Google Play Store
App Store

Kolombiya Ulusal Kütüphane Müdürü Adriana Martinez, “Kütüphanemizin en değerli eserlerinden biri, FARC ile imzalanan barış anlaşmasının orijinal imzalı kopyası. Bu belge, ülkenin yakın tarihinde önemli yere sahip” diyor.

Kütüphanedeki en değerli eser FARC ile imzalanan barış anlaşmasının orjinal kopyası
Barış anlaşmasını Kolombiya halkı büyük bir coşkuyla kutlamıştı. (Fotoğraf: Depo Photos)

Semiha Durak / Bogota

Bogota’nın gergin tarihi dokusu içinde, renkli ve gürültülü sokakları arasında kaybolmuşken, kendimi sessiz bir mabedi andıran bu binada, Kolombiya Ulusal Kütüphanesi'nde bulmamın iki nedeni var. Beni buraya çağıran, bu ülkenin kederle yoğrulmuş tarihine istemeden tanık olmuş iki eser. İlki, 2016 yılında imzalanan ve Kolombiya’nın kaderini değiştiren barış anlaşmasının orijinal metni. İkincisi ise, Gabriel García Márquez’in, Kolombiya’nın ruhunu her sayfaya ince bir nakış gibi işlediği ‘Yüzyıllık Yalnızlık’romanına hayat veren o büyülü alet: Márquez’in daktilosu. Bu iki tarihi eseri yakından görmek, Márquez’in büyülü gerçekliğinin içinden geçip tarihin ve hayal gücünün sonsuzluğuna dalmak gibi bir şey.

Kütüphanenin güler yüzlü müdürü Adriana Martínez ile duvarları tamamı erkeklerden oluşan eski yöneticilerin portreleriyle donatılmış odasında buluştuğumuz söyleşimize, kütüphanenin tarihini ve toplumsal hafızayı korumadaki yerini konuşarak başlıyoruz.

Amerika kıtasının ilk kütüphanelerinden biri olarak 1777’de kurulan bu binanın, kahve tüccarlarından alınan vergilerle finanse edildiğini; şu anki modern kütüphanenin ise, Kolombiya'nın tüm yazılı mirasını 200 yıl boyunca koruma şiarıyla 1933'te açıldığını öğreniyorum. Ancak aradan geçen 85 yılın sonunda, binanın kapasitesinin dolduğunu ve şehir dışında ek depolama alanları oluşturmak zorunda kaldıklarını anlatıyor.

Kolombiya Ulusal Kütüphane Müdürü Martinez (sağda) BirGün’e konuştu. 
(Fotoğraf: BirGün)

Çok geniş bir koleksiyonunuz olduğunu okumuştum.

Evet, fanzinler ve çizgi romanlar da dahil olmak üzere geniş bir koleksiyonumuz var. Bildiğiniz gibi, Kolombiya'da ilk kez sol bir hükümet iş başında ve bu, ülkedeki kültürel çalışmalarda büyük bir değişim yaratıyor. Ulusal kütüphane de bu değişimin kalbinde yer alıyor; burası, ülkenin tüm yazılı hafızasını barındıran, bibliyografik mirasını koruyan en önemli yer.

Bibliyografik hafıza ve bibliyografik miras kavramlarını ve bu kavramları kütüphaneye nasıl uyguladığınızı konuşabilir miyiz?

