Google Play Store
App Store

İktidarın gerici uygulamalarına karşı halkın itirazları yükselirken toplumsal muhalefetin bu itirazları tam olarak kapsayamamasını Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak ve EŞİK Gönüllüsü Avukat Hülya Gülbahar değerlendirdi. Irmak, laiklik meselesinin siyasal olanın toplumsallaşamaması olarak tanımlarken iktidarın da ciddi bir meşruiyet krizi olduğunu vurguladı. ‘Popülist kaygılarla laiklik savunulamaz’ diyen Gülbahar ise birleşik bir mücadele zemininin önemini vurguladı.

Laik bir ülke mücadelesi herkes için zorunluluk
İktidarın gerici uygulamalarına karşı pek çok kez halk sokağa çıkarak tepkisini ortaya koydu. (Fotoğraf: Depo Photos)

Öncü DURMUŞ

Tarikat ve cemaatler ağıyla ülkede gericiliği palazlandıran iktidar, uygulamaya koyduğu müfredat değişiklikleriyle, ÇEDES projeleriyle, 9’uncu yargı paketi düzenlemeleriyle laikliğin tasfiyesini de gerçekleştirmeye çalışıyor.

Bir yandan şeriat çağrıları yapanlara alan açan rejim, diğer yandan cumhuriyetin tüm ilerici değerlerine de müdahale etmekten geri durmuyor. Tüm bu politikalara karşı rıza göstermeyen, itiraz seslerini çoğaltmaya çalışanlar ise her şeye rağmen laiklik mücadelesini tam anlamıyla toplumsallaştırabilmiş değil.

Emek meslek örgütlerinden siyasi partilere, sendikalardan gençlik ve kadın örgütlerine kadar bütün kesimler rejimin gerici politikalarına karşı bir hat geliştirmeye çalışsa da toplumsal muhalefetin bütünü iktidara karşı güçlü bir hat çizmekte yetersiz.

MÜCADELE TOPLUMSALLAŞTIRILMALI

Eğitim Sen Başkanı Kemal Irmak ve Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) Gönüllüsü Avukat Hülya Gülbahar iktidarın gerici politikaları karşısında laiklik mücadelesinin toplumsal boyutlarını değerlendirdi.

“Öncelikle laiklik meselesi, siyasal olanın toplumsallaştırılamamasının bir örneği olarak karşımıza çıkıyor” diyen Eğitim Sen Başkanı Kemal Irmak, laikliğin tam anlamıyla toplumda tartıştırılamadığının altını çizdi.

Irmak, “Büyük oranda iktidar ve ana muhalefet partisinin gündemleri üzerinden hayatını kuran halk, neredeyse yapılan tüm kamuoyu yoklamalarında laikliği yüzde 70-80 oranında sahiplenirken, iktidarın hayatın her alanına yayılan gerici politikaları karşısında laiklik bir türlü gerçek anlamında tartışılamıyor. Laiklik meselesi siyasal anlamda toplumsallaşamayınca da sosyalistler, emek meslek örgütleri ve sendikalar dışında burada ciddi bir mücadele hattı oluşturabilen hiç kimse kalmıyor. Kaldı ki bu saydıklarımın her birinin de etkisi oldukça tartışmalı bir pozisyona düşüyor” diye konuştu.

Kemal Irmak
Eğitim Sen Genel Başkan

İKTİDARIN MEŞRUİYET KRİZİ VAR

Toplumun laikliğe dönük saldırıları hala büyük bir risk olarak görmediğini belirten Irmak şu ifadelere yer verdi:

“Biz de Eğitim Sen olarak eğitim alanında yaşanan gericileşmelere karşı mücadelenin birer öznesi olarak pratikleri hayata geçirmeye çalışıyoruz ancak yine de netice olarak biz bir sendikayız ve siyasal alana olan etki alanımız ne olursa olsun belli düzeyde kalıyor.  Son olarak gerici müfredat değişikliğine karşı oluşturduğumuz ‘Müfredatı Geri Çekin Platformu’ ile toplumsal muhalefet bileşenlerinin tamamını bu konu özelinde bir araya getirme gayreti içerisinde olduk. Ancak burada bile yeterli olmayan faktörleri görebiliyorsunuz. Gerici uygulamalara karşı gelişen itirazlar iktidarın gerici toplum tahkimine karşı olan itiraza dönüşemiyor. Bu meselenin siyasallaşamaması ile ilgiliyken tersinden iktidarın da bu alana dâhil ciddi meşruiyet krizleri mevcut.

