Devrimci öğretmen faşizme ve emperyalizme karşı halkının yanında yer aldı. Örgütlü bir toplum yaratılması için mücadele etti. Bilmektedir ki faşizme karşı en büyük silah “örgütlü toplumdur.”

Kuruluşunun 49. yılında TÖB-DER

Tahsin Doğan*

Kuruluş

TÖB-DER, TÖS kapatılınca 3 Eylül 1971 tarihinde kuruldu. Kısa sürede TÖS şubelerinin de katılmasıyla Türkiyenin en büyük öğretmen örgütü olmayı başardı. Demokratik, laik bilimsel eğitimi savundu. Demokratik hak ve özgürlükler için mücadele etti. Faşist saldırılara teslim olmadı, aksine direniş destanları yazdı.

Faşist çeteler Kahramanmaraş, Sivas ve Çorum gibi katliam yaptıkları yerlerde TÖB-DER binalarını tahrip ediyor, üyelerimizi eş ve çocuklarını katlediyorlardı. Özellikle MC hükümetleri döneminde TÖB-DER’ e yönelik saldırı ve katliamlar arttı. Bu katliamlar MHP kontrolündeki kamplarda yetiştirilen faşist komandolarca yapılıyordu. Eğitim kurumları, başta öğretmen yetiştiren Eğitim Enstitüleri olmak üzere MHP tarafından işgal edildi. Tüm yöneticiliklerine MHP ‘li faşistler atandı. Devrimci öğrencilere yaşam hakkı tanınmadı, binlerce öğrencinin okulla ilişkisi kesildi.

1 Mayıs 1977

1977 yılı 1 Mayıs şölen havası içinde geçmiş, insanlar dağılmak üzereyken Sular İdaresi ve Intercontinental Oteli’nden alandakilerin üstüne kurşun yağmaya başladı. Taksim Meydanı kan gölüne dönmüştü.

İşçisiyle, memuruyla, öğretmeniyle, genciyle tüm emekçiler bu tarihi alanda faşizme karşı mücadele andı içmişlerdi. Ne var ki emperyalizmin tetikçileri Taksim’i, 6’sı devrimci öğretmen 40 emekçinin öldüğü kanlı bir meydana çevirdi.

1978 sonuna doğru faşist katillerce her ay öldürülenlerin sayısı 100’ün üzerine çıkmıştı. Bu dönemde kaybettiğimiz TÖB-DER üyesi 229 arkadaşımızdan ancak 187’sinin bilgisine ulaşabildik. Bu arkadaşlarımızın hepsinin hikâyeleri var. Kimisinin evi bombalandı, kimisi sınıfında ders verirken, kimisi okul yolunda katledildi. Üzerinden 163 mermi çıkanda, yakılanda, çocuklarının gözünün önünde öldürülende var. Hepsini saygıyla anıyoruz. TÖB-DER onları asla unutmayacak, unutturmayacak.

12 Eylül 1980’e gelindiğinde bu dönemde 5 bin 388 yurttaşın öldürüldüğü açıklandı. Bunların içinde 229 TÖB-DER üyesi devrimci öğretmen de vardı.

NEDEN DEVRİMCİ ÖĞRETMEN

Devrimci öğretmen faşizme ve emperyalizme karşı halkının yanında yer aldı. Örgütlü bir toplum yaratılması için mücadele etti. Bilmektedir ki faşizme karşı en büyük silah “örgütlü toplumdur.”

Faşistler sürekli, Konya ve Kayseri olaylarında olduğu gibi, din elden gidiyor diye halkı devrimci öğretmenlere karşı kışkırtıyordu. Oysa Konya da mahkeme kararında; “davanın maddi yapısı bakımından din ile, iman ile ve Müslümanlık ile irtibatı olduğu görülmemiştir.” diyerek, yobazların ve işbirlikçilerinin çirkin yüzünü ortaya çıkarıyordu. (Konya 2. asliye ceza mahk. Hâkimi İsmail Güven 1968) bu karara karşın, ertesi gün Konya’ya gelen İçişleri Bakanı Faruk Sükan: "Halkın heyecanıdır bu! solcuların tahrikleri çok ileri gitmiştir.” diyerek halkı kışkırtmaya devam etmiştir.

TÖB-DER MÜCADELE EDİYOR

Devletin tekelindeki TRT ve sağ basın sürekli kamuoyunu TÖB-DER, diğer demokratik kitle örgütleri ve emekçilere karşı kışkırtıyor, yer ve kişileri işaret ediyordu. Öte yandan açlığa mahkûm edilen halkın en ufak talebi şiddetle bastırılıyordu.

