Dosyamızın bu yazısında arzu, zenci ve psikopatoloji ifadelerini kolonyalist bir çözümlemeyle gündemine alan Frantz Fanon’un yazılarının derlendiği Seçme Yazılar kitabının “Irk, Toplumsal Cinsiyet ve Cinsiyet” bölümünü merkeze aldık.

Kusursuz arzu

MURAT ÖZBEK

İster psikopatolojiden isterse günlük hayatın en sıradan ayrıntısından esinlenmiş olsun, arzu her zaman bir semptomun öncülüğünde açığa çıkar. Bundan daha öncelikli bir ifade varsa eğer o da arzunun “her zaman” ifadesiyle kullanılabilmesidir. Freud için rüya arzunun giderilmesini sağlarken, rüyayı meydana getiren yoğunlaştırma ve yer değiştirme gibi temel taşlar olsa da bunlar yalnızca arzunun olması gerektiği gibi açığa çıkmasını sağlayan savunma mekanizmalarıdır. Bu yazıda ise arzu, zenci ve psikopatoloji ifadelerini kolonyalist bir çözümlemeyle gündemine alan Frantz Fanon’un yazılarının derlendiği Seçme Yazılar kitabının “Irk, Toplumsal Cinsiyet ve Cinsiyet” bölümü merkeze alınacaktır. Siyahiye atfedilen psikopatolojide sömürgenin neden olduğu tahribata karşı Fanon, ibrenin yönünü değiştirerek, psikopatolojinin yanlış yerde konumlandırıldığını, bizatihi sömürgecinin -beyazın- ilkel dürtülerini ve arzularını incelikli bir şekilde siyahiye yansıttığını ve siyahinin patolojik olarak kodlanan ve biyolojik olduğu iddia edilen davranışlarında beyazın yansıttığı ilkel dürtülerin yer aldığını vurgular. Klinik literatürde zaman zaman yansıtmaya dışsallaştırma eşlik eder ve bunun Fanon’cu açıklamasında açığa çıkan beyaz dışında kalan her şeyde muhakkak bir kusur olması fikrinde dikkat etmemiz gereken ifade; “kusur”dan ziyade “beyaz dışında kalan her şey” ifadesidir. Yansıtma ve dışsallaştırmanın diğer savunma mekanizmaları gibi temel işlevinin yanında onu kullanılabilir kılan hedef şaşırtma taktiği bu olsa gerek.

SİYAHİ ARZU

“Siyahi Kadın ve Beyaz Erkek” isimli makalede Fanon, Mayote Capécia’nın yozlaşmaya methiyeler düzen, vasatın altında olduğunu özellikle belirttiği Je suis Martiniquaise isimli kitabından şu alıntıyı yapar; “Evlenmek istiyordum; ama beyaz bir erkekle. Gelgelelim siyahi bir kadın, beyaz bir erkeğin gözünde hiçbir zaman yeterince saygın olamaz. Ona aşık olsa bile… Bunu biliyordum.” Bu alıntıda gözümüze ilişen ilk intiba siyahi kadının değersizlik duygusu yüklendiği bir aşk acısı içinde olduğudur. Dolayısıyla Mayote Capécia’nın kitabına konu ettiği, siyahinin kusuru, onun arzu nesnesinden bir kalıntı olarak ebeveynleri işaret etmektedir.

