Lahey yargılamasında başta soykırım, insanlığa karşı işlediği suçlardan mahkum edilen Bosna Kasabı namlı, Radovan Karadziç psikiyatrdır. Yugoslavya İç Savaşı’ nın başlangıcında Sırp milliyetçiliğini ‘uyandırmak’ için uyguladığı bir program çok bilinmez.

Karadziç, her ayrıntısı planlanmış, ölçülüp biçilmiş, provalarla geliştirilmiş bir cenaze töreni hazırlar. Ekibiyle birlikte Sırpların yaşadığı bölgeleri köy köy dolaşarak töreni yineler. Cenaze 600 yıl önce Kosova Savaşı’ nda Osmanlılara yenilen ve savaşta ölen prens Lazar Hrebeljanović’ in gıyabi cenaze merasimidir. Programda papazlar da hazır bulunur ve önce dini bir ayini yönetirler.

Karadziç her dini ayinden sonra aynı hikayeyi anlattığı bir konuşma yapar. Sırplar aslında bu günkü Yugoslavya’ dan daha geniş bir alanın gerçek sahibidirler. Müslüman Osmanlılar, Türkler kahraman Lazar’ ı ‘haince’ öldürerek Büyük Sırp Vatanı’ nı işgal etmişlerdir.

O zamandan bu yana da başa geçen işbirlikçi yöneticiler bu hakikatin üstünü örtmüş ve Sırplara vatanlarının gerçek boyutlarını ve güçlerini unutturmak için tarihi çarpıtmışlardır. Bu yalan tarihin yazılmasında rol oynayan Sırp hainler de olmuştur. Onlar da büyük güçlere kendilerini satmış ve Sırp milletinin özgücünü unutması için çaba harcamışlardır.

Şimdi Lazar’ın intikamının alınma zamanı gelmiştir. İntikam Sırp onuru ve şerefinin tekrar kazanılmasını sağlayacak ve Sırplar kendilerinden çalınmış olan vatanlarında Büyük Sırp İmparatorluğunu yeniden kuracaklardır. Bu nedenle yapılacak savaş bir işgal değil, geçmişte onlardan çalınanın geri alınmasından başka bir şey değildir.

Cenaze törenleri başlangıçta ilgi çekmez, hatta alay konusu olur. Ancak Karadziç, bıkmadan, usanmadan köy köy törenlere devam eder, medyada yer alması, televizyonlardan yayınlanması için her türlü yolu kullanır. Bindirilmiş kalabalıklar, kameraların çekim hileleri vs ile törenlere katılımın giderek kitleselleştiği algısı inşa edilir.

Bir süre sonra hileye ihtiyaç kalmaz. Cenaze törenleri Sırpların önceleri kendilerini katılmak zorunda hissettikleri, kısa bir süre sonra ise katılıp savaş naraları atarak, hep birlikte intikam yemini ettikleri bir milliyetçilik gösterisine dönüşür.

Bu az bilinen hikayenin sonrasını ise herkes biliyor.

Karadziç, mesleği nedeniyle bu ayinlerin ne işe yarayacağını çok iyi biliyordu. Parçalanmakta olan bir birlikte büyük payı koparma iştahına kitlelerin karşı koyamayacağının bilincindeydi.

Kitleye, şimdi içinde bulunduğun olumsuz koşullardan kurtulman, çok daha zengin olman, bolluk içinde yaşaman mümkün; Yeter ki inan ve eline silahı al; Öldüreceklerin düne kadar kapı komşusu olarak yaşadığın insanlar değil; O insanlar aslında senin olanı, senden haince çalan ve yüzyıllardır senin hakkını sömüren düşmanlar; Onlar seni kandırıp zengin ve güçlü olmanı engelleyen Müslüman Türkler; Senin kahraman atan Prens Lazar’ ın katillerinin torunları; Atanın öcünü alman ve onun sana bıraktığı mirası devralman en temel hakkın, mesajını verdiğinde karşılık bulacağını biliyordu.

Evet, Karadziç şimdi insanlık tarihine bir suçlu, katil olarak kaydedildi. Ama gerisinde binlerce ölüm, cinayet, tecavüze kitlesel olarak katılan ve aslına bakarsanız öyle derin bir suçluluk da duydukları söylenemeyecek bir Sırbistan bıraktı.

Demem o ki, mesele tarihi yeniden inşa etmek ve sonrasında da oldu maalesef demek olmamalı. Tarihi öyle ya da böyle inşa etsen ne olacak? Sen öldürmüyor ve ölüme çağırmıyorsan insansın. Tabi umurundaysa…