Bu Anneler Günü’nde bir değişiklik yapın. Annenize yarım kilo kuru üzüm, bir kilo sevdiği tatlıdan, bir dolu da en sevdiği kucaklaşmadan verin

Kuru üzüm

> ALEV KARADUMAN karadumanalev@gmail.com

Çocukları çok sevmemizin elbet türlü türlü sebebi var. Bir kere küçücük elleri, küçücük ayakları ama kocaman bakan gözleri var. Tüy gibi saçları, fısıltı gibi tınıları, herkesten güçlü sordukları var. Bunlar çocuklara dair sevdiklerimiz. Oysa bir de çocukluğa dair sevdiklerimiz var. Tarifini verecek olursak; içinde kilolarca umarsamazlık, litrelerce benmerkezcilik ve galon galon samimiyet var. Bir de başka bir sihirli malzeme var ki içinde; başkasına yaslanma, yaslanabilme… Elini camla kesip kanattığında, kayıp yere düştüğünde hep seni sarıp sarmalayacak, tamir edip düzeltecek birinin olması. Uzun lafın kısası çocukluğu çocukluk gibi yaşayabilmemizin en büyük sırrı; bir anneye sahip olmak.

Tabii şimdi kalkıp Freud’a sorsak başka başka bir sürü açıklama yapar, ya da Davranışçılar Bilişselciler anne kavramına türlü türlü takla attırırlar. Ama bırakın bilimi onlar yapsın; gün bizim kendi tarihimize ve talihimize olabildiğince subjektif yaklaşıp, kendi borumuzu öttürme günü! Yani, bence öyle olmalı…

Malum; Anneler Günü geldi çattı. Zalım kapitalizm bunu da gözümüze soka soka yaşatıyor sağ olsun. Yiyecek ekmeği olmayanın burger reklamına baktığı gibi, Kemal Sunal’ın kültleşmiş film sahnelerinden ekmeği döner dükkanının camına bandığı gibi, annesiz kalmışlara bağırıyor televizyonlar: “Onu bu Anneler Gününde de unutmayın! Onu sevindirin!” Ne yapın? Mutfak robotu alın! Annesini kaybetmiş birinin bildiği bir şey varsa, o da onu kaybettikten sonra yaşadığı suçluluk, ona sevgisini ilgisini yeteri kadar gösterememiş olmaktır. Ama yüce kapitalizm diyor ki, eğer ona mutfak robotu alırsanız, bir gün anneniz öldüğünde içinizde hiçbir ‘ama’ kalmayacak! Sevginin, minnetin, vefanın yeni adı ‘Küçük ev aletleri’ çünkü!

Annelere verdiğinizde ‘çocuğundan herhangi bir hediye almanın sevinci’ dışında hiçbir duyguya yol açmayan, tüketim çılgınlığının deli saçma objelerini tüm televizyonlarda, internet sayfalarında, sokaklarda bilboardlarda haykırıyorlar. İnsan şüpheye de düşmüyor değil, belki de o kadar önemlidir hakikaten. Belki de gerçek sevginin göstergesidirler. Hazır düğün sezonu da açılıyor, sevgililer birbirlerine alyans yerine mutfak robotu ile evlilik teklif etseler ya?
Anneye verilebilecek en güzel hediyeleri, en iyi, hediye verecek annesi kalmayanlar biliyor. Bunu o reklamların creative zart zurtlarının hiçbirinin bilmediği kadar iyi biliyorlar. Hala bir annenizin olması çocuk kalabilmenin en güzel ve doğal haliyse, artık onsuz kalmak da büyümenin en zor hali çünkü.Nasıl sizin en sevdiğiniz yemekler onun en güzel yaptığı yemeklerse… Nasıl onun en mutlu olduğu anlar aslında sizin en mutlu anlarınızsa…

Birbirinize verebileceğiniz hediyeler de aslında o kadar birbirinize dair olanlar. Mesela bazı annelerin, çayın yanında mutlaka bulundurdukları bir kuru üzümü vardır. Onu kaybedince anlarsınız; eve elimde kuru üzümle hiç gelmemişim. Ya da en keyifli olduğunuz zamanlarda sevinçli sesinizi duymak ona senelik mutluluk verir; ama aramamışsınız… Onsuz bir evrenin var olduğunu bilseydiniz eğer, üzümü de alırdınız, telefon sapığı gibi durmadan da arardınız halbuki.
Var işte öyle bir evren. Paralel falan da değil üstelik zamanı saat diliminden, yakınlığı metre cinsinden. Çok moraliniz bozuk olduğu bir anda telefon rehberinde ismini ararken de farkına varabilirsiniz artık farklı bir evrende olduğunuzun, bomba patladıktan sonra sizi ilk arayan kişinin değişmesinden de. Ama var öyle bir evren.

Ama bir de nevresim takımı var tabii! Sahi, bir anne nevresim takımından başka ne isteyebilir ki? ‘Anne olduğunda anlayacaksın…’ derler ya hep, annesiz kaldığında anlarsın aslında. Bir annenin sizin hayatınızı güzelleştirmek adına yaptıklarını anlamak için ne anne olmaya gerek var ne baba olmaya! Sadece biraz dönüp etrafınıza bakmak kafi. Hatırlamak hatırlatmak kafi.

Velhasıl bu Anneler Gününde bir değişiklik yapın. Annenize yarım kilo kuru üzüm, bir kilo sevdiği tatlıdan, bir dolu da en sevdiği kucaklaşmadan verin. O paralel evrenlerin hepimize bir nefessizlik kadar yakın olduğunu bilerek yapın bunu. Sınırlı olduğunu bildiğiniz yıllarınızın tüm günlerinde hatırlayarak, sevginizi, minnetinizi anlatarak. Kaçınılmaz olan olduğunda, kokusunu unutmamak için mümkün mertebe çok kucaklaşarak…