Öncelikle hafızayı bir emanet gibi koruyan yasadan bahsetmek istiyorum. Bu yasa, Kolombiya’da yayınlanan her eserden en az bir kopyanın burada saklanmasını zorunlu kılıyor. Örneğin Pasifik’teki Chocó bölgesindeyseniz, oradaki kütüphaneye bir kopya, bir kopya da ulusal kütüphaneye teslim etmelisiniz. Ülke genelindeki kütüphanelerle birlikte, miras ve hafıza kavramlarını korumak için çalışıyoruz. Yakın zaman önce bu yasaya dijital kopyalar da dahil edildi ki bu da depolama ve koruma açısından yeni zorluklar getiriyor. Dijital kopyalar, özellikle yayıncılar için büyük bir mesele çünkü bizimki gibi bir ülkede güven inşa etmek zaman alıyor. Yayıncıların kütüphaneye güven duyması gerekiyor; bu yüzden yasa dışı kopyalar üretilmeyeceğine dair telif hakkı gibi konularda çalışıyoruz. Birbirimize güvenmeyi öğreniyoruz. Her yıl bu konuda ilerleme kaydediyoruz; daha fazla dijital kopya topluyoruz ama bu kültürel değişiklikle birlikte, bu içerikleri güvenle ve uzun süre koruma sorumluluğumuzun farkındayız.

Bu çabaların yanı sıra, kütüphane koleksiyonundaki kültürel mirasın temsilini genişletmeye odaklanıyoruz. Tarihsel olarak koleksiyonların büyük kısmı erkekler tarafından oluşturulmuş ve bu, kütüphanede temsil edilen figürlerin çoğunlukla erkek olmasında da kendini gösteriyor. Ancak son 20 yılda kadınlar da burada önemli roller üstlendi ve koleksiyonlarımızı çeşitlendirmek için çalışıyoruz. Örneğin şu anda Kolombiyalı kadın yazarların eserlerinden oluşan bir koleksiyon oluşturuyoruz. Bu süreç, bu yazarları tespit etmek, katkılarını anlamak ve eserlerini doğru bir şekilde kataloglamak anlamına geliyor.

Ayrıca yerli topluluklarla iş birliği yaparak, kültürel üretimlerini kataloglayıp koruma çalışmalarına ağırlık veriyoruz. Geçmişte, bir eserin yerli bir yazar tarafından yazılıp yazılmadığını belirlemek zordu, bu da halkımıza bu bilgiyi sunmamızı engelliyordu. Bu eksikliği gidermek, bu toplulukların kimlik ve miraslarını korumak için kritik öneme sahip.

Bunların yanı sıra, tarihsel olarak yeterince temsil edilmemiş bir alan olan queer koleksiyonu da oluşturma sürecindeyiz. Bu proje, LGBTQ+ topluluğuyla iş birliği yaparak daha önce sınıflandırılamaz olarak değerlendirilen eserleri tespit edip sınıflandırmayı içeriyor. Amacımız, sadece bu koleksiyonları oluşturmak değil, aynı zamanda araştırmacıları ve uzmanları bu koleksiyonları incelemeye, üzerine metinler üretmeye ve sergiler ve atölye çalışmaları düzenleyerek halkı bu materyallerle buluşturmak.

Koleksiyonunuzda yer alan Barış Anlaşması, hem tarihsel hem de güncel açıdan büyük bir öneme sahip. Bu hassas meseleyi nasıl ele alıyorsunuz? Kütüphanelerin barışı sağlamadaki rolü nedir?

Kütüphanemizin en değerli eserlerinden biri, 2016 yılında FARC ile imzalanan barış anlaşmasının orijinal imzalı kopyası. Bu belge, Kolombiya’nın yakın tarihinde çok önemli bir yere sahip. Barış sürecinin ilk aşamasında, tüm ülkeyi kapsayan bir referandum yapmıştık. Fakat Kolombiya halkının çoğunluğu ‘hayır’ oyunu kullandı ve anlaşma reddedildi. Ancak daha sonra ikinci bir barış anlaşması imzalandı. Şimdi, her iki anlaşmanın da orijinal kopyaları kütüphanemizde bulunuyor.

Şu anda, Kolombiya tarihindeki tüm barış çabalarını ele alan dijital bir proje üzerinde çalışıyoruz ve bu proje, Başkan Santos'un hükümeti döneminde nihai anlaşmanın imzalanmasından önceki pek çok uzlaşma girişimini gözler önüne serecek.

