Kuzu göbeği

MUSTAFA TEMİMHAN mtemimhan@yahoo.com

Her şey Ayşe ve Cengiz Genç çiftinin İstanbul’dan Fethiye-Yeşil Üzümlü’ye göç etmesiyle başladı. Fethiye’ye yaklaşık 24 km mesafede olan Kadyanda antik kentinin eteklerinde kendilerine bir yaşam kurarken çevrelerinde sayısız çeşit mantar olduğunu fark ettiler. Bu mantarlara olan ilgi giderek köylüye destek olacak bir festival fikrine doğru evirildi. Festival yaklaşık 5-6 kişilik çekirdek bir ekibin çalışmalarıyla vücut buldu. Tamamen sosyal sorumluluk projesi olarak başladı ve bugünlere kadar geldi. İlk yıllarda köylüyü bu fikre inandırmak biraz zor olsa da şimdilerde 3 günlük festival yüz bin kişi ağırlayacak hale geldi. Şimdilerde köydeki evlerin bazı odaları ev pansiyonculuğunda kullanılıyor. İlk yıllarda bu odalarda konaklayacak kimseler olmasa bile festivali düzenleyen ekip odaların dolu olacağını garanti ederek köylünün katılımını sağladı.

Bölgenin değerlerini ön plana çıkartmaya çalışan bu festivalin iki ana başlığı var: Kuzu göbeği mantarı ve yerel üzümlerden yapılma şaraplar. Bir de bunların yanına bölgeye ait Dastar adı verilen dokumalar ve yerel otlarla yapılan gözlemeleri eklemek lazım. Köye gittiğinizde yaşlı ninelerin tezgâhlarının başında Dastar dokumalarını izleyebilirsiniz. Bölgeye özgü formlarda dokunan dastar ve diğer ürünleri alabilirsiniz.

Kuzu Göbeği (Morchella esculenta) genelde yaylalarda bahar mevsimlerinde yağışların ardından büyüyen çok lezzetli bir mantar türü. Rutubetli kuzey yamaçları çok seviyor. Az bulunması nedeniyle oldukça büyük ekonomik değere sahip. Genelde tek tek veya küçük gruplar halinde görülüyorlar. Toplaması çok ilginç bir mantar. Genelde toprağın hemen altında veya yaprakların altında oluyorlar. Alışık olmayan gözler için görülmesi çok zor. Toplarken özen göstermek lazım. Her yıl aynı kökü kullanarak büyüyorlar. Bu nedenle keskin bir bıçak yardımıyla köklerini zedelemeden almak lazım. Topladıktan sonra da el yapımı sepetlerde havadar bir ortamda saklanması gerekli. Eğer hava uygun olursa dağda Kadyanda antik kentini çevreleyen ormanda mantar toplamaya gidiliyor. Buraya giden araçlar köy merkezinden kalkıyor.

Muğla Üniversitesi'nin katkılarıyla bilimsel anlamda çok değerli mantarla ilgili seminerler düzenleniyor. Bu seminerlerde hem genel olarak mantarlar hem de Kuzugöbeği hakkında çok şeyler öğrenebilirsiniz.

Kadyanda antik kenti çok eski bir Likya şehri. Tarihini M.Ö 5. yüzyıla kadar götürebiliyoruz. Biraz yıkılmasına rağmen Helenistik tiyatrosu, agorası, hamamı ve tapınağı ile önemli bir kenti izleyebilirsiniz. Festival etkinlikleri içinde antik kentin tiyatrosunda akustik konserler ve stadyumunda spor etkinlikleri yapılıyor. İnanılmaz güzel bir ormanın tepesinden Fethiye Körfezi'ni izleyebilirsiniz.

Yeşil Üzümlü ikliminin çok güzel olması nedeniyle yabancı misafirlerimizin çok tercih ettiği bir belde. Köyün içerisinde yabancıların çok sayıda ev aldığını ve yaşadıklarını görebilirsiniz. Yaklaşık 350-400 metre yükseklikte, Toroslara çıkarken geçiş noktası olan bir yerleşim. Konumu nedeniyle yazları çok fazla sıcak olmuyor. Antalya Fethiye yolu üzerinden Fethiye’ye gelince sağ tarafa, yaylaya doğru giden yoldan 16 km gidince rahatça ulaşabilirsiniz. Ya da biraz orman, biraz köyler diyerek benim gibi gitmek isterseniz Seydikemer beldesinden dağ yolundan da inebilirsiniz. Çok keyifli ama daracık yollar sizi bekler. Önce Kadyanda antik şehrinin girişini görerek tepeden beldeye ulaşabilirsiniz.

Festival alanı köy meydanına çıkan ana yol ve ona bağlanan 2 sokaktan oluşuyor. Ana yol aşağılarda belde girişinde trafiğe kapatılıyor. Sonrasını yürümeniz gerekiyor. Sokaklardan birinde yemek işinizi görebileceğiniz bir dolu ev-restoran bulunuyor. Mutlaka kuzu göbekli, otlu ve peynirli gözlemeleri denemek lazım. Diğer sokağı daha çok bir yokuş gibi düşünün, sağlı sollu, el emeği göz nuru ürünler satılıyor. Köy meydanında akşamları konserler var. Köye gelmişken mutlaka kalabalık meydandan uzaklaşıp yukarılardaki taş evleri keşif için yürüyün. Çok eski ve aslına uygun restore edilmiş evlerin oluşturduğu dar sokaklarda kaybolarak gezin.

Üzümlü köyü adını her tarafa yayılmış üzüm bağlarından alıyor. Bu üzümlerden yapılma şarap, pekmez ve pestil festival kapsamında satılıyor. Tamamen doğal süreçlerle yapılmış şarapları mutlaka tadarak alın. Şarap satan köylüler meydanın bir tarafında bulunuyorlar. Elinizi çabuk tutmanız lazım yoksa son güne pek bulunmuyor.

Köyün bir yardımlaşma kooperatifi var ve son yıllarda ayağa kaldırılmak için çok emek harcanıyor. Köylülerin yaptığı şaraplar bu kooperatif adı altında markalaşarak herkesin ulaşabileceği hale getirilmeye çalışılıyor. Yıllardır bağcılık ve şarap konusunda gönülden desteklediğim bu belde de bir de sembolik anlam taşıyan yerel şarap yarışması organize ediyoruz. Festival komitesinin sağladığı minik para ödüllerini dağıtıyoruz. Yıllar süresince bağcılık konusunda çok güzel çalışmalar yaptık. Onların geleneksel üretim tekniklerini anlamaya çalışıp şaraplık üzüm yetiştirme konusunda eğitimler yaptık. Geldiğimiz en önemli nokta artık kaliteye yönelik üzüm üretmelerini ve bu üzümlerden sorunsuz şarap yapmalarını sağladık.

Köyün en hoş taraflarından biri gelen misafirleri ağırlama şekilleri. Gerçekten kendinizi misafir gibi hissediyorsunuz. Yayla köylerinin kültürünü anlamak isterseniz size güzel bir deneyim olacaktır. Son yıllarda çok tanınması nedeniyle biraz turistik olmasını bir kenara bırakırsanız gerçek bir festival ve köy bileşimini görmek için gitmek gerekiyor. Bu yılın festival tarihleri 3-4-5 Nisan günleri, ben orada olacağım, herkesi beklerim.