lisesi’nin güzel Gezi çocukları öğretmenlerini sürgüne gönderen müdüre haddini bildirmiş, mezuniyette konuşurken zavallı adam, dinlememiş götlerini dönmüşler. Şahane bir eylem… Unutmamışlar öğretmenlerini ve tepki vermişler. Gericilerin talihsizliği bu çocukların çokluğu ve onların böyle yiğit evlatları olmayışı…

Davet aldığımda liseleri ziyarete gidiyorum bazen. Konuşma yapıyorum. Daha ben okuldan ayrılır ayrılmaz, hemen soruşturma açılıyor… Anlamadıkları şu: Güce, güçlüye, her tür iktidara götünü dönen çocuklarımız olduğu müddetçe biz yıkılmayız. Aydınlık karanlığı ezer geçer.

Uyardık sizi; Gezi çocukları tükenmez. Biz halkız la korkmayın!