‘68 hareketinin sloganı olan, “biz devrimi çok sevmiştik!” cümlesine benzeterek ‘biz laikliği çok sevmiştik!’ diyebiliriz sanırım. Seviyorsak diyeceğiz elbette. Diyorum ben de

Laiklik bir huydur bizde!

Edip Cansever’in “Bir renk değildir mavi huydur bende/ve benim yetinmezliğimdir/ve herkesin yetinmezliğidir belki” dizeleri “Günlerden” şiirinde durur. Ama mavi bir huydur ya Edip beyin dediği, yetinmezliğidir, belki herkesin de yetinmezliği dediği şeydir. O durmaz işte. Mavi bir huy olarak başka yerlere, yazılara, fikirlere sızar. Tıpkı bu yazının başlığına da sızdığı gibi.
Mavi nasıl güzel bir huysa, laiklik de dünya güzeli bir huydur. Aslında ikisi de şiire benzer. Şiir nasıl yaşamanın, düşünmenin, özgürce dile getirmenin bir yoluysa, laiklik de şiirden aşağı kalmaz ve özgürce yaşamanın da yolu olur. Doğrusu da bunun başka yolu yoktur.

Şimdi şöyle cümleler kursam, ‘naif’liğime, bilgisizliğime filan verilir, verilsin, önemli değil: İnsan hem naif hem laik olamaz mı? Örneğin ben. Demek ki olabilirmiş. Ya da ‘68 hareketinin sloganı olan, “biz devrimi çok sevmiştik!” cümlesine benzeterek ‘biz laikliği çok sevmiştik!’ diyebiliriz sanırım. Seviyorsak diyeceğiz elbette. Diyorum ben de.

Küçüktüm, ufacıktım, mahallede arkadaşlarla oynamaya alıştım, iyidir bizim mahalle, laik yani, kimse kimseye karışmaz. Köylüsü şehirlisi, göçmeni, macırı, tatarı, alevisi, sünnisi, türkü, kürdü, lazı, çingenesi, abdalı, kız-erkek karışık sınıflarda okuduk, birbirimize aşık da olduk, kızlar gidip öğretmene de söylediler, üzüldük, güldük. Cumhuriyet'in değerini bildik. Bildik çünkü, kızlar oğlanlar ayrı ayrı olursa o zaman işler fena işte! Asıl o zaman Tanrı’nın yarattığı kulları bölmüş, birbirinden koparmış olursun ki, buna Tanrı da razı olmaz kul da!

Sonra, şiir denen bir şey varmış, ders kitaplarında okuyunca dedik ki, ee ne var bunda, bilmedik bir şey değil ki, ağacı almışlar kitaba koymuşlar, yanına kuş, yeşil, mavi, bahar, aşk, kalp filan da yazmışlar, adına da şiir demişler. Bunlar hep var bizim oralarda dedik. Bulut da var, kar da yağmur da, nehir de. Kırlardan, dağlardan, ovalardan, rüzgârlardan esen şiirin tadı bir başkaydı, lezzetliydi. Alçakgönüllü bir şeydi, Orhan Veli’nin şiirleri gibi “Birdenbire”ydi: “Her şey birdenbire oldu/ Kız birdenbire, oğlan birdenbire./Yollar, kırlar, kediler, insanlar.../Aşk birdenbire oldu./Sevinç birdenbire.”

Laiklik, Orhan Veli şiiri gibi yalın, hatta sıradan denilebilecek kadar basit, gündelik, onunla yaşayıp gitmeye alıştığımız için belki adını bile unuttuğumuz, benimsediğimiz, bizden, içimizden, mahalleden biriydi. Sevinç gibi olağan bir şeydi biraz da. Doğaldı. Tabiiydi. İnsan içindi, mahalle için, şehir için, memleket için, dünya için. O yüzden aramızda yaşar giderdi. Anayasa diye bir şey de duymuştuk elbette, biliyorduk, hatta adında ‘ana’ olduğu için gizliden gizliye de seviyorduk galiba. Demek ki ta o zamandan ‘babayasa’ denen şeyin pek de hayra alamet olmayacağını sezmiş olmalıyız ki, anayasa iyi bir şey diye düşünmüşüz, sevmişiz. Bir de baktık ki bizim laiklik de meğer anayasanın sevdiği bir şeymiş, o zaman daha da çok sevdik işte!