“Siyahi Erkek ve Beyaz Kadın” isimli makalede ise Fanon, René Maran’ın Un homme pareil aux autres romanını cinsiyet rollerinin değişmiş örneği olarak ele alır. Bu iki makaleyi yazının bağlamı dışında karşılaştırdığımızda bir erkek olan Fanon’un, siyahi kadının içinde bulunduğu ruhsal travmayı erkeğinki kadar güçlü bir şekilde ele alamadığını okuruz. Burada göstermek istediğim sorun, “başka”sının deneyimi bağlamında Fanon’u anlamanın güçlüğünü işaret etmektir. Bir siyahi erkek siyahi bir kadının deneyimini ve yaşantısını bir erkeğinki kadar güçlü kavrayamıyorsa biz siyahi olmayanlar siyahilerin yaşantı ve deneyimlerini nasıl anlamlandırıp kavrayacağız? ve kavramamız gerekli mi? sorularından ikincisine vereceğimiz cevap tereddütsüz evettir. İlk soru “Nasıl?” sorusuyla beraber bir açıklamaya ihtiyaç duyar. Buradan bağlamımıza geri dönersek René Maran’ın Jean Veneuse karakteri üzerinden siyahi erkeğin beyaz bir kadına aşkını ifade edişinde bir ikircikliğin öne çıktığını söyleyebiliriz. Jean Veneuse’nin ikircikli yapıya karşı tahammülsüzlüğünün zihinsel tasarımlarını etkilediğini, onun arkadaşlarına yazdığı mektupta ve kendi iç sesinde görürüz. Kahramanın öğrenmek istediği şey, aşkının kaynağı bir patoloji midir yoksa bir kadının yüzüne baktığında onda güzel olan şeyi görebilmesi mi olduğudur. “…Seninle, Avrupalı biriyle evlenerek, kendi ırkımdan kadınları küçümsediğimi gösterip göstermediğimi ve her şeyden de öte, beyaz erkekler dünyayı yönettikçe biz Zencilere yasaklanmış olan beyaz ete duyduğumuz arzudan ileri gelip gelmediğini merak ediyorum. Bu nedenle yüzyıllar boyunca atalarıma yapılan her şeyin acısını Avrupalı bir kadından çıkarıp çıkarmadığımı bilemiyorum.” Burada Jean Veneuse şahsında siyahinin yaşadığı ikircikliğin kaynağı olarak semptom öne çıkarılmıştır. Alıntıladığım pasajda sömürgeye dair bir atıf bulunuyor olsa da semptom Jean Veneuse’nin çektiği ızdırabın patolojik boyutunu ele almaktadır. En nihayetinde semptomun ve patolojinin içinde gizlenmiş olduğu siyahinin savunma mekanizması devreye girer. Gerçekten de postkolonyalizmi analiz eden düşünürleri okumuyor olsaydık ve René Maran ile Mayote Capécia’nın karakterlerinin çektiği ızdırabın kendi benliklerinden ve kendi arzularından kaynaklandığını düşünmeseydik bile onlarla beraber dünyanın ne kadar adaletsiz olduğuna üzülmekle yetinip yine de vicdanımızı rahatlatırdık.

ARZU VE ETİK İLKE

Arzu, bir kısım okur kitlesiyle ve psikanalizin bayrağını taşımaya kudretli olduğunu düşünenlerle beraber parıltılı bir sözcük olmanın ötesine geçememiştir. Oysa arzunun yapısında benliğin yapısını buluruz ama benliğin yapısını eşit bir ilişkiye yerleştirecek ondaki etik ilkeyi de bile isteye gözden kaçırırız. Bunun birçok nedeni vardır muhakkak ama bu yazının konusu olarak eşit bir ilişki istenmiyor olması öne çıkan bir nedendir. Bir ilişki kişinin kendini özgürce keşfedeceği bir alan olmaktan çıkıp kişinin suçluluk duygularıyla boğuştuğu bir yere dönüştüğünde, taraflardan biri keşif yapılacak alanı çoktan istila etmiştir bile. Arzunun bu yegâne ve parıltılı anlama sahip olması, ona doğal bir değer atfedilmesiyle ilişkilidir. Fanon için, beyazların ırkçılığı kendi dışında olanları çalışma nesnesine dönüştürmelerinden kaynaklanır. Bu “çalışmaların” sonucunda siyahilere dair biyolojik çıkarımlar; “dokuz yaşında ergenliğe girerler, on yaşında baba olurlar; sıcak kanlı ve güçlüdür.” Görüldüğü üzere ilkel cinsellik ve bunun siyahinin doğasında olduğuna dair çıkarımlar var. Fanon, tam burada müdahalesini yapıp beyaz insanın ilkel dürtülerine dair bitmek bilmeyen arzusunu zenciye yansıttığını söyler. Mesela bir erken boşalma ve ereksiyon sorunuyla ilgili konuşulduğunda kimin imgesinde siyahi canlanır ki? Siyahi, cinsellik vurgusuna ilkellik dayatıldığında, güçlü, kaslı atletik imgelere eşlik eder.