Kütüphanede yaptığımız her şeyin burada koruduğumuz içeriklerle bağlantılı olması gerektiğine inanıyoruz. Örneğin, buraya gelen ziyaretçilerin en çok aradığı şeylerden biri basın arşivimizdir ve bu, Kolombiya tarihinin birçok yönünü yeniden inşa etmemize olanak tanıyor. Bu arşiv, özellikle barış anlaşmalarının tarihsel denemelerine odaklanmış durumda.

Kolombiya devletiyle FARC arasında 2016’da barış anlaşması imzalanmıştı.
(Fotoğraf: AA)

Sanırım, bir de sergi düzenlemiştiniz, değil mi?

Evet, anlaşmanın 6. yıldönümünde, imzalı ve imzasız her iki versiyonunu da bir araya getirerek küçük bir sergi düzenledik. Petro’nun başkanlığının ilk yılıydı. O da bizzat katılarak anlaşmayı bütünüyle uygulama sözü verdi. Bu etkinlik, bu belgelerin sıradan bir nesne olmadığını, çok daha derin bir anlam taşıdığını gösteren güzel bir andı. Halkın tepkisi son derece duygusaldı; insanlar gözyaşlarına boğuldu.

Kütüphanelerin toplum içinde barışı desteklemedeki rolüne gelince, biz sadece bilgiyi ve hafızayı muhafaza eden değil, aynı zamanda 1560 halk kütüphanesini koordine eden de bir kurumuz. Bu kütüphaneler barış inşa etmede kritik bir rol oynuyor; nerede olurlarsa olsunlar halk için güvenli alanlar oluşturuyor. Bu mekanlarda insanlar sağcı ya da solcu, çocuk ya da yetişkin fark etmeksizin bir araya gelebiliyor. Birçok kasabada kütüphaneler mevcut olan tek kültürel mekanlar; bilgiye erişim sağlayıp toplulukların katılımı için platform oluşturuyorlar. Kolombiya’da kültüre erişim bazen sınırlı, altyapı eksiklikleri var. Ancak kütüphaneler, fiziksel kültür alanları açısından en önemli mekanlardır. Sadece kitapları saklayan ve hizmet sunan mekanlar değil, aynı zamanda sosyal konuları ciddi bir şekilde ele alan önemli siyasi alanlardır. Bu nedenlerle kütüphanelerin, toplumun hafızasını ve kültürel mirasını korumanın yanı sıra, topluluk içinde barışı teşvik etmekte büyük bir rol oynadığını düşünüyoruz.

Okuma Yazma ve Sözlü Anlatım Programı 'Leer es mi cuento' nedir ve bu projenin Kolombiya genelinde halk kütüphanelerinin güçlendirilmesi ve okuma alışkanlıklarının yaygınlaşması üzerindeki etkisi nasıl oldu?

‘Leer es mi cuento’ okuma yazma ve sözlü anlatım üzerine odaklanan ulusal bir plan olarak büyük bir okuma projesi ve halk kütüphaneleriyle birlikte yürütüldü. 20 yıl önce başladı ve zamanla gelişti. Sadece kütüphanelerle sınırlı kalmayıp evlere ve küçük yerleşim bölgelerine de ulaşıyor. Kitapların geniş çapta basılması ve ücretsiz olarak dağıtılması gibi birçok bileşeni de bulunuyor. Büyük şehirlerde yeterince kitapçı yok, küçük kasabalarda ise neredeyse hiç yok. Bu yüzden halk kütüphaneleri kitaplara erişim için demokratik bir alan sağlıyor.

Gezici kütüphane projeleriniz de var mı?