Öyle ki bakanlık her ne kadar alanın öznelerinin görüşünü almasa da kamuoyuna herkesin görüşünü alacağız gibi açıklamalar yapma zorunluluğu içerisinde kalıyor. Müfredat değişikliğinin ardından öğretmenlik meslek kanununda yapılacak düzenlemelerle bu alanda kurmak istedikleri tahkimin devamlılığını esas alıyorlar. Ancak şu çok açık ki biz izin vermezsek eğer bunların hiçbirini gerçek anlamda geçiremezler. Toplumsal muhalefetin daha bütünlüklü vereceği bir mücadele karşısında zaten meşruluğu tartışılan bu uygulamaların hayata geçirilmesi o kadar da kolay olmayacaktır”

POPÜLİST KAYGILARLA LAİKLİK SAVUNULMAZ

EŞİK Gönüllüsü Avukat Hülya Gülbahar ise siyasal İslamcı rejimin adım adım döşendiğini hatırlattı. Gülbahar, “94 Yerel seçimlerinden beri parti adları değişse bile yerel ve merkezi iktidarın ideolojik, muhafazakâr, patriarkal dünya görüşünü ve yaşam tarzını tüm topluma dayatan politikası, ilk dönem demokrasi ve AB perspektifine uyumlu görüntüsüyle kendisini takdim etmesi bugünden bakınca fiili sonucu değiştirmedi” dedi.

Muhalefetin iktidarın gerici politikalarına karşı koymakta geç kaldığını belirten Gülbahar, “İzlenen ikili politikaları adım adım işleyen iktidar sahiplerinin kritik adımlarında etkin bir muhalefet ortaya konamadı. İktidar da ekonomiden hukuk alanına kadar paralel devlet ve toplum yapısı oluşturmayı, siyasal İslam’ı toplumun tamamına yaymayı adım adım işledi. Türkiye muhalefeti bu adımların başlangıç noktalarında müdahale etmeyerek yıllar içerisinde büyüyen ve örümcek ağı gibi koruma teşkilatlarıyla güçlenen, müfredat değişiklikleriyle büyük adımlar attıkları politikalara karşı sessiz ve cılız itirazdan ibaret bir politika izleyen pozisyonda kaldı” ifadelerini kullandı.

Avukat Hülya Gülbahar
EŞİK Gönüllüsü

Gülbahar şöyle konuştu: “Muhalefet adına, tarikatlar eliyle Enes Kara’nın çalınan hayatı ve kız kardeşine sahip çıkma görevi karşısında kalınan sessizlik de en büyük sızılardan biri oldu. Bugün sadece CHP değil muhalefetin önemli bir kısmının toplumun inançlı kesimlerini incitmemek gibi popülist kaygılarla olanları seyrediyor olması da bizleri bugünlere taşıdı.

İstanbul Barosu’nun laiklik bildirisi dağıtan bir avukata ceza verdiği, Kocaeli’nde diploma törenine kıyafeti gerekçesiyle alınmayan öğrencilerin olduğu, devletin bekçisiyle birlikte cenk, şeriat, şahadet sloganlarıyla işyerlerine saldırıların düzenlendiği, laikliğe karşı uygulamalarla anayasal düzenin yıkılmaya çalışıldığı koşullarda muhalefetin ortak çıkış örgütleyememesi ülke siyasetinin en büyük açmazı. 7-24 sadece pahalılıktan bahseden muhalefet, gericilikle yoksulluk arasındaki ilişkiyi kurmaktan yoksun bir pozisyonda, çocuklara verilmeyen süt ekmekle, gericiliği ve yoksulluğu birlikte yaşayan halkımızla bu anlamda dalga geçiyor. Ekonomi, politika, hukuk bir bütün olarak tıpkı 9’uncu yargı paketinde olduğu söylenen yargı ajanlığı maddesi gibi baskı altına alınıp değiştirilen gündemlerle serseme çevrilmiş durumda.”

Tüm bunların karşısında birleşik mücadele zeminlerinin altını çizen Gülbahar, iki türlü bir mücadele çizgisinin olması gerektiğini savundu.

Gülbahar, “Birinci olarak tüm muhalefet güçlerinin ortak güçlü mücadelesini örgütlemek ve laik toplum ve laik devlet yaşamını savunmamız olmazsa olmaz. İkinci olarak ise okullardan işyerlerine kadınların kıyafetlerinden soyadı mücadelelerine kadar iktidar ve müttefiki tarikat ve cemaat ağlarına, Yeniden Refah ile Hüda Par gibi gerici partilere karşı irili ufaklı demeden mücadeleyi büyütmek karşılarında ciddi bir zemin geliştirmek gerekli” ifadelerine yer verdi.