Kurum ziyaretlerini sürdüren Kılıçdaroğlu, Et ve Süt Kurumu’na da alınmadı. ‘Kapalı kapı siyaseti’ tartışma yaratırken siyaset bilimciler, “Devletin içine doğru konuşmak yerine halka dönük adımlar atılmalı” diyor.

Kurumlara değil halka dönülmeli

Mehmet Emin KURNAZ

Saray iktidarı, ülkeyi ateş çemberine attı. Yüksek enflasyon, artan fiyatlar, eriyen asgari ücret milyonların kabusu oldu. Dayanacak gücü kalmayan halk bulduğu her kürsüden sesini duyurmaya çalışıyor. Üst perdeden siyaset yapan Meclis muhalefetinin tutumu ise halkta umutsuzluk yaratıyor. On binler zamlara karşı zaman zaman sokaklara dökülse de oluşan tepkisellik kendini ifade edecek bir kanal bulamıyor. Günün sonunda milyonlar siyasete olan inancını yitiriyor. Bu tablonun ortaya çıkmasında iktidarın siyaset yapma tarzını aşamayan muhalefetin de sorumluluğu olduğunu söylemek mümkün. Sokak siyaseti, iktidar tarafından kriminalize edilirken muhalefet de siyaseti toplumsallaştıracak yöntemler ortaya koymuyor. Söz gelimi “Faturaları ödemiyoruz” çıkışının arkası gelmediği gibi siyasetin öznesi olamayan halk da sahadan tribünlere çekiliyor.

Son dönem pek çok kuruma ziyaretler gerçekleştiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, içeri alınmadığı kurumların kapalı kapıları önünde açıklamalar yapıyor. Bir yandan kurumların Saray’a bağımlı olduğunu, işlevsiz hale geldiğini ifşa ederken öte yandan, “Kurumlardan eli boş dönen genel başkan” imajının ortaya çıktığı tartışılıyor. Daha önce Milli Eğitim Bakanlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu’na alınmayan CHP Lideri, dün de randevu talebine yanıt vermeyen Et ve Süt Kurumu'ndan içeri giremedi. Kılıçdaroğlu kurumun kapısının önünde yaptığı açıklamada, "Beşli çeteye verilen dolarların binde birini bu ülkenin yoksul ailelerine harcasalar hiçbir çocuk yatağa aç girmez" dedi. Et ve Süt Kurumu’ndan yapılan açıklamada ise ‘kurumdan randevu talep eden Kılıçdaroğlu’nun muhatabının Tarım ve Orman Bakanı Kirişci olduğu’ ifadeleri yer aldı.

DEVLETİN İÇİNE DOĞRU KONUŞMAK

Konuya ilişkin değerlendirmelerini aldığımız Siyaset Bilimci Akademisyen Güven Gürkan Öztan, Meclis muhalefetinin toplumsal tepkiyi politikleştirmek yerine, mücadele hattını siyasi liderlerin kişisel performansıyla yürütülen bir kampanyaya indirgediğini vurguladı. “CHP Lideri Kılıçdaroğlu, geçen sonbaharda Merkez Bankası’na gittiğinde önemli bir siyasi hamle gerçekleştirmişti” diyen Öztan, “Ancak bu hamlenin etkinliği, başka meşru ve etkili siyasal araçlar bulunarak geliştirilmediğinden zamanla erozyona uğradı. CHP lideri iktidardan hesap sormak maksadıyla devlet kurumlarının kapısına gitmeye devam ediyor ancak o kapılar bir türlü kendisine açılmıyor. Zira Saray’ın izni olmadan hiçbir bürokrat ana muhalefet liderini konuk etme, onu dinleme ve kendisine cevap verme yetkisine fiilen sahip değil. Mevcut rejim zaten yasamanın denetimini tanımadığı için kurumları da muhalefete keyfi olarak kapatabileceğini düşünüyor” ifadelerini kullandı.

