Paulo Freire’nin Kültür İşçileri Olarak Öğretmenler: Öğretmeye Cesaret Edenlere Mektuplar kitabı eğitimin piyasalaştırılmasına karşı önemli bir yanıttır. Statükoyu korumak ve sürdürmek isteyenler eğitim söylemini rekabet ve okulların özelleştirilmesi üzerine kurmaya çalışır der Freire… Özelleştikçe ve rekabet ettikçe özgürleşmenin gerçekleştiğini iddia ederler. Yaşanan “özgürlük” ise sermayenin özgürlüğüdür. Liberallerin sloganı, bayrağıdır. Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.

12 Mayıs’ta aday öğretmenlik ve öğretmenlik kariyer basamakları yönetmeliği yayınlandı.

Yönetmelikle; adaylık değerlendirme komisyonu tarafından yapılan değerlendirme sonucunda belirlenen “kriterlere” göre başarısız olan aday öğretmenlerin görevine son verilecek ve üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmayacak.

Komisyonun tamamına yakını da memleket tarihinde görülmemiş bir boyuta ulaşan kadrolaşma politikaları sonucunda görevlendirilenlerden oluşuyor.

Yirmi yıldır yaşadıklarımız üzerinden çok iyi biliyoruz ki; aday öğretmenlere yöneltilen iş güvencesi tehdidi tüm öğretmenlere yönelik bir tehdit. Okul idarecileri ile başlayan mülakat konusunda olduğu gibi… Ortadan kaldırılan liyakat, yirmi yılın sonunda tüm kamu emekçilerinin, memleketin tamamının meselesi artık.

***

Süreç yıllardır kesintisiz yürütüldü.

18-20 Kasım 2011 tarihlerinde Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in önerisiyle Antalya’da "Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı" düzenlendi. Çalıştay’da "Öğretmen atama kaynakları, seçme süreci ve yerleştirme", "Uyum ve adaylık süreci, sürekli mesleki gelişim", "Öğretmenlik Mesleği Kariyer Basamakları" başlıkları altında çalışmalar yapıldı.

Ömer Dinçer 30 Ocak 2012’de katıldığı bir TV programında şöyle diyordu: “..biz hâlâ üniversiteden bir adamı mezun etmeyi, sonra da onu devlette memur yapmayı veya öğretmen yapmayı ve ömrünün sonuna kadar o işte çalışmayı hayal eden bir toplumsak, dünyayla bizim aramızda çok ciddi bir mesafe açıldı demektir.”

2014-2018 10. Kalkınma Planı’nda “…öğretmen yetiştirme ve geliştirme sistemi… kariyer gelişimi ve performansa dayanan bir yapıda düzenlenecektir” maddesi yer aldı.

2017 Öğretmen Strateji Belgesi ile bütün öğretmenler için zorunlu bir performans değerlendirme sisteminin geliştirileceği, tüm öğretmenlerin sınava tabi tutulacağı, kariyer basamaklarının oluşturulacağı ve bu planlamaların 2018 yılı sonuna kadar tamamlanacağı açıklandı. OHAL koşullarına, baskılara, hukuksuz ihraçlarla yaratılmaya çalışılan korkuya rağmen ülkenin her yerinden tüm öğretmenlerin mesleğime dokunma diyerek gösterdikleri irade sonucunda ötelendi ama gündemden kalkmadı.

2018’de öğretmenlik meslek kanunu ve profesyonel okul yöneticiliği gibi pek çok güncel tartışma AKP’nin 24 Haziran Seçimleri öncesinde yayınladığı “Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve Genel Seçimler 2018” beyannamesinde yer aldı. Yeni rejimin inşa metniydi.

***

2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nde “Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarılmasına ilişkin hazırlık çalışmaları yürütülecektir” maddesi ile bu konudaki kararlılık bir kez daha yinelendi.

24 Haziran seçimi sonrası yeni rejimin eğitim kurulu “Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu” oluşturuldu.

Kurulda yer alan isimler 20 yıldır eğitimin piyasalaştırılması ve dinselleştirilmesini temel alan ideolojik hattı en iyi anlatan en çarpıcı fotoğraflardandı.

Vizyon Belgesi’nin yayınlanmasından 53 gün sonra TEDMEM’in hazırladığı ÖMK taslağı basınla paylaşıldı. Kanun ile ilgili çalışmayı eş zamanlı yapan da siyasi iktidara yakınlığı ile bilinen Eğitim Bir Sen’di. TEDMEM’in taslak metni ile bakış açıları birebir örtüşen Eğitim Bir Sen’in çalışmasında en dikkat çekici yer ise meslekten çıkarma süreçlerine ilişkin getirdikleri öneri oldu.

Bir ”sendika” dünya tarihinde bir ilke imza atarak emekçilerin onlarca bedelle kazandığı iş güvencesi hakkının kaldırılmasını öneri olarak sundu.

Vizyon belgesinin ekinde yer alan takvimde hedef olarak 2019 yılı belirlendi. “Öğretmen dünyayı değiştirir” diyen öğretmenlerin yürüttüğü mücadele sonucunda yasa bir kez daha ötelendi.

Cumhurbaşkanlığı Eğitim Öğretim Politikaları Kurulu üyesi, TEDMEM’ in ÖMK öneri metnindeki 15. maddeyi “Öğretmenler gerekirse meslekten çıkarılmalı” diyerek basına yaptığı açıklamalarda defalarca gündeme getirdi.

Bugün itibarıyla ise bir siyasi parti, bir kamu kurumu (MEB), bir “sendika” ve bir “düşünce kuruluşu” öğretmenlerin, öğrencilerin, eğitimin, memleketin geleceğinin karar vericileri oldu.

20. Milli Eğitim Şurası ve sonrasında, kapalı kapılar ardında hazırlanan kanun öğretmenlere sorulmadan, öğretmenlere rağmen hızlıca deklare edildi.

***

Bizi kariyer basamakları üzerinden ve başarılı/başarısız diye ayrıştıran, esnek çalışmayı, güvencesizliği yaygınlaştıran, öğretmenleri kamusal hizmet üreten kamu emekçisi yerine siyasi iktidarın memuru haline getirmeye çalışan bir karanlıkla karşı karşıyayız. Elimizden alınacak olan tek başına haklarımız değil, aynı zamanda memleketin geleceği. Kuşatılan öğretmen, kuşatılan memlekettir.

İnsanca yaşayacak ücret, eşit haklar tüm öğretmenlerin, tüm emekçilerin tartışılmaz en temel hakkıdır.

Sözcüğü okuyarak dünyayı okuma eyleminde ısrar eden biz öğretmenler için bu kuşatılmışlığa karşı mücadele etmek bir varoluş meselesidir.