İsveç’in Avrupa Birliği Parlamentosu’ndaki 9 temsilcisi, bu hafta, İspanya Başbakanı ve Adalet Bakanı’na birer mektup göndererek Türkiye’nin isteğiyle İspanya’da tutuklanan İsveçli Türk gazeteci Hamza Yalçın’ın acil bir şekilde serbest bırakılmasını istedi. Aralarında hükümet ortağı iki partinin ve İsveç Meclis’ine girememiş olsalar da Brüksel’e temsilci gönderen Feminist Parti’nin vekilinin bulunduğu bu girişime, henüz İspanya kanadından bir cevap gelmedi.

Tutuklu gazeteciler için, İsveç’te, eylül ayının ilk yarısında, tek mektup yazan İsveç’in AB parlamenterleri olmadı. İsveç’te akademisyenlerden ve dış politika danışmanlarından oluşan bir başka aydın grubu da gazeteci Şahin Alpay’ın serbest bırakılması için bir makale kaleme aldı. Aralarında Stockholm Üniversitesi’nde devlet bilimleri profesörü olan Maud Eduards ve Dış Politikalar Enstitüsü’nde üst danışman Jan Hallenberg’in de bulunduğu yedi imzalı ortak bir tartışma makalesi, Svenska Dagbladet gazetesi tarafından yayımlandı. İsveçli aydınlar, Şahin Alpay’ın tutuklanmasını ve onun hakkında başlatılan mahkemeyi, Türkiye’de tutuklanıp hapse atılan akademisyenlere, yazarlara ve gazetecilere yönelik yapılan korkunç bir müdahale zincirinden sadece biri olarak gördüklerini söylüyorlar.

“Yine de bu tutuklamada acıtan ve bizi kızdıran farklı bir şey var” diyorlar. Makaleye imzasını koyan İsveçli aydınlar, kırk sene önce Şahin Alpay, İsveç’e politik göçmen olarak geldiği dönemde, Stockholm Üniversitesi Devlet Bilimleri Enstitüsü’nde onunla birlikte çalışan ekip. “Şahin de bizim gibi toplum bilim geleneklerine aynı şekilde eleştiriyle dolu bir insandı. Bu eleştirilerin temelinde özgürlük düşünceleri, rasyonellik ve demokratik çoğulculuk vardı. Birkaç sene İsveç’te geçirdikten sonra dostumuz felsefe doktorası alarak anavatanına geri döndü” diyor Şahin Alpay’ın eski çalışma arkadaşları.

İsveç basınında, Türkiye’deki tutuklamalar, 15 Eylül’de bu sefer Dagens Nyheter gazetesinin özel bir söyleşisiyle birinci sayfada göbekten fotoğraflı haberiydi. Gazete, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu referans göstererek “Türk hükümetinin temizleme operasyonu küçükleri de vuruyor, şu anda 668 çocuk ebeveynleriyle hapishanedeler” spotunu kullandı ve 2,5 yaşındaki Serkan Çorlu’yla bir araya geldiklerini duyurdu. Serkan, annesiyle Bakırköy Kadın Hapishanesi’nde kalıyor ve babasıyla da Türkiye’nin en sıkı korunan hapishanelerinden bir tanesi Silivri’de görüşüyor. Önce nisan ayında baba Suhat Çorlu tutuklandı. Alman ve Türk vatandaşı, gazeteci ve tercüman anne Meşale Çorlu ise 1 Mayıs’ta tutuklandı. Gazetenin haberine göre, anne-oğlu evde yalnızken kapı çalıyor ve maskeli ve ağır silahlı 20 polis eve giriyor. Meşale’yi yere yatırıyorlar ve Serkan bağırmaya başlayınca polislerden biri, silahını ona doğrultarak babasını kendisinin tutukladığını ve susmazsa onu da alacaklarını söylüyor. Çocuk susuyor ama nefes almakta zorluk çekiyor. Polisler Meşale’yi götürürken Serkan’ı da daha önce tanımadığı bir komşuya teslim ediyorlar. Sonrasında Dede Ali Rıza Tolu ile irtibata geçiliyor. Tolu, hızlı bir şekilde İstanbul’a geçerek anne ve Serkan buluşturuluyor. Dagens Nyheter’e konuşan Dede Tolu, “Çocuk için uygun bir yer değil ama annesiz kalamıyor” diyor.

“Öyle bir noktaya geldik ki; Türkiye’nin, Avrupa Birliği’ni yakalama konusunda çok iyi sonuçlar aldığı dönemi, olumlu destekledik. Fakat şimdi birçok şey, çok hızlı bir şekilde yanlış tarafa doğru gitmekte. Tabi ki Avrupa Birliği ile bir yakınlaşmanın olması iyi olurdu fakat Türkiye kapıları sırasıyla kapatıyor. Birçok kişi de Türkiye’nin bu yaptıklarının karşısında ortak bir sonucun olması gerektiğini düşünüyor.” Eylül ayının başında İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström, Estonya’nın başkenti Tallinn’de AB’nin resmi olmayan Dışişleri Bakanları toplantısında, bu açıklamayı yaptı: “Noktaya geldik!”