Aristophanes’in ölümsüz eserinden: Kuşlar… Ya da parsel parsel eylemişler dünyayı…

Yukarda Allah, Ankara’da devlet, hem de hükümet, sahnede de Murtaza’ydı. Kalabalık, genç bir ekip: Semaver Kumpanya. Curcunalı, iğneli, şahane bir iş. Bizim mahallede hem de! Tansu Biçer, Murtaza rolüyle müthiş. 13 yıl önce… Kocamustafapaşa Çevre Tiyatrosu’ndayız. Semaver Kumpanya salonu devralmış.

18 yaşındayız. Mahallede olan her şey çok mahalli geliyor bize. Mahallede tiyatro olmasının haber değeri var ama mahallenin yok. Aynı semtte oturduğumuz arkadaşlara bile; AKM’nin önünde buluşalım canım! (Şimdi AKM’yi bulursan buluş)

Bu sezon Semaver Kumpanya; Aristophanes’in Kuşlar’ını oynuyor:
Yeryüzünde, hırgürden, sistemden, insani ilişkilerin tavsamasından rahatsız; hâkimlerden, sürekli yargılanma riskinden yılmış iki insan; Güvendost ve Umutlugil kendilerine yeni bir yurt aramak için yollara düşer.
Daha büyük değilse de, daha özgür, daha rahat bir yer…

Yolları kuşların memleketine düşer. Yeryüzünde yaptıklarından dolayı tanrılar tarafından kuşa çevrilerek cezalandırılmış Hüthüt ile karşılaşırlar. Ona kendilerini uygun bir memleket bilip bilmediklerini sorarken; herkesin havada özgürce süzüldüğü gökyüzü onlara cazip gelir. Kuşların memleketinde yaşamaya karar verirler. İlkin kuşlardan tepki çekmemek için kuş taklidi yaparken yerleştikten sonra kuşları kendilerine benzetmenin yoluna bakarlar. Burası ne kadar güzel, ne ferah! Kuşlar da elindeki nimetin farkında olmadan orda burda avare takılmakta. Sınır çekip kendilerinden izin almadan kimsenin geçemeyeceği bir şehir kursalar ya burada? İnsanların tanrılara adakları hava yoluyla gidiyor madem, kuşlar da paylarına düşeni alsa… Kuşlar ihya olacakları düşüncesiyle ikna olur.

Önce şehre sınır çekilmelidir. Surlar yapılır. Peki bu surun burcunda kim oturacak? Hem anayasası olması lazım bu şehrin. Güvenliği kim sağlayacak? Kuşlar hangi dine inanacak?

İki insan, burayı da kaçtıkları memleketlerine dönüştürür. Kuşlarda bir huzursuzluk başlar. İsyan edenler çıkar. Başlarda, katı düzenden kaçtığını söyleyen Güvendost, dik başlı kuşları kurban eder ve tanrılarla ortaklık kurar…

Oyun, Suriçi’nin bir semtinde sahnelendiğinden, biraz oyun içinde oyun duygusuyla izledik. Önceleri; daim olacak zannettiğimizden anlam yükleme gereği duymadan yaşadığımız Suriçi, parça parça elimizden alınmaya başladıkça, yaşayıp gidilecek değil, savunulacak bir yer haline geldi. Evvelden oyundaki kuşların insanlar gelmeden önceki hali gibiymişiz meğer. Şimdi suru savun, bostanı savun, evini savun, parkı savun, komşunu savun… Artık sahile pikniğe gitmenin bile bir muhalif yanı var. Biz burda kamusal alan kullanıyoruz sinyorita!

Oyunu günümüze Yavuz Pekman uyarlamış. Volkan M. Sarıöz yönetiyor. Oyuncular; Cansu Saka, Ezgi Ulusoy, Gözde Şencan, Güliz Gündüz, Hakan Atalay, İbrahim Barulay, Merve Dizdar, Mustafa Kırantepe, Onur Yalçınkaya, Rojhat Özsoy, Saniye Samra, Sarp Aydınoğlu, Serkan Keskin, Sezin Bozacı, Sibel Altan, Uğur Senkeri.

Kuşlar, Semaver Kumpanya’nın aşina olduğumuz şarkılı danslı oyunlarından. Semaver ekibi, her seferinde o alışık olduğumuz tarzı şaşırtıcı kılmayı başarıyor. Yıllardır birlikte tiyatro yapmanın konforuyla sahnedeki doğaçlamalarda neredeyse birbirlerinin esprilerini daha yapılmadan anlayıp ona göre refleksif cevaplarla karşılıyorlar. Tahterevallide kimse yere çarpmıyor.

Oyun için iyi, bizim için kötü haber: Metin 2500 yılın üstüne hâlâ güncel. Ana metne büyük oranda sadık kalınıp ağırlıklı olarak mizahı güncellenmiş. Eylemlerde sık sık duyduğumuz sloganlar da var, politikacılara göndermeler de…
Oyuncuların da sahnede kattıklarıyla oyun her temsilde yeniden uyarlanıyor aslında.
Mizahi göndermeler de tam eyvah klişeye düşecekler derken sizi ters köşeye yatırıyor.
Kuşlar, 2500 yıl öncesinden gelse de, kapı önünde konuştuğunuzu sahnede izleyebileceğiniz bir oyun.

Madem eskilerden bir oyun, eskilerin sözüyle bitirelim; “Tragedya soylu kişilerin dramı, komedya ise halkın dramıdır.”Aelius Donatus (İ.S. 400)

Çevre Tiyatrosu’nun önünde buluşalım.