Laiklik bölmez, birleştirir

Yasin DURAK - Sosyolog

İsmail Kahraman gibilerin tedavülden kaldırmak istediği laiklik matuf bir soyutlamadan çok daha fazlasıdır. Tüm yurttaşlık haklarının esasıdır. Türkiye’de laikliği pas geçerek ortaya konan tüm demokratik iddialar yalandır! Burjuva muhalefetin demokrasi iddiası da en az AKP’ninki kadar koftur bu nedenle. Görüyorsunuz ki halkın içinde tutulduğu cendereyi kırmak yerine onun kalıbına yaslanıyorlar işte. SP, Deva, Gelecek gibi dinci partiler bir kenara, HDP’nin radikal demokrat programında da laiklik yok, açıktan mülteci düşmanlığına bel bağlayan İYİP ve her söylemine sağcılığın sosu bulaşmış CHP ise faşizmi faşizmle aşmaya çalışmak benzeri bir drama sergiliyor. Geçtiğimiz aylarda Hacı Bektaş Anma Törenlerinde “Müslüman” olduğumuz için ırkçı olamayacağımızı dile getiren Kılıçdaroğlu’nun bugün çıkıp kendi kurmaylarına “aman Diyanet’le polemiğe girmeyin” diye tembihlemesi bunu gösteriyor. Oysa bugün bu tarihte Diyanet’le polemiği olmayan bir muhalif unsurdan bahsedilmemesi gerekirdi. Yanı sıra siyaset bilimi erbapları hep söylerler, “başkasının silahıyla savaşılmaz!”. Sen dinci propaganda yaparsan senden dincisi var, onu beslersin. Ancak işin aslı CHP bunu hep yaptı, hep yapıyor. Dinciliğe yeltenerek dinciliği tetiklemek gibi bir tarihsel misyonu var bu partinin sanki.

AYNI HATAYI TEKRARLIYORLAR

Biraz hafıza tazeleyelim: İkinci dünya savaşı sona ermeye yüz tuttuğunda Batılı emperyalist bloka entegre olma kararı alan tek parti iktidarı -ki CHP oluyor o da- laiklikten zaten caymıştı, devletin dinden özgürleştirilmesinden ziyade Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumlar aracılığıyla Sünni İslam’ın merkeze çekilerek resmi din haline getirilmesini, yani Kemalist hegemonyaya dâhil edilmesini hedefledi. Siyasal İslam’ın Cumhuriyet Türkiye’sinde tekrar ortaya çıkışına neden olan şey bu oldu. İslami bağlam siyasi arenaya dâhil olduğu anda siyasal İslamcılık irtifa kazandı. O dönemde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan İslam Ansiklopedisi’ne karşı risaleler kaleme alan Eşref Edip’in alternatif bir ansiklopedi hazırlamaya girişmesi ya da Said Nursi’nin tek makbul kaynak olarak Risale-i Nur’u işaret etmesi bu nedenle vuku buldu. Peşi sıra modern Türkiye’de İslamcı hareketin kıvılcımları sayılabilecek -Nurettin Topçu’yla anılan- Hareket ve -Necip Fazıl’la anılan- Büyük Doğu gibi yayınlar “millilik” ile harmanlanmış İslamcı politikaların çerçevesini çizerek çok partili döneme geçiş sürecinde siyasal İslam’ı yükselttiler. Bu gelişmeler karşısında o dönemki CHP iktidarının yaptığı şey; İmam Hatip okullarının açılacağını vaaz etmek, ilkokullara seçmeli din dersi koymak, İlahiyat Fakültesi açmak gibi dini açılımlara yönelerek dinciliği pekiştirmekten gayrısı değildi. Ne çare akabinde iktidarı devrettikleri DP tarafından bu açılımlar katranlandı, nihayet İslamcılık modern Türkiye’nin siyasi güzergâhlarından biri olarak kurumsallaşmaya başladı. Bakın bugün yine aynı hatayı yapıyorlar. Sahte bir çelişkiye yaslanıyorlar.

LAİKLİK EZİLEN SINIFLARIN TALEBİ

Esasen laiklik bugün tam da ezilen sınıfların talebi olduğu için burjuva muhalefetinin hiçbir unsuru laikliğin esamisini okumuyor. Bakınız ücretlilik ilişkisinin ve kamu bürokrasisinin bütün normları dinci kalıplara hapsedilmişken, bilhassa 15 Temmuz’dan bu yana artırılan “hassasiyet” söylemiyle müdahil dincilik tavan yapmış, her fırsatta göreve çağırılan linç rejimi sokağın denetim aracı olarak kullanılmaktayken, yapılabilecek en büyük hata “halkımız dindar” koyutlamasıyla politika yapmaktır. Üretim ilişkilerine bakın! İş bulmaya işsiz kalmaya, kamu personeli atamalarına bakın! Gündelik rutini bile terbiyeye yeltenen dinci atıflarla yaşamın yeniden örgütlenmesine bakın, siz yanıt verin laikliğe esas kimin ihtiyacı var? Günaşırı pahalanan ve daraltılan seküler yaşam olanaklarına ulaşması engellenen emekçi sınıflar filli bir şeriat deneyimine merbut kılınmış durumdalar. İşin kamusal imlası böyle kuruluyor. Ramazan ayında oruç tutmadığın için dayak yiyorsan, toplu ulaşımdan bakkal alışverişine kadar giyimin-kuşamın, görüntün nedeniyle taciz ediliyorsan, “günaydın” dediğin iş arkadaşın seni hırçın bir “aleyküm selam” homurtusuyla karşılıyorsa, paran olmadığı için evde kaçak içki yapmaya çalışırken zehirlenip ölüyorsan, çocuğunu okutabilmek için tarikat yurtlarına mecbur bırakılmışsan, sokağa her adım attığında iktidarın kışkırtmasıyla yaratılan potansiyel bir galeyanın muhatabı olarak yaşıyorsan, laikliği sen mi istersin yoksa AKP’li bakanlara ait lüks otellerde köpük banyoları yapanlar mı ister?

Fakat sayıları azımsanmayacak bir “enteller” güruhu ile dinci ideologlar hala hep bir ağızdan laikliği bir üst sınıf talebi olarak lanse etmeye çalışıyorlar. Oysaki sağcı masallar kenara bırakılırsa Türkiye toplumunun her kesimine hâsıl olmuş olan melez kültür gün gibi açığa çıkar! Bugün artık dindarlar da bu “yukarıdan dincilikten” bezmiş durumdalar.

Görülüyor ki laiklik tam da memleketin dokusu, burjuva hiziplerin biteviye üretmekte olduğu “sahte çelişkilere” verilen peşin cevap. Bundandır: sosyalist SOL olarak son süngü hücumuna kadar savunacağımız bilinsin.