Evet, barış anlaşması imzalandığında hükümetin önemli stratejilerinden biri kütüphaneleri kelimenin tam anlamıyla hareketlendirmekti. Bu strateji halk üzerinde büyük bir etki yarattı. Son altı yılda 630 gezici kütüphane kurduk. Bu kütüphaneler topluluklar tarafından büyük bir ilgiyle benimsendi. Kitaplar, bilgisayarlar ve projektörlerle donatılmış  araçlar olarak tasarlandı. Bu kütüphaneler, toplulukların kendi içeriklerini üretmeleri için motive edici bir rol oynadı. Özellikle birçok kadının topluluklarındaki rollerini dönüştürme fırsatı sundu; kadınların %77'si bu projeyi sahiplendi ve kırsal kesimlerde kütüphaneci gibi çalışmaya başladı.

İspanyolca dışında, farklı dillerde de okuma-yazma programları da bulunuyor mu?

Kolombiya'da 10'dan fazla farklı dil konuşuluyor. Ne yazık ki bu dillerin hepsi yazılı bir forma sahip değil. Ancak Kültür Bakanlığı, bu dilleri korumak için aktif olarak çalışıyor çünkü pek çoğu kaybolma riski taşıyor. Yazılı ve sözlü gelenekler aracılığıyla bu dilleri yaşatma amacı güden bazı yayın programları var. Bu, mevcut hükümet için bir öncelik ve çeşitli girişimlerle bu dilleri sürdürebilmek için çalışmalar yapılıyor. Başkan Yardımcımız Francia Márquez de özellikle yerli ve Afro-Kolombiyalı toplulukların kültürel ve dilsel mirasını koruma konusunda bu çabalara katılıyor.

La Gaboteca'dan ve Gabriel García Márquez’e ait eşyalardan oluşan koleksiyonunuzdan biraz bahsedelim.

Márquez’in ölümünün onuncu yıldönümünde, ailesi sahip oldukları bazı eşyaları buraya bağışlamaya karar verdi. Márquez'in birçok dile çevrilmiş eserlerinden oluşan büyük bir koleksiyona sahip olmaktan gurur duyuyoruz. Kişisel arşivi ne yazık ki burada değil; Teksas Üniversitesi'ndeki Ransom Center'da bulunuyor. Bu, ailesinin aldığı bir karardı. Şu anda bu arşivi, 2025 yılında Kolombiya'da sergilemek için Ransom Center ile işbirliği yapıyoruz.

‘La Gaboteca’ Márquez ile ilgili tüm belgeleri derleyerek onun evreninin kapsamlı bir biyografisini oluşturmayı amaçlayan bir proje. Bu belgelerin bazıları kütüphanemizde fiziksel olarak bulunuyor; örneğin 2000 yılından beri sergilediğimiz daktilosu. Ölümünün 10. yıl dönümü için bu koleksiyonu genişletiyoruz ve özellikle gazetecilikle olan ilişkisine odaklanıyoruz. Bildiğiniz gibi, Márquez kariyerine gazeteci olarak başlamıştı. Gazetecilik yıllarında ve sonrasında yazdığı her şeyi toplamaya çalışıyoruz; ilk kısa hikayeleri ve basındaki diğer çalışmaları da dahil. Bu doğrultuda koleksiyonumuzu genişletiyor ve akademik tezleri de arşivimize ekliyoruz.

Peki, bu oldukça sansasyonel olan ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ kitabının ilk baskısının çalınma olayı nasıl gerçekleşti? Kitap buradan mı çalınmıştı?

2015 yılında Bogotá Kitap Fuarı'nda yaşanan bir olaydı. Ben de bu fuarın içerik koordinatörüydüm. Márquez'in birinci ölüm yıldönümüydü. Onun anısına büyük bir etkinlik düzenlememiz gerektiğine karar verdik ve çeşitli sanatçıları davet ettik. Márquez’in ilk baskı kitapları konusunda uzmanlaşmış tanınmış bir sahaf, ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ romanını sergiliyordu. Ne yazık ki, kitap fuar sırasında çalındı ve bu olay dünya genelinde büyük yankı uyandırdı. Herkes fuardan çok çalınan kitaptan bahsediyordu. Tabii bizim için oldukça kaotik bir dönemdi. Ancak fuarın bitiminden birkaç ay sonra polis bizi aradı. Kitap, fuar alanına yakın bir mahallede bulunmuştu. Kitabın sahibi sahaf, ilk sayfasına ‘Bu kitap artık tüm Kolombiya halkına aittir’ diye yazarak kütüphaneye armağan etti. Şimdi García Márquez’in daktilosunun hemen yanında, kalıcı koleksiyonumuzun bir parçası olarak sergileniyor.

