Karantina günlerindeyiz. Dünya Sağlık Örgütü fiziksel sağlığımızı korumak için evde kaldığımız günlerde ruh sağlığımızı korumaya özen göstermemiz gerektiğini söylüyor. Bu yönde sunduğu listenin başında ‘haberdar olun’ önerisi geliyor. Ruh sağlığınızı koruyabilmek için ne olup bittiğine dair ulusal ve yerel yetkililerden, yerel ve ulusal basından bilgi alın, diyor.

Sadece bu amaçla, ulusal yetkililerden bilgi almak üzere ulusal medyayı takip eden herhangi bir vatandaşın son bir hafta içerisinde karşılaşacağı haber bütününe baktığımızda doğrusu ‘haberdar olmanın’ bizim ülkemizde ruh sağlığına koruyucu etkisi tartışma götürür.

Sadece son bir hafta içerisinde olup bitenleri yorumsuz bir şekilde not düşecek olursak:

Ne derece etik ve yerli olduklarını tescil etmek için sosyal medya hesaplarını yeşil topla süslemiş olan bir dizi aktrol pek çok siyasetçi, gazeteci, tiyatrocu kadına tecavüz tehditleri savurdu.

Adana’da vefa destek grubunun yardımlarının nereye yapıldığına dair soru sormasından rahatsız olan Saray’ın doğrudan talimatıyla CHP Yüreğir Gençlik Kolları başkanı Eren Yıldırım tutuklandı.

RTÜK başkanı “Bizim aile 50 kişiyi götürür, bizim sitede de 3-5 kişi var, benim listem hazır” sözleriyle açık ölüm tehditleri savrulmasını doğal karşıladı ve karar verme mekanizmalarının nasıl işlediğini ‘’Cumhurbaşkanı’nın Talimat ve telkinlerini emir telakki eder, başımızın üstüne deriz” sözleriyle açıkladı.

31 Mart yerel seçimlerinde 65 belediye başkanlığı kazanmış olan HDP’nin kazandığı belediyelerin dördüne daha kayyum atandı; böylece toplam 44 belediye başkanının ve onların seçiminde oy vermiş olan seçmenin seçme ve seçilme hakkı gasp edildi.

Liste bittiği için değil köşenin fiziki sınırları yetmediği için burada kesiyorum.

Ulusal yetkililerin bunca yıkıcı adımından, üstelik doğrudan ulusal yetkililerin itiraf niteliğindeki ifadeleri ile haberdar olmak ruh sağlığımızı korur mu bilinmez... Ama bildiğimiz bir şey var; geleceğimizi koruyabilmek için bugün ne olup bittiğinden haberdar olmamız gerek.

Ne ile mücadele ettiğimizi bilmemiz için haberdar olmamız gerek. Gerçeklerden kopmadan umudu var etmek için haberdar olmamız gerek.

Saray rejiminin, karşı devrim kararlılığında yeni bir eşiğin daha aşıldığı gerçeğinden haberdar olmamız gerek.

Rejimin toplumsal barışı parçalamaktaki kararlılığından, kendi iktidarı uğruna halkı yok sayma ısrarından, demokrasi treninden çoktan indiğinden haberdar olmalıyız ki uzlaşılacak değil aşılacak bir rejim olduğunu bileceğiz. Bileceğiz ki bu karanlığı aşabilmek için ihtiyaç duyulan doğru siyaseti kurabilelim.

Esasında son bir haftanın gelişmelerini alt alta dizince belki de ruh sağlığımzı ve geleceğimizi korumanın tek yolunun sadece kısa vadede yaşanan gelişmelerden haberdar olmaktan değil 101 yıllık tarihin anlamını içselleştirmekten de geçtiğini görüyoruz.

101 yıl önce bugün kurtuluş mücadelesinin kıvılcımı yandı. 101 yıl önce bugün Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’dan başlayarak milli mücadeleyi örgütlemeye koyuldu. 101 yıl önce bugün egemenliğin Saraylardan alınıp halka verilişinin ilk adımları atıldı. Karşı devrimin yıkmakta kararlı olduğu Cumhuriyet’in kuruluşunun, bağımsızlığın temelleri atıldı.

Şimdi yeniden aynı iradeye ihtiyacımız var. Gerici karşı devrimcilerin kararlılıkla yürüttükleri, her an el arttırdıkları ve faşizanlıkta yeni eşikler atladıkları yıkımın karşısında ilerici cumhuriyetin savunucusu milyonlar aynı kararlılıkla bir dayanışma örmeliyiz. Düzeni değiştirme iddiasında buluşmalıyız. Demokrasi, eşitlik, özgürlük, laiklik, barış ilkelerinin üzerinde yükselen yarınlar için bugünden bu değerleri var etmeliyiz.

Bugün karşı devrimin yarattığı yıkımdan haberdar olmalı, yarınlar için 101 yıl önceki kuruluşun ve kurtuluşun mücadele gücünü hatırlamalı, o güçteki kıvılcımın her bir haresinden haberdar olmalıyız.

Ancak o zaman ruh sağlığımızı koruyabiliriz.

Ancak o zaman gençleri umutta buluşturabilir, ancak o zaman Cumhuriyet’imizi yeniden ayağa kaldırabiliriz. Ancak o zaman yeniden kutladığımız 19 Mayısları var edebiliriz. 101 yıllık tarihimiz, o tarihi geleceğe taşıma kararlılığımız kutlu olsun!