Yükselişinin temel noktasını cihadizm övgüsüne borçlu olan İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Fransa’da Müslümanlara yönelik yasa tasarısının Ulusal Meclis’te onaylanmasına tepki gösterdi. “Bu yeni yasa İslam karşıtlığını meşrulaştırmaktır” ifadelerini kullandı. Yasa buraya nasıl geldi? Aktaralım.

SELEFİZMİ MEŞRULAŞTIRMA ODAĞI

Fransız Tarih Öğretmeni Samuel Paty, 6 Ekim 2020’de derste ‘ifade özgürlüğü’ konusunu işlerken Muhammed Peygamber karikatürü gösterdi. Sınıftan dışarıya sızan bilgi sonucu, hakkında yoğun hedef gösterme kampanyası başladı. Kampanya, 10 gün sonra, 16 Ekim’de okul binasının önünde başının kesilerek öldürülmesi ile sonuçlandı.

Katil 19 yaşındaki, Abdullah Anzorov adlı bir Çeçen’di. Olay bir anda ortaya çıkmadı, münferit değildi. Radikal İslamcılara uzanıyordu, bağlantılı şahıslar da gözaltına alınıp tutuklandı. Fransa, derneklere operasyonlar başlattı. Mağrip kökenli İdriss Sihamedi ve kuruluşu BarakaCity’e yasak getirildi.

Sihamedi, radikal İslam’ı, ‘ılımlı’ ambalajında, pazarlayıp uyguluyordu. Charlie Hebdo’nun eski editörü Fransız gazeteci Zineb el Rhazoui’yi sürekli hedef göstermişti. Bu konuda bir soruşturma yürütülürken öğretmeninin başının kesilmesi operasyonları hızlandırdı. Çünkü Sihamedi ve örgütü, öğretmen Paty’i de açıkça hedef yapmıştı.

Altun’a ‘Fransa serzenişi’ üzerinden soralım: Saray ve AKP sözcüleri, radikalizm ve selefist cinayetleri meşrulaştırma odağı mı? Fransa’yı temelden sarsan olay sonrası, Türkiye hem Sihamadi hem de kuruluşuna kucak açtı. BarakaCity faaliyetlerini Türkiye’ye taşıdı. Kuruluş zaten Suriye savaşından beri Türkiye-Suriye hattını kullanıyordu.

SAHİP ÇIKILAN MÜSLÜMANLAR KİM?

Türkiye’deki dinci vakıf ve dernekler ile ortak çalışmalar yürütüyor, İnsani Yardım Vakfı (İHH) ile Kilis, Antep, Urfa’dan savaş bölgelerine ‘her türden yardımı’ taşıyordu. BarakaCity faaliyetlerini Rakka içine kadar ulaştırırken, ‘Ilımlı Sihamedi’ IŞİD’i kınamayı da reddetmişti.

TÜRKİYE’Yİ SARAN AĞ

Saray rejimi, Türkiye’nin önüne modern dünya ile set çekmekteki ısrarını yukarı seviyeye taşıyor. Aynı zamanda da ülkeyi şimdiye kadar görülmemiş bir risk ile karşı karşıya bırakıyor. Türkiye’yi, en tepeden desteklenen bir ağ sarmış durumda. Dinci dernekler selefist örgütler ile iç içe. Bu ağın bir ucu ise ‘sözüm ona’ insani yardım vakıflarına ulaşıyor.

Geçtiğimiz günlerde Afgan sığınmacılara Diyarbakır Otogarı’da yemek dağıtan İyilik Hareketi adlı bir kuruluş içinde olan şahıs belindeki silah ile görüntülenmişti. Ne yazık ki hiçbir tahkikat gündeme gelmedi. İyilik Hareketi bu güven ile zorlama bir açıklama yayımladı: “İftiradır, silahlı kişinin derneğimiz ile ilişkisi yoktur?” Peki, bu kişi neden dernek çalışanları ile birlikte ve yan yana?

Cübbeli Ahmet, geçen yıl Türkiye’de iki bin civarı selefi derneğin olduğunu ve hepsinin silahlandığı iddiasını gündeme getirmiş, bakanlık ise bunu yalanlamamış, tahkikat başlatılmıştı. Bu nasıl bir tahkikat ise, halen Antep’te faaliyet gösteren, Türkiye’deki IŞİD patlamalarını planlayan Yunus Durmaz’dan miras kalan derneklere bile göz yumuyor.

SADECE ANTEP’TE 500’ÜN ÜZERİ DİNCİ DERNEK VAR!

Türkiye’deki el Kaide yapılanmasının ilk bilinen isimlerinden Aytaç Polat, Ahsander üzerinden akide dersleri yayınlıyor, dernek üyeleri alanda yardım faaliyetleri tertipliyor. Genç Muhavideler, kadınları radikalizm ve cihadizm konusunda örgütlüyor. Sadece Antep’teki dinci vakıf ya da dernek sayısı 500’ün üzerinde.

YALITILIP HAPSEDİLEN ÜLKE

Şaşkınlık verici bir sayı. Kimilerinin bir ayağı savaş bölgelerinde, kimileri ‘iyilik peşinde’, bazıları ise cami açma ve cami yardımlaşma derneği olarak çalışma yürütüyor. Türkiye’deki bazı gelişmeleri birlikte okumak endişeleri artırıyor.

Doğu sınırı mayınlardan temizlenirken, batı sınırları Yunanistan tarafından beton duvarlar ile güçlendiriliyor, ABD, Dedeağaç’a yığınak yapıyor. Ülke, içerideki karmaşık yapıya hapsolurken, ekseninden kopuyor. 20 yılda Türkiye’yi Avrupa’nın ileri karakolu ve açık kampı ile radikalizmin çöplüğü yapmayı başardılar. İçeriden ve dışarıdan kuşatılan bir ülkeyi kaygı ile izlememek mümkün değil.