Yargı Reform Stratejisi’ne ilişkin plan yayımlandı. 53 sayfalık raporda, 17 yıllık AKP iktidarı döneminde yargıda yapılan ‘reformlar’, amaç ve hedefler bölümleri var. ÇELİŞKİ “AKP’li yıllardaki icraatlar” bölümünde şimdiye kadar “uygulananlar” ve “anlatılanlar” arasındaki çelişki hemen ilk maddelerde görülüyor. Taslakta; “Türkiye’de işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans anlayışı benimsenmiştir, bu anlayış temelinde gerçekleştirilen mevzuat değişikliklerine ilişkin […]

Yargı Reform Stratejisi’ne ilişkin plan yayımlandı. 53 sayfalık raporda, 17 yıllık AKP iktidarı döneminde yargıda yapılan ‘reformlar’, amaç ve hedefler bölümleri var.

ÇELİŞKİ

“AKP’li yıllardaki icraatlar” bölümünde şimdiye kadar “uygulananlar” ve “anlatılanlar” arasındaki çelişki hemen ilk maddelerde görülüyor. Taslakta; “Türkiye’de işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans anlayışı benimsenmiştir, bu anlayış temelinde gerçekleştirilen mevzuat değişikliklerine ilişkin uygulama yakından takip edilmeştir” deniyor. Oysa taslağının sunulduğu gün, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı’nın (TOHAV) Urfa, Halfeti’deki işkence ön raporda, mağdur görüşmeleri şöyle aktarılıyor:

“Gözaltında tutulan bir kadın, Kürtçe olarak yapılan görüşmeye ağlayarak başlamıştır. Evinde yüz üstü yatırılarak, kulağının ve kollarının tekmelendiğini, darp edildiğini, emniyette üst kata çıkarıldığını ve burada cinsel organına, göğüs bölgesine defalarca elektrik verildiğini, sırtına vurulduğunu, hala bu ağrıların etkisi altında olduğunu ifade etmiştir.”

ITIRAF

Yargı Reformu Strateji taslağının “amaçlar” bölümümde, hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesine yönelik adımlar atılacağının altı çiziliyor. Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve Venedik Komisyonu kriterlerine uyulacağı belirtiliyor. Bazı ifadeler özellikle dikkat çekiyor:

“Uygulamada insan hakları duyarlılığının artırılmasına İlişkin çalışmalar yapılması planlanmıştır. Bu çalışmalar özellikle ifade ve basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri ürüyüşü hakkı ve tutuklama tedbirine ölçülü başvurulmasına yönelik olacaktır…” Bu noktada adeta hükümet itiraflarda bulunuyor: “Taraf olduğum anlaşmalara uymadım, ifade özgürlüğüne yönelik hak ihlalleri gerçekleştirdim, tutuklama tedbirlerinde ölçülü olmadım, önüme geleni cezaevine yolladım!”

YASA VAR, UYGULAMA YOK

Süren hukuksuzluk ve tutarsızlıklara rağmen paket pratiğe geçer mi? Çok gerçekçi görünmüyor. Avukat Fikret İlkiz T24’e verdiği mülakatta, konuya ilişkin olarak şunları söylüyor: “Sürekli, strateji belgesi hazırlanıyor ama gereği yerine getirilmiyor. Kanun yapmak yetmez, kanunları uygulamak önemli. Kanunları uygulamak ifade özgürlüğünü korur.”

SİSTEM SORUNU

AKP iktidarında, yargıda çok fazla oynama yapıldı. 2009’da “planlı bir reform” paketi hayata geçirildi. 2015’te ikinci reform stratejisi hazırlandı. Ülkenin geldiği yer ortada! Türkiye’de 2017’deki sistem değişikliği ile bir yıl sonraki tek adam rejimine kurumsal olarak zemin hazırlandı. Yine Yargı Reform Stratejisi’ne ilişkin planın “17 yılda yapılanlar” kısmında şunlar yer alıyor:

“Parlamenter sistem yerine, Cumhurbaşkanlığı sistemi getirilmiş ve kuvvetler ayrılığı güçlendirilmiştir.” Meali çarpıcı: “Yasama, yürütme ve yargıyı tek adama verip, demokrasiyi güçlendirdik. Devam edeceğiz.”

ESASA DAIR SORU

Böyle bir rejimde yargı paketi işe yarar mı?

Güvenlik-özgürlük ilişkisine bakarak soruyu güçlendirmek lazım. Bugün gelinen noktada, AKP’yi, Erdoğan’ı, rejimi ve icraatlarını eleştirmek terör suçu sayılıyor. İfade özgürlüğü de “beka sorunu” olarak değerlendiriliyor. Seçilmiş Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, “Her şey çok güzel olacak” sözlerinin yazıldığı pankarttın, “güvenlik tehdidi” olarak görülüp yasaklandığı Türkiye’den söz ediyoruz. Aslında “beka”nın Türkiye’nin değil bir kişi ve ona bağlı zümrenin bekası olduğunu biliyoruz.

GÖSTERMELIK IŞLERE DOĞRU

Reform hamlesi, “cezaevinden serbest bırakmalar” gibi göstermelik belli icraatlar ile sınırlı kalacaktır. “Lafla peynir gemisi yürümez paketi” olarak da adlandırılabilir. Türkiye’nin sisteme bağlı, iktidar kaybetme korkusuna endeksli yapısına bakıldığında halkın önemli bir bölümü ile ilgisi yoktur. Peki; kimseyi tatmin eder mi? Etmeye başladı bile; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı neredeyse ayakta alkışlayacak raddeye gelenlere bakın, görürsünüz.