Laiklik nerde yazar, nerde geçer, alınır mı satılır mı, cepte taşınır mı, sinemaya götürülür mü, gazoz ısmarlasak içer mi, beslenme çantasına konur mu, bizimle kızak kayar mı, kartopu oynar mı, memur çocuğu mudur, yazın tatile gider mi, güneşte yanar mı, denize girer mi, günaydın der mi, çalışkan mı tembel mi, parka gelir mi, bizimle arkadaşlık eder mi, küser gider mi..?
Hepsinin yanıtı evet. Laiklik çünkü canlı, yaşayan bir şey, insanla gezer, dolaşır, arkadaşlık eder, onunla her yere gider. Okula da gider camiye de, kütüphaneye de gider maça da, gazete de okur televizyon da izler, çay da içer, su da, rakı da. Laiklik, insan gibi gönlünün çektiği, canının istediği şeyi yapar. İstediği gibi giyinir, kuşanır. Özgürdür çünkü. İnsanın özgürlüğüdür. Yalnızca kendi özgürlüğünü değil, başkalarının özgürlüğünü de düşünen bir insan gibidir laiklik. Yoksa laiklik olmaz, bencillik olurdu!

Bulutun insana ne zararı var? Bazen şiir olur, bazen de yağmur, hatta bazen de türkü olur, Maçka’da buluşulur. Ağacın insana zararı var mı, yok. Dallarına kuşlar konar, yaprakları gözümüzü okşar, meyve verir, bir de gölge verir. Suyun insana zararı dokunmaz sanırım. Oksijenin, temiz havanın, nefes almanın insanlar için, tüm canlılar için gereksiz olduğunu söyleyene de rastlamadım daha. Sanırım rastlamam da. Laikliğin insana, topluma, memlekete, tabiata ne zararı var, bana biri söyleyebilir mi? Nefes almak nasıl gerekliyse insanın yaşaması için, laiklik de bir başka nefes alma biçimidir insana. İnsanca, özgürce, gönlünce yaşaması için bir nefestir. Ülkenin de temiz hava ihtiyacını laiklik karşılar, ışıklı bir şeydir, milletin hem gözlerinin içi hem kalbi hem de kafasının içi parlar. Demek ki laiklik gülümseme gibi bir şey aynı zamanda da.

Yazının başlığından yola çıkarak, ‘laklik sizde bir huydur...’ diye başlayan ve bolca lügat paralanan, belagat yapılan cümlelerle süslü yazılar yazılabilir kuşkusuz. Bu muhtemel karşı-yazılarda yine Cumhuriyet dönemindeki laiklik uygulamalarının kimi hataları ve kusurları da bir bir sıralanabilir. ‘Bu kadar kusur kadı kızında da olabilir’ diyecekler de vardır bu eleştiriler karşısında, ama ben öyle demeyeceğim. Tüm rejimler, sistemler için geçerlidir bu eleştiriler. Yalnızca şunu söyleyebilirim: Yine de insana, tabiata, kainata en uygun olanı ya da en az kötü olanı laiklik, cumhuriyet ve demokrasidir. Yüzde yüz mutluluk, yüzdeyüz doğruluk, iyilik olamayacağına göre, en az kötü olanı, düzeltilebilir, onarılabilir, iyileştirilebilir olanı seçmek, onda diretmek ve direnmek, onunla yaşamak, onu yaşatmak sanırım çoluğu çocuğu, kadını erkeği, genci yaşlısı, inançlısı inançsızı, dindarı, milliyetçisi, ülkücüsü, devrimcisi, Atatürkçüsü, Kemalisti, sosyalisti, solcusu, sosyal demokratı, demokratı, liberali, türkü, kürdü, lazı, alevisi, sünnisi, müslümanı, hıristiyanı, musevisi, ateisti, deisti, ezcümle hepimiz için, Türkiye için, bugünümüz ve geleceğimiz için, en iyisi, en güzeli ve en hayırlısıdır. Laiklik kardeşliktir, barıştır, barış içinde birlikte özgürce bir arada yaşamaktır.

Yeniyıl vesilesiyle güzel ve mavi bir huy olarak laikliği hayırla, sevgiyle, saygıyla bir hatırlatayım dedim. Mavi, demokratik, güleryüzlü, sosyal, cıvıl cıvıl, hukuk içinde, özgürlüğü doyasıya,

korkusuzca yaşayacağımız nice laik yıllar dilerim. Çocuk şarkısının “neşeli ol ki genç kalasın/bu dünyadan zevk alasın” dediği gibi, dünyayı doyasıya, gülerek yaşamak için laiklik yaşamsal değerdedir. Cumhuriyetimizin 100. yılını da laik Türkiye Cumhuriyeti içinde ve hep birlikte, özgürce, coşkuyla kutlayacağımız inancıyla.