15 Şubat 1975’de TÖB-DER, pahalılık ve faşist saldırıları protesto etmek için tüm illerde kapalı salon toplantıları düzenledi. 16 Şubat 1975’te de İstanbul ve İzmirde sessiz yürüyüş yaptı. Birçok toplantı saldırıya uğradı. Adıyaman, Afyon, Amasya, Malatya, Muş, Tokat ve Gölbaşı’nda olaylar çıktı. Amasya'da iki kişi öldürüldü.

TÖB-DER lokalleri, ilerici tanınan bazı kişilerin ev ve iş yerleri yakıldı, yıkıldı, tahrip edildi. Malatya ve Tokat’ ta dükkanlar yağmalandı. Olaylarda 170 kişi yaralandı. 52 öğretmen işten atıldı.

Öldürülen ilk öğretmen olan Battal Öz, 28 Şubat 1975'te sınıfında ders işlerken katledildi.

Bunun üzerine 21 Şubat 1976'da TÖB-DER İzmir şubesi 10 bin kişinin katıldığı bir miting düzenleyerek faşizme karşı güçlü bir çıkış yaptı. Olaysız geçen mitingde “Grevli Toplu Sözleşmeli Sendika Hakkımızı Alacağız.”, “Kahrolsun Faşistler.”, Emek En Yüce Değerdir.” pankartları ve sloganları dikkat çekiyordu.

13 Mart 1976 da TÖB-DER, 50 bin kişinin katıldığı Ankara-Tandoğan’dan başlayıp Kurtuluş, Cemal Gürsel Meydanı'nda sonuçlanan bir miting düzenledi. Bu mitingde “Kahrolsun Faşizm.”, Bağımsız Türkiye.”, Kıyımlara Son.”, Katiller Bulunsun.”, “Sendika Hakkımız, Söke Söke Alırız.” sloganları atıldı.

Bu süreçte sürülen ve işinden atılan öğretmen arkadaşlarımızın açtığı davalar kazanılıyor, ancak siyasi iktidar kararları uygulamıyordu. Bunun üzerine Danıştay Başkanı İ. Hakkı Ülgen’in verdiği demeç ilginçtir. “Danıştay Kararlarını Uygulamayan İktidar, Anayasayı İhlal Ediyor” diyordu.

27 Eylül 1976'da TÖB-DER aydınların, devrimcilerin emekçilerin kâbusu haline gelen “Devlet Güvenlik Mahkemeleri” (DGM)'nin kaldırılması için bir yürüyüş ve miting düzenledi. Bu etkinlikten sonra TÖB-DER üzerindeki baskılar daha da arttı.

Ankara Valisi TÖB-DER’i kapattığını açıkladı. Bu karar diğer şubelere de yansıdı. Danıştay’dan alınan yürütmeyi durdurma kararını Valinin uygulamaması üzerine TÖB-DER yönetimi mühürleri sökerek binaya girdi. Bunun üzerine polis tarafından alınan yöneticiler bir gece karakolda bekletildikten sonra valilik ertesi sabah kilidi açtı. Bu süreç TÖB-DER’ in direnerek kazandığını göstermiş, şubeler ve üyeler moral bulmuştu.

22 Mayıs 1977'de TÖB-DER Genel Merkezine bomba konuldu. Patlamada yöneticilerin başka bir katta toplantıda olması, can kaybını önledi.

TÖB-DER, 4-11 Şubat 1978 tarihinde Demokratik Eğitim Kurultayı’nı (DEK) topladı.

20 Eylül 1979'da Bursa Mitingine Ankara’dan 20 otobüsle katıldık. İzinli olan miting başlamadan yetkisi olmadığı halde vali tarafından engellendi. Genel Başkan valiliğe giderek mitingimiz için yasal engel bulunmadığını iletti. Ancak yanında Emniyet Müdürü ve Alay Komutanı olan vali ısrarla izin vermeyeceğini belirtiyor. Genel başkan “O halde stadyumda toplanıp, konuşma yapmadan sessizce dağılalım” önerisini iletiyor. Üçünün okey işareti yapması üzerine, Genel Başkan bizi stadyuma yönlendirdi. Burada aniden polisin şiddetli bir saldırısıyla karşılaştık. Devlet bize tuzak kurmuştu. Bir arkadaşımız öldürüldü. 302 arkadaşımız gözaltına alındı. Çok sayıda arkadaşımız yaralandı.

24 Aralık 1979 tarihinde Kahramanmaraş Katliamı'nın yıldönümü nedeniyle 1 günlük boykot yapıldı. Boykota katılan 4 bin 243 öğretmen arkadaşımız açığa alındı.

12 EYLÜL VE TÖB-DER

12 Eylül askeri darbesi tüm partiler, sendikalar ve derneklerin faaliyetlerini yasakladı. Çoğu hakkında davalar açtı. Ancak ilk hedefi TÖB-DER’di. Çünkü TÖB-DER, 12 Eylül 1980’de kapatıldığında 220 bin üye ve 670 Şubesi ile şiddet ve baskılara direnen, eğitimdeki çağdışılığa karşı mücadele eden dünyanın en büyük öğretmen örgütlerinden biriydi.

