Erdoğan’ın “Osmanlı’nın büyük zaferi” olarak adlandırdığı ve hafızalardan silinmeye çalışıldı dediği Kut’ül Amare nedir? Zafer mi, mağlubiyet mi? İşte farklı görüşler

Kut’ül Amare: Gerçekten zafer mi yoksa geçmişin manipülasyonu mu?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katıldığı İmam Hatip Gençliği Buluşmasında, 29 Nisan 1916'da Osmanlı ordusunun İngiliz taarruzunu püskürtmesiyle sonuçlanan Kut'ül Amare muharebesinin yıl dönümünde resmi anma düzenleneceğini duyurdu.

Erdoğan, muharebeyle ilgili "Yarın yüzüncü yıldönümünü idrak edeceğimiz Kut’ül Amare zaferi adeta İngilizlerin değil de bizim kara günümüzmüş gibi tarih sayfalarından ve milletin hafızasından silinmeye çalışıldı" dedi.

Peki Erdoğan’ın “Osmanlı’nın büyük zaferi” olarak adlandırdığı ve hafızalardan silinmeye çalışıldı dediği Kut’ül Amare nedir? Zafer mi, mağlubiyet mi?

KUT’ÜL AMARE MUHAREBESİ

Günümüzde Irak’ta yer alan Dicle Nehri kenarındaki Kut’ül Amare kasabası, 7 Aralık 1915’te Birleşik Krallık’ın çoğu Hintlilerden oluşan askeri birlikleri tarafından kuşatıldı. Kuşatma Osmanlı ordusunun Birleşik Krallık birliklerine üstün gelmesi sonucunda 29 Nisan 1916’da kuşatma birliklerinin teslim olmasıyla sonuçlandı. Yaklaşık bir yıl sonra da kasaba İngilizler tarafından tekrar kuşatılarak alındı.

GEÇMİŞİN MANİPÜLASYONU
kut-ul-amare-gercekten-zafer-mi-yoksa-gecmisin-manipulasyonu-mu-132662-1.
Kut’ül Amare kimileri tarafından zafer, kimileri tarafından ise mağlubiyet olarak tanımlanıyor.

Mağlubiyet diyenlerden biri de Cumhuriyet gazetesi köşe yazarlarından Tayfun Atay. Atay, "bir Yeni Türkiye icadı: Kut'ül Amare" başlıklı yazısında Kut’ül Amare’yi “icat edilmiş gelenek” ifadeleriyle değerlendirerek şu görüşlere yer veriyor: “Cumhuriyet Türkiye’si için hem iç açıcı, hem de göz alıcı bir kutlama olan “23 Nisan”a bir karşı-anma olarak öne çıkarılan “Kut’ül Ammare” de diğerleri gibi Osmanlı’yla irtibatlı ve esasen “Yıkım”ın parçası olan hadiselerden birine göndermede bulunularak AKP Türkiye’sine tarih inşa etme girişiminin kanımızca beyhude bir yeni adımı. “

Atay, yazısında Kut’ül Amare’de yaşananları Doç. Dr. Hüner Tuncer’den yaptığı alıntılarla şöyle aktarıyor:

“Cihan Harbi’nde 29 Eylül 1915’te İngilizler Bağdat’ın 160 km. güneyinde, Dicle Nehri kıyısındaki Kut’ül Ammare kasabasını işgal eder. Alman mareşali vonder Goltz komutasındaki Osmanlı ordusu harekete geçip Kut’u kuşatır, sonra da (EnverPaşa’nın amcası) HalilPaşa komutasındaki ordu İngilizleri bozguna uğratarak Kut’ül Ammare’yi geri alır.

Lâkin Ocak 1917’de İngiliz kuvvetleri Basra’da tekrar toplanır ve 22 Şubat’ta Kut’ül Ammare’yi yeniden ele geçirir. Ardından ilerleyip Bağdat’a dalarlar. Osmanlı Bağdat’ı geri almak için yine Almanlara müracaat edip yardım isterse de İngilizler gemi iyice azıya alır ve Al-Ramadi’yi düşürüp Musul hariç tüm Irak’a hâkim olurlar.”

Atay’ın Kut’ül Amare için resmi anmalara başlanmasına dair yorumu ise "Yangın yerine çevirdikleri şu güzelim memlekete “Yeni Türkiye” diyorlar ve ona Cihan Harbi yangınıyla küle dönmüş Osmanlı’nın sözde galibiyet özde mağlubiyetlerinden “tarih” devşiriyorlar," şeklinde.

SONUCU OLMAYAN ‘ZAFER’

Mağlubiyeti vurgulayanlardan biri de Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Sakin. Sakin, Milliyet'te Kut’ül Amare için “tarihsel bir kazanımı olmadığı için unutulmuş” tanımını yapıyor ve bir yıl sonra İngilizlerin bölgeyi tekrardan ele geçirmesiyle galibiyetin kısa sürede son bulduğuna dikkat çekiyor.

Ancak Sakin, bu muharebenin tarihsel bir sonucu olmamasına rağmen kutlanması gerektiğini savunanlardan.

“TÜRKİYE TARİHİYLE BARIŞACAKSA KUTLANMASI ŞART”
kut-ul-amare-gercekten-zafer-mi-yoksa-gecmisin-manipulasyonu-mu-132661-1.
AKP’ye yakınlığıyla bilinen ve ‘yeni resmi tarihin’ oluşturucusu olarak ön plana çıkarılan Mustafa Armağan ise Kut’ül Amare’ye ‘büyük zafer’ diyenlerden. “Kutü’l-Amare zaferi öksüz girdiği Cumhuriyet döneminde 1945’e kadar iyi kötü kutlanmış ama sonradan İngilizlerle iyi ilişkiler uğruna unutulmuşlar mezarlığındaki kahramanlıklarımızın arasına defnedilmiştir” diyen Armağan, kutlama yapılması gerektiğini şu sözlerle aktarıyor: “İşte Kutü’l-Amare zaferi askeriye gibi dar bir çevrede bile olsa coşkuyla kutlanırken böyle böyle unutuldu ve zaferin 100. yılının eli kulağındayken hatırlanır gibi oldu. Velhasıl Türkiye gerçekten tarihiyle barışacaksa ‘Kut Günü’nün hatırlanması şart.”