“Acaba tutar mı?’’ endişelerinin yön verdiği bir üretim döneminde Deep House müziğin temsilcilerinden Jabbar, “Amaç düşmeye değil uçmaya odaklı olmalı. İçinize sineni yaptığınız sürece sorun yok” diyor.

Kuşlar düşmekten korkarak uçamaz

Cihangir KÖROĞLU

Yol arkadaşı Deeperise ile yaptığı şarkılarla müzik dünyasında adından bahsettiren Jabbar, 2018’de ‘Yineleme’ adını verdiği ilk albümünü dinleyicilerle buluşturdu. ‘Cesaretsizce Olmuyor’ adlı hit parçasını da bu albümde yayımladı. Yeni bir albüm hazırlığında olan Jabbar ile İzmir’den, müziğinden ve hayattan bahsettik.

Üniversiteyi İzmir’de okudunuz. İzmir’in özel hayatınızda ve müzik kariyerinizdeki yeri ve etkisi nedir?
İzmir hep çok özel oldu. Profesyonel müzik hayatına ilk adımımı üniversite yıllarında İzmir’de attım. O dönemin arkadaşlıklarından ortaya çıkan müzikal birliktelikler hâlâ çalışmalarımızda kendini gösteriyor ve beni fazlasıyla mutlu ediyor.

Geçmişte ve şimdi, İzmir’de zaman geçirmekten keyif aldığınız özel bir yer var mı?
İzmir’de yürüyüş yapmak hep çok keyifli geldi. Konak Meydanından Kordon boyu yürüyerek Alsancak’a ulaşmak, Gündoğdu Meydanında arkadaşlarla buluşmak, sonrasında bir konsere gitmek belki.

kuslar-dusmekten-korkarak-ucamaz-1005319-1.
Jabbar

Günümüzde söz kalitesinin düştüğü üretimlerle karşılaşıyoruz. Müziğin ön plana çıktığı tarzınızda, söz kalitesinin de yüksek olmasının edebiyat mezunu olmanızla bağlantısı var mı?
Her sanatçının farklı yaklaşımı var. Bazen çok iyi bir fikir, bazen sound, kimi zaman da müziğin içinde sunulduğu ambians. Müziği müzik yapan çok fazla faktör var. Benim için duygularımı ifade etmek önemli bir unsur. Bunun yanı sıra sözlerin ağırlığı, hem form hem de melodik bazda yerlerini beğenip beğenmedikleri ve bütün bunların birbiriyle mücadelesi bestelerimin oluşmasını sağlıyor. Her sözün karşılığında hepimizde bir hisler grubu ortaya çıkıyor. Bir kelime çoğunlukla sadece bir kelime olmaktan öte birçok anlam ifade edebiliyor.

Edebiyatla ilişkiniz nasıl gidiyor? Okuma fırsatınız oluyor mu?
Edebiyatla ilişkim galiba ömür boyu. Okumaya ne olursa olsun fırsat yaratıyorum çünkü beyni hayaller kurmaya sevk etmek, gündelik uğraşınız ne olursa olsun ona ve düşüncelerinize bir fasıla olanağı sunmak gerekiyor. Edebiyat hayata dair yeni bakış açıları kazanmak için de fazlasıyla gerekli.

Deep House müziği ülkemize tanıttınız ve olumlu karşılık buldunuz. Bu müzik tarzının Türkiye toplumunun dinleme alışkanlıklarıyla ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Deeperise ile başladığımız yolculukta en çok dikkat ettiğimiz içtenlik ve sound standardı. Bir şey gerçekten içten geliyorsa ve dinleyici de buna karşılık veriyorsa orada görünmez bağlar oluşuyor. Dinleyicinin de bizi gerçekten kucakladığını görmek tanımlanamayan bir mutluluk. O sebeple de bu teşvikle üretmeye devam ediyoruz.

Cover müziğin yaygın olduğu dönemde, sizler de çalışmalarınızla dinleyicilerle buluştunuz. Şarkı seçimlerinde özellikle nelere dikkat ettiniz?
Bu bir kıyafetin üzerinize oturup oturmaması gibi bir durum. Bir şarkıyı çok seviyor olabilirsiniz ama onu tekrar editlemek aklınızdan bile geçmeyebilir. Sahibinden dinlemeyi daha çok sevebilirsiniz. Söylerken kendini de dinler olur insan, o sebeple samimi bir şekilde şarkının ruhundan beslenip aynı duygularla farklı bir yolculuğa çıkabiliyorsanız, dinleyiciler de buna eşlik ediyorsa bir şeyler yolunda gidiyor demektir. Yıllarca sahne performanslarından da edindiğimiz tecrübeyle sabit bir durum bu.

Bir röportajda Âşık Veysel üzerinden Türkiye’nin müzik geçmişinin değerinden bahsediyordunuz. Üretirken bu durumdan ne düzeyde etkileniyorsunuz?
Çocukluğumuzdan beri kulaklarımıza işlenmiş melodiler var. Gönlümüzün, beynimizin belirli bir yerinde çalmaya devam eden şarkılar. Bir nevi zaman makineleri diyebiliriz.
Ruhunuz siz farkına varmadan o şarkılardan besleniyor. O şarkılar gönül dostunuz oluyor.

Türkçe sözlü şarkılarınızı, İngilizce düzenlemeyle yeniden yayımlıyorsunuz. Bunun global çapta dinleyicilerle etkileşiminize katkısı nasıl oldu?
Bu başlangıç itibariyle plak şirketimizle ortak aldığımız bir karar. İçimize sinen ve dinleyicinin kulağında da etki bulabileceğini düşündüğümüz bir eserin, hissiyatını tercüme ederek, farklı mecralarda da kendine yer bulması anlamında çok etkili oldu diyebilirim.

“Acaba tutar mı?’’ endişelerinin yön verdiği bir üretim dönemindeyiz diyebiliriz. Paylaştığı her şarkısı karşılık bulmuş bir isim olarak, bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok sevdiğim bir söz var ‘Kuşlar düşmekten korkarak uçmazlar’. O yüzden amacın düşmeye değil uçmaya odaklı olması daha mantıklı. İçinize sineni yaptığınız sürece sorun yok. Devamlılık için tutarlılık gerekli.