Kuruyan buğday başaklarının ülkesi

Konuk Yazar: Özgür KARABAT

Bir ülkenin başına en kötü neler gelebilir? Doğal afetler, işgal, kıtlık...

21’inci yüzyılın göbeğinde tarihten öğrendiğimiz bu felaketler aklımıza geliyor. Ama yaşadığımız dönem ve Neo-Osmanlı hayalleri kuran AKP hükümeti, bize bunların dışında türlü türlü dertler yaşatıyor.


Kendi insanına, insanlık adına bir hayali kalmamış, sürekli savrulan bir siyasi oluşum, ömrünün son demlerinde ülkeyi uçuruma sürüklüyor!

Bir hayal diyoruz ya hani... Gömleğini çıkarıp kendisini “Muhafazakâr demokrat” olarak pazarlayan AKP de hep hayaller pazarladı. Avrupa Birliği’ni hedef gösterip, cami içinde sanatçıların dilini koparacak bir noktaya savruldu.

Oysaki biz biliyorduk AKP’nin 180 derece dönmediğini... 360 derece dönüp esas noktasında hareket ettiğini hep söyledik.

AKP’nin ve onun başındaki Recep Tayyip Erdoğan’ın elbette bir hayali vardır. Ama bu hayal asla iyiye, güzele olmadı.

***

Hatırlayalım... Okuyanı oldukça fazladır, eminim...

Grigory Petrov, Beyaz Zambaklar Ülkesi isimli eserinde Finlandiya’nın eğitimden, sokaktaki temizliğe kadar toplumsal hayatta ulaştığı seviyeyi örnek göstererek, Rusya’nın bu alanlarda ne kadar geri kaldığını anlatır. Kitapta siyaset, toplum ve devlet konularında derinlemesine eleştiriler yer alıyor. Petrov, bunları vurgulayarak iyi ile kötü arasındaki farka dikkat çeker ve okuyucunun aklında bir “hayal ülke” yaratır.

Atatürk, işte bu yüzden Beyaz Zambaklar Ülkesi’ni eğitim müfredatına aldırıyor.

Ama gelin görün ki biz AKP’nin hayalinin ötesinde olaylar yaşıyoruz.

Rusya, savaşın eşiğinde olduğu Ukrayna’ya dahi verdiği doğalgazı kesmezken, bir baktık ki İran Türkiye’ye giden doğalgazın vanasını kapatmış. Siz bakmayın “teknik sorun var” laflarına. İran bal gibi siyasi hamle yapmıştır. Türkiye’yi zayıf olduğu ekonomi ve enerjide vurmuştur.

İran-Türkiye arasında yaşanılanları alt alta koyalım, yorumu siz yapın:

-Geçen yıl Haziran ayında İran’ın yeni cumhurbaşkanı İbrahim Reisi seçildi ve halen Erdoğan ile karşılıklı ziyaret gerçekleştirmediler. İki lider sadece bir kere Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’ta “yarım saat” görüştü.

-İran, Ermenistan’ı savaş sırasında Azerbaycan’a karşı destekledi.

-Suriye’de çok ciddi bir gücü olan İran, oradaki istikrarsızlığın artık son bulmasını istiyor.

-İsrail-Türkiye ve İsrail-Azerbaycan ilişkilerinden rahatsızlık duyuyorlar.

-Afganlar başta olmak üzere İran’a ulaşan mültecilerin önemli bir kısmının Türkiye sınırına geçmeleri için yardımda bulunuyorlar.
-Türkiye, İran’ın kanlı bıçaklı olduğu Suudi Arabistan ile ilişkileri normalleştirecek.


***

Jeopolitik bakış açısına sahip olmayan AKP, İran ile yaşanan gerginliğin soğuk bir kış günü doğalgaz vanalarının kısılmasına neden olacağını elbette öngöremezdi. Keza bunu sezecek liyakatli kadrolara sahip değil. O nedenle sanayi tesislerine “Doğalgaz kullanımını azaltın” dediler. Sadece onlar değil, elektrik santralleri de şalteri indirecek. Gitti mi sizin “ihracatçı ülke” olma hayalleri...

İran ile yaşanan kriz görmezden geliniyor; ama Türkiye’nin yılda 60 milyar metreküp doğalgaz tükettiği ve bunun 10 milyar metreküpünün İran’dan alındığı düşünüldüğünde nasıl bir sıkıntı içinde olunduğu daha net bir şekilde anlaşılıyor.
Diyoruz ya liyakat diye...

İşinin ehli olmayan, günlük kararlar alan ve olası fayda-zararları hesap edemeyen AKP, enerji sektörünü kurgularken milyarlarca dolar rant için özelleştirme sevdasına düştü ve Türkiye’yi jeopolitik olarak riskli hale getirdi!

İran benzeri bir krizi, doğalgazımızın yarısını aldığımız Rusya ile yaşarsak olacakları düşünmek bile istemiyorum.

Öngörülebilir, sürdürülebilir politikalar uygulanmıyor. Bu sadece diplomaside değil, içeride de aynı... Gübre fiyatları son 1 yılda 6-7 kat zamlandı. Çiftçi gübresiz ekim yaptı. Bazı çiftçiler tarlalarını sürmedi bile... Aylardır uzmanlar uyarıyor, büyük verim kaybı olacak. Önlem alınmazsa yaz aylarıyla bazı ürünlerde kıtlık riski çok yüksek. Ancak AKP kulaklarını tıkamış durumda ve evlere şenlik Tarım Bakanı da Meclis’te “Çiftçiler şikâyet etmiyor” diyor.
Kuraklık vurdu. Türkiye rekor bir rakamla geçen yıl 10 milyon tondan fazla buğday ithalatı yaptı. Bu, yıllık toplam ihtiyacımızın yarısına yakın.
Paramız var alıyoruz, demeyin. Buğdayın çoğu Rusya’dan geliyor. İran doğalgazda vanayı nasıl kapattıysa benzeri de buğdayda olabilir...
Biz çocukluğumuza dönelim...

Tatillerde bazılarımız kendisini sokaklara, bazılarımız da köylere atardı. Alırdık elimize bir sopayı çalılara, otlara vururduk. Ama buğday başağı görürsek sopayı yere bırakıp ona dokunurduk. Buğday keselerinin içinin boş olduğunu gördüğümüzde ise bir hüzün kaplardı içimizi. İşte onu yaşıyoruz...