SEÇİME KADAR BEKLEYEMEZ

Kurumların kapısına kadar gidilip dönülmesinin devlet kurumlarının halkın olmaktan çıkıp iktidarın kurumlarına dönüştüğünü tekrar tekrar göstermek dışında bir işe yaramadığına dikkat çeken Öztan, “Dışarıda kalmanın muhalefete haklı bir mağduriyet konumu ve bundan kaynaklı bir ahlaki üstünlük sağladığı tezinin pek de geçerli olmadığı gibi kilitlerin açıl(a)mamasının seçmen tarafından bir çeşit güç eksikliği olarak görülme riski de var” dedi. Öztan, şu değerlendirmeyi yaptı: “Devletin içine doğru konuşmak, bürokratlara ve halka kurumların zincirli kapılarının önünden mesaj vermek yerine geniş kitlelerin yoksulluğa itirazlarını gösterecekleri alanlar yaratmak mevcut sorunların çözümü yolunda çok daha etkili bir yol olabilir. Meclis muhalefeti şayet halkın çıkarını savunduğunu göstermek istiyorsa açlık, yoksulluk, işsizlik sorunuyla mücadeleyi siyasetinin merkezine koyarak, somut kazanımlara ulaşmayı hedefleyen bir kampanya süreci başlatmalı. Çünkü milyonlarca yurttaşın ekonomik krizin yükünden bir nebze olsun kurtulabilmek için seçime kadar bekleme lüksü yok.”

MUHATABIN SARAY OLDUĞUNU BİLİYOR

Prof. Dr. Oğuz Oyan ise, Kılıçdaroğlu’nun ziyaretlerinin tartışmalı bir yöntem meselesi olduğunu vurguladı. “CHP Genel Başkanı bu tür inisiyatiflerle kurumları zorlamak istiyor” diyen Oyan, Kılıçdaroğlu, "Bürokratların, hükümetin ya da sarayın değil devletin bürokratı olmasını istiyoruz, söylemiyle tutarlı davranmaya çalışıyor. Kılıçdaroğlu da asıl muhatabının kim olduğunu elbette biliyor” ifadelerini kullandı. Oyan’ın değerlendirmesi şöyle: “Ama bürokrasiyi zorlayarak ‘biz bu tür bürokratlardan da hesap soracağız’ demeye getiriyor. Buradan bazı anlamlar çıkarılabilir. Erdoğan iktidarının bürokratlarının hiçbir özerklik alanının kalmadığı ve biat ettikleri gerçeği bu anlamlardan bir tanesidir. Diğeri de muhatabın artık bu memurlar olmadığıdır. Çünkü mevcut sistemde hiçbiri seçilmiş değil. Dolayısıyla aslında ‘Bakın bu sorunun muhatabı bakan da değil. Cumhurbaşkanı Yardımcısı da değil. Genel başkanının muhatabı tek başına cumhurbaşkanıdır’ düşüncesi ortaya konuyor. Bu tarz hareketlerle mesela TÜİK'in daha özerk bir noktada olması gerektiği, TÜİK'in Kılıçdaroğlu’nu içeriye almamak gibi bir hakkının olmadığı TÜİK’in bağımsız olarak davranmak zorunda olduğu da ifşa ediliyor.”

***

YOKSULLUK NEDENİYLE 7 YAŞINDA ÇOCUK 4 YAŞINDA GÖSTERİYOR

Kılıçdaroğlu, Et ve Süt Kurumu’na kadın milletvekilleri ve CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo ile birlikte gitti. “Türkiye’de yoksullukla değil artık açlıkla mücadele ediyoruz” diyen Foggo şunları söyledi: Yetersiz beslenme ile mücadele ediyor çocuklar. Son yapılan araştırmada çocuklarda kızların yüzde 85’inin kansızlıkla yüzde 68’de erkek çocuğunun kansız olduğu ortaya çıktı. Bu yetersiz beslenme, öğrenme güçlüğü çekmek demek. Aynı zamanda kronik açlık demek ve bütün çocuklar bununla mücadele ediyor. Yapılan araştırmalarda Güney Doğu ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde çocukların yüzde 5’i bodur. Kronik açlık demek. Türkiye’de yoksulluk var açlıkla mücadele ediliyor şu anda. Yoksulluk, açlık yok demek iyi bir temenni. Ben böyle bir dönem gerçekten görmedim. Her girdiğim evde gelişim bozukluğu olan çocuklar var. Geçen hafta sosyal hizmet uzmanlarıyla görüştüm. ‘Gittiğiniz evde yetersiz beslenme nedeniyle gelişim bozukluğu olmayan bir çocukluk gördünüz mü?’ diye sordum. ‘Görmedik’ dediler. 7 yaşındaki çocuk 4 yaşındaki gibi gösteriyor. Açlık var. Hiçbir çocuk yatağa aç girmesin diye son çocuğu bulana kadar mücadele edeceğiz."