Ailesinin zoruyla Elâzığ’da bir cemaate ait öğrenci evinde kaldığı belirtilen tıp fakültesi öğrencisi Enes Kara, bir video paylaştıktan sonra yaşamına son verdi.

20 yaşındaki gencin ölümü ülkede büyük üzüntü uyandırdı.

****

Bu olay, AKP iktidarının “kindar ve dindar gençlik” yetiştirmek için bilime dayalı eğitimi yok eden kararlarının somut sonucu olarak değerlendirilmeli.

AKP iş başına geldiği günden beri çağdaş laik demokratik devlet yapısını anayasaya rağmen bozmak için her şeyi yapıyor…

Diktatörlüğe geçiş olan teoratik otokrasi rejimini yerleşik hale getirmek için evrensel hukuka ve eş anlı bilimsel eğitime saldırdı.

Sosyal yaşantının dine uygun hale dönüştürülmesi için sinsi düzenlemeler yaptı !

20 yılda epey mesafe kat etti ! !

****

Şimdi de en temel Demokratik hak olan bilinçli eşit yurttaş ve halkın egemenliği kavramlarını yok ediyor !

Düşünce,ifade, toplu gösteri ve yürüyüş özgürlüklerini yok sayıyor !

Taraflı ve bağımlı yargıyla yurttaşın yaşama hakkına müdahale ediyor.

Kısaca, ülkenin çağdaş yaşam biçimini değiştiriyor,kültürel gelişmesini durduruyor,değişim adı altında cahiliye dönemine dönüşü zorluyor !

****

Aralık ayında MEB’lığı şurasında alınan kararlar, AKP’nin gerçek yüzünü bir kez daha gösterdi !!

Gerici bir anlayışla ve suç olduğu bilinmesine rağmen, anayasanın laiklik ilkesine aykırı alınan bu kararlar Türkiye’nin çağdaş ve uygar yüzünü karartıyor !

Dünya ailesi içindeki saygınlık ve güvenini de yok ediyor !.

****

Aslında ; Çöken ekonomi, işsiz milyonlar,aç kalan yurttaşlar ve öfkeli gençlik,eğitimsiz ve yoksuldan oy almak adına oluşturulan çirkin ve ahlaksız politikanın mahsulüdur…

****

Bu durumu gören sanatçılar, akademisyenler,demokratik kitle örgütleri, sendikalar, Alevi örgütleri, siyasi partiler,siyasetçiler ve milletvekillerinden oluşan yüzlerce kişi aşağıda yayınlanan bildirinin altına imza attılar…

Benimde paydaş olduğum bildiriyi özetle sizlere sunuyorum.

****

EŞİT YURTTAŞLIK TEMELİNDE ÖZGÜR BİR TOPLUM İÇİN; LAİK VE BİLİMSEL BİR EĞİTİM İSTİYORUZ!

“Milli Eğitim Bakanlığı’nın en yüksek danışma kurulu olan Millî Eğitim Şurası, 1-3 Aralık 2021’de Ankara'da ‘Eğitimde Fırsat Eşitliği’ temasıyla toplandı.

Şura; eğitimin kangrenleşen problemlerine çözümler aramak yerine, okul öncesi eğitim dönemindeki çocuklara (4-6 yaş) zorunlu din eğitimini tavsiye eden kararlar aldı.

“Zorunlu Din Dersi Eğitimi” ile “Eğitimde Fırsat Eşitliği” kavramları birbiriyle çelişen kavramlardır ve ‘ Eğitimde Fırsat Eşitliği’ teması, bizzat siyasal iktidar eliyle yaratılan tüm eşitsizliklere kılıf niteliğindedir.

Burada din eğitiminden kastedilen, ebeveynlerin inancına bakmadan belli bir din anlayışının kavram ve ritüellerinin çocuklarımıza dayatılmasıdır.

Alınan bu karar, ‘’Çocuğun Üstün Yararı” ilkesine aykırı olduğu gibi, başta Aleviler olmak üzere farklı inançtakilerin ve inancı olmayanların asimilasyonunu hedefleyen, aynı zamanda pedagojik anlamda da çocuğun sağlıklı gelişimine engel olan bir karardır.

Yıllardır zorunlu din derslerinin kaldırılması talebiyle sürdürülen mücadelelere rağmen siyasi iktidarın, AİHM kararlarını ve altına imza atılmış Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerini hiçe sayarak müfredata yeni din dersleri eklemesi, birçok okulu imam hatip okullarına çevirip çocuklarımızı zoraki olarak bu okullara yerleştirmesi başlı başına birer hukuksuzluk örnekleridir.

Alınan son şura kararları ise hukukun, din, vicdan inanç veya inanmama özgürlükleri ile evrensel hukuk ve ahlak değerlerinin külliyen inkârı anlamına gelmektedir.

Mevcut din dersleri Sünniliğin endoktrinasyonundan başka bir şey değildir.

Bu durum laiklik ve eşitlik ilkesini ihlal etmenin yanı sıra kamu eğitimi adı altında İslam dinciliğinin (Şeriatçılığın) devlet eliyle örgütlenmesidir.

Bu dersler toplumda inanç eksenli ayrımcılıkları yeniden üretirken mevcut medeni hukukun ve ceza hukukunun da altını oymaktadır.

Bu durum, toplumsal çoğulculuğa aykırı olduğu gibi, halkların ve inançların bir arada barış içerisinde yaşamasını güçleştirmektedir.

Devletin görevi her türlü inanca, inananlar ve inanmayanlara karşı aynı mesafede durmak; çok dilli, çok inançlı ve çok kültürlü olan coğrafyamızda her toplumun ihtiyacını karşılayan eğitimi ulaşılabilir hale getirmektir. Bu bağlamda, eğitimin amacı tüm eşitsizlikleri ortadan kaldırarak inanç ve vicdan özgürlüğünü güvence altına almaktır.

Her seviyedeki zorunlu din dersleri, sözde seçmeli olanlar dâhil kaldırılmalı, din derslerini ana sınıfına kadar indiren tavsiye karar iptal edilmeli, gündeme bile getirilmemelidir.

Eğitim sisteminin vakıflar üzerinden düzenlenmesine, vergilerimizin gerici, dinci vakıflara aktarılmasına son verilmelidir.

Daha da önemlisi, eğitim programları ve müfredatı bilimsel normlara göre yeniden düzenlenmelidir. Eğitimin ticarileştirilmesine son verilmelidir.

Sevgi Dolu, Barış İçinde Bir Arada Yaşamı Esas Alan Bir Toplum İçin; Akılcı, Laik ve Bilimsel Bir Eğitim İstiyoruz !

Tekçi, Cinsiyetçi, Ötekileştirici, Laik Olmayan, Bilimden Uzak ve Asimilasyoncu Eğitime HAYIR diyoruz!”

****

Bir ülkenin kalkınması ya da sömürülmesi doğrudan yurttaşlarına yaptığı yatırımla belirlenir !

Kendi dilini öğrenemeyen bir toplum emperyalistlerin oyuncağı olur !

AKP’nin Türkiye’ye reva gördüğü budur…

Artık yeter demeliyiz !.

Demoratik hakkımız olan seçimi bıkmadan talep etmeliyiz !!!