13 Eylül’de Tahran’da başörtüsü ‘İslami kriterlere uygun olmadığı’ gerekçesiyle Ahlak Polisi tarafından gözaltına alınan ve darbedilen Mahsa Amini’nin üç gün sonra yaşamını kaybetmesiyle İran’da başlayan direniş sürüyor.

1979’da siyasal İslam rejiminin ilan edilmesinden hemen sonra Ayetullah Humeyni’nin “Kadınlar kendi iffetlerini korumak için başörtüsü takmak zorundalar” demesiyle İran’da başörtüsü zorunluluğu başlatıldı. Köklü bir direniş tarihine sahip olan İran’da Humeyni’nin konuşmasından bir gün sonra 8 Mart’ta İranlı kadınların örtünmeye, rejime karşı binlerce kişilik ilk kitlesel eylemle başlattığı direniş bugüne kadar tutuklama, sürgün, hapis, kırbaç cezaları ve ölümlere rağmen kesintisiz devam ediyor.

***

2014’te gazeteci Masih Alinejad’ın Facebook’ta Kadınların Gizli Özgürlükleri adıyla bir sayfa açması ve İranlı kadınların zorunlu örtünmeye karşı başörtüsüz resim ve videolarını yayımlamasıyla yıllardır yürütülen eylemler hız kazandı. Eylem Beyaz Çarşambalar hareketi ile her çarşamba gerçekleştirilerek süreklileştirildi. İran rejiminin eylem yapan kadınlara yönelik şiddeti artırmasıyla kadınlar kamera kaydı yapmaya, şiddeti paylaşmaya başladı ve eylemler ‘Kameram Benim Silahım’ hareketine dönüştü. İranlı kadınlar zorunlu örtünmeye karşı yaşadıkları deneyimleri kaydedip paylaşarak ‘Hadi Konuşalım’ hareketi ile seslerini daha da yükselttiler. 2017’de Tahran’ın İnkılap Meydanı’nda genç bir kadının beyaz başörtüsünü sopaya bağlayıp tutuklanmasıyla başlattığı eylem ‘İnkılap Meydanı Kızları’ hareketine dönüşerek dalga dalga yayıldı. Günlerdir süren eylemleri, direnişi emperyalizmin oyunu olarak yazıp çizerek hakikati ters yüz etmeye çalışanlar çok iyi biliyor ki siyasal İslam rejimi İran’a, Afganistan’a, Türkiye’ye ve onlarca ülkeye emperyalistler eliyle ihraç edildi. Kapitalizme, sömürüye biat etmenin, rıza göstermenin tek koşulu dinin siyasallaştırılmasıydı.

İran’da başlatılan bu gerici kuşatmanın tarihi 80 Darbesi ile birlikte ülkemiz tarihi ile birebir benzerliklerin tarihidir. Darbe ile birlikte zorunlu din derslerinin getirilmesi, Milli Eğitim Temel Kanunu’nun yalnızca din görevlisi yetiştirilmesi amacıyla açıldığını açıkladığı imam hatip okullarının yaygınlaştırılması, tarikatların, cemaatlerin desteklenmesiyle memleketin her yerine yayılması ile başlayan süreç 80 öncesinin en marjinal yapılarının iktidarına uzanan yolun taşlarını döşedi.

Şu anda