TÖB-DER 1980'de Türkiye de çalışmakta olan 317 bin 757 öğretmenin yüzde 69,2’si, 220 bin öğretmeni, çatısı altında toplamıştı. Bu emperyalizmi korkutuyordu.

12 Eylül Cuntası, daha ilk gününde TÖB-DER’ in yönetici ve bir kısım üyelerini tutukladı. TCK’ nin 141 ve 142. maddelerinden yargılayarak acele ve büyük bir telaş içinde 4-9 yıl arasında hapis cezalarına çarptırdı. 5 bin dolayında öğretmeni 1402 sayılı yasaya dayanarak görevden attı, on binlerce yönetici ve üyesini de sürgüne gönderdi.

Genel Başkan, Genel Sekreter dahil, birçok yönetici ve üyemiz büyük sıkıntılar içinde yurt dışına çıktı ve yıllarca sürgün hayatı yaşadı.

Yurtdışında sürgünde ölen Genel Sekreter Yardımcımız İbrahim Sevimli’ yi, cezaevinde baskılar sonucu yitirdiğimiz Genel Saymanımız Abdullah Gülbudak’ı ve 12 Eylül sürecinde işkencede, hapishanelerde birçok öğretmen arkadaşımız yaşamını yitirdi.

Görevden atılarak açlığa mahkûm edilen beş bin öğretmenin çocuklarının, eşlerinin, yakınlarının yüreklerinde büyük yaralar açıldı.

12 Eylül’ de TÖB-DER’ i kapattılar, tüm mal varlığına el koydular. O dönemde yakalayamadıkları yöneticilerimiz, sivil mahkemede aynı dosya ve aynı delillerle yargılanarak beraat etti. Türkiye’ye daha geç gelen bazı yönetici ve üyelerimize dava bile açılmadı.

TÖB-DER üye ve yöneticileri, daha önce sıkıyönetim mahkemelerinde beraat ettikleri davalardan hukuk çiğnenerek tekrar yargılandı ve 12 Eylül mahkemelerince ağır cezalara çarptırıldılar.

141 ve 142. maddelerin kalkmasıyla yöneticilere verilen cezalar da sonuçları ile birlikte ortadan kalkmasına, yönetici ve üyelerinin eski görevlerine iade edilmelerine karşın TÖB-DER’in itibarı halen iade edilmemiş, cezası devam ettirilmektedir.

12 Eylül’de kapatılan partiler, sendika ve dernekler açılmış, malları iade edilmiştir. Yurtdışında sürgünde olanlar tekrar Türkiyeye dönmüşler, vatandaşlıktan çıkarılanlar tekrar vatandaşlığa kabul edilmişler, mal varlıkları iade edilmiştir.

TÖB-DER’i kapatan, mahkemelere talimat vererek yöneticilerine en ağır cezaları veren 12 Eylül faşist generalleri yargılanarak, yaptıklarından dolayı ağır cezalara çarptırılmalarına karşın TÖB-DER hâlâ kapalıdır. Bu devlet kapatan, kapattığından dolayı ceza veriyor, ama “tedbir” dediği bu cezayı kaldırmıyor.

Bütün bu gelişmelere ve değişmelere karşın TÖB-DER hâlâ kapalıdır ve yüz yıllık öğretmen hareketinin dişi-tırnağı ile bir araya getirip örgütten örgüte devrettiği değerleri gasp altındadır.

TÖB-DER’ in suçu, antiemperyalist, antimilitarist, tam bağımsız, demokratik, laik bir Türkiye’yi ve çağdaş, demokratik bilimsel eğitimi savunmasıdır.

Bugün de aynı çizgilerini koruyan TÖB-DER üyeleri, değişen dünya ve Türkiye koşullarında 12 Eylül hukuksuzluğunun ellerinden aldığı, yüz yıllık öğretmen hareketinin tüzel kişiliği başta olmak üzere dişi, tırnağı ile bir araya getirip örgütten örgüte aktardığı değerlerini geri istemektedirler. Bu hukuksuzluğun kaldırılması için açtığımız dava Danıştay aşamasında olup devam etmektedir.

Bugün; Türkiye'de demokrasi gelişemiyor, güçlenemiyorsa kaynağı 12 Eylüldür. Çünkü 12 Eylül yürürlükteki karar ve uygulamaları ile hâlâ sürüyor. 12 Eylülün izleri silinmedikçe Türkiyenin demokrasiden bahsetmesi düşünülemez.

*Eski TÖB-DER Ankara Şube Başkanı