Almanların kıskandığı, Amerikalıların korktuğu, Çinlilerin ürktüğü, Rusların elini öptüğü bir ülkede yazarlık yapmak zor. Yazar dediğin ülkesindeki sorunlara değinir; peki bizim gibi sorunsuz ülkelerde bir yazar ne yazar? Gözümüzü diğer ülkelere çevirmek, oradaki olayları yazmaktan başka çare kalmaz bizlere.

Herkes bizim kadar şanslı değil, bazı ülkelerde faşist diktatörler hüküm sürüyor. Bu faşistler insanları preslerle ezip, konserve kutusu gibi evlere tıkıyorlar ve hükmettikleri ülkenin gelmişini geçmişini, yerini göğünü sata sata paraları istifliyorlar. Sorsanız hepsi “Yahu benim yediğim nedir ki: Bir dilim karpuz, iki dilim ekmek” der ama İsviçre bankalarında, Londra bankerlerinde veya Arap çöllerinde sakladıkları altın külçelerini bir türlü yeterli bulmazlar.

***

İşte size anlatacağım hikâye de böyle yönetilen bir ülkede geçiyor. Bu ülkenin başında bir faşist diktatör var ama bu faşist kuyruklu bir faşist. Kuyruklu faşist nasıl olur diye sormayın. Kuyruklu yıldız oluyor da kuyruklu faşist neden olmasın? Neredeyse tüm canlıların kuyruğu var, insanların da kuyruk sokumu var. Bazı faşistler bu kuyruk sokumuna bir kuyruk sokuvermişler ve olmuşlar kuyruklu faşist.

Kuyruklu faşistler de bildiğimiz faşistler gibi güçlerini korkudan alıyorlar, kitleleri korkutmak için onlar da ne gerekiyorsa yapıyorlar. Her faşist yalan söyler, kuyruklu faşist sürekli yalan söyler. Ortalama bir kuyruklu faşist günde yüz yalan üretir. Her yalanı yeni bir tutarsızlık yaratmasına rağmen, böyleleri o kadar çok yalan söyler ki siz bir tutarsızlığı işaret edene dek elli yalan daha söylenmiş olur. Yalanlar herkesin başını döndürür, ya kapılıp coşarsınız, ya itiraz ederken kocarsınız. Kuyruklu faşistlerin tüm sözleri kuyruklu yalandır.

En büyük silahı yalan olan bir kuyruklu faşistle nasıl mücadele edilir? O ülkedeki muhalifler bu konuda uzun uzun kafa yordular, birçok farklı yöntem denediler ama bir türlü başarılı olamadılar. Nihayet güçlerini birleştirmeye karar verdiler. Biraz mutaassıp oldukları için nikâhsız birleşmeyi uygun görmediler ve topluca evlendiler.

***

Evlenince insan bir rahatlar ya, bunlar da kuyruklu faşistin geçip gideceğine yüzde yüz inanır oldular. “Kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp tıpış tıpış gider” dedi biri, “Giderken kuyruğu dik tutar, ortalığı dağıtır” dedi bir başkası. Şüpheci olanlar “O şimdi sağa sola kuyruk sallar, bir süre daha idare eder” dediler. Fırsatçı bir muhalif: “Fakir fukara ekmek kuyruğunda bekliyor, bu iş bitti zaten” dedi. Bir diğeri “Yahu hiçbir şey yapmasak da kuyruğu titretir gider bu artık” diye onayladı. Heyecanlı gençler itiraz edip “Yüzüp yüzüp kuyruğuna geldik, esas şimdi bir şey yapmalı” diye bağırdılar. Ama gençler hemen susturuldu: “Eğreti kuyruk tez kopar, evli barklı insanlarız, evden sokaklara çıkmak bize yakışmaz.”

Onlar aralarında tartışa dursun, bir gün bir haber geldi: Kuyruklu faşist sarayı terk etmiş.

Kimse inanamadı buna. Nasıl terk eder? Olacak iş mi bu?

Evlerinden çıktılar saraya geldiler. Onlara kimse durun demedi, kimse kimlik sormadı, zaten kimse yoktu ortalıkta.

Sarayın merkezindeki salonda altın varaklı taht tüm görkemiyle bomboş duruyordu. Yaklaşınca bir de ne görsünler? Kuyruklu faşist kuyruğunu tahta bırakmış da gitmiş…

***

“Aslan kaplan sandık ama meğer kertenkeleymiş” dedi en önde duran muhalif. Herkes güldü. İnsanlar gülünce buna bir güven geldi.

“E bu kadar saray yapılmış, kullanıverelim bari” dedi gülmeye devam ederek. “Kullanıver” diye onayladı yoldaşları.

“E böyle fiyakalı taht da var, oturuvereyim bari” dedi hafifçe ciddileşerek. “Oturuver” diye onayladı ekip üyeleri.

“E bu kuyruğu da, kuyruk sokumuma sokuvereyim bari” dedi otoriter bir sesle. “Sokuver” diye haykırdı adamları.

Kuyruğu sokumuna soktu, tahta bir güzel oturdu. Salonda bir alkış koptu.

Bir zamanlar evlendiği kişiler karşısındaydı, buraya kadar beraber gelmişlerdi ama şimdi işler değişmişti. Zor zamanda evlenmek güzeldi ama saray varken bekârlık sultanlıktı. Onu alkışlayan insanlar gözüne birden eciş bücüş geldi, ilk fırsatta hepsini boşama kararı aldı.

“Efendimiz” dedi içlerinden biri… “Halkımız dışarıda bekliyor. Onları balkondan selamlamak ister misiniz?”

Kuyruklu faşist kibirle ayağa kalktı ve kuyruğunu keyifle sallayarak balkonun yolunu tuttu.