Dijital dönüşüm ve insanların bilgiye erişim taleplerindeki değişim hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yirmi yılı aşkın süredir kitaplar ve yayıncılık dünyasında çalışıyorum. Bu süre zarfında dijital dönüşümün, dijital kitap okumanın ve geleneksel kitabın geleceği üzerine pek çok tartışma yaşandı. Bir zamanlar dijitalleşmenin basılı kitabı yok edeceği söyleniyordu; ancak görüyoruz ki bu gerçekleşmedi. Evet, dijital bir dünyada yaşıyoruz ama aynı zamanda kâğıt üzerinde okumaya da devam ediyoruz. Okuma alışkanlığı hem dijital hem de basılı formatlarda varlığını sürdürüyor. Bu yüzden geleneksel kitabın ortadan kalkacağını düşünmüyorum.

Bu ikililik hali, bugünün okuma gerçekliğidir ve bu durumun böyle devam edeceğine inanıyorum. Kitap, bildiğimiz şekliyle, ilk icat edildiğinden beri sürekli olarak evrim geçirdi—papirüsten basılı kitaplara kadar—ve kütüphaneler, bu değişikliklere uyum sağlayarak kitapları okuyuculara erişilebilir kılmak için yüzyıllardır kendilerini yenilemeye devam ediyor.

Şu anda, yapay zeka ve onun okuma ve kütüphaneler üzerindeki etkisi hakkında ilk soruları sormaya başlıyoruz. Bu yolculuğun henüz başında olduğumuzu düşünüyorum ve yapay zeka ile olan ilişkimizi tam anlamıyla kavramak için yıllarca sürecek bir keşif süreci olacak. Ancak, kütüphanelerin direnç noktaları olduğuna inanıyorum. Gerçek referansların, özgün bilgi kaynaklarının koruyucularıyız. 
Çünkü kütüphaneler, başka bir yerde bulmanın zor olduğu, gerçek ve doğrulanmış bilgilerin saklandığı yerlerdir. Bugün karşılaştığımız zorlukları ve sorunları nasıl aşacağız? Bunun cevabı kütüphanelerde yatıyor. Kütüphanelerin geleceği konusunda yanıtım: buradayız ve kalmaya devam edeceğiz.

Gençlere yönelik programlarınız, projeleriniz var mı?

Evet, gençleri kütüphaneye çekmenin en iyi yolunun, onları sadece düzenli kullanıcılar olarak görmek değil, aynı zamanda birer temsilci olarak benimseyip kütüphanedeki etkinlikler aracılığıyla dünyalarını dönüştürmelerine olanak sağlamak olduğunu anladık. Kolombiya'nın küçük kasabalarında gençler, gönüllü okuyucular ya da okuma kulüpleri projelerinde yer alıyorlar. Onlar sadece kütüphane kullanıcısı değil, yaşadıkları toplum içinde  okuma kültürünü de canlandıran liderler. Kitaplar sayesinde kendi geleceklerine bir kapı aralıyorlar. Bu sadece politik bir pozisyon almak ya da öğretici olmakla sınırlı değil; aynı zamanda bir kütüphaneci ya da sahaf olma yolunda da ilerlemelerine yardımcı olabilir. Bir kütüphanenin bir gencin hayatını nasıl değiştirebileceğini düşündüğünüzde sayısız olasılık ortaya çıkıyor. Gençleri sadece düzenli bir kullanıcı olarak değil, okuma yazma ve konuşmanın etkisini yaygınlaştıran bireyler olarak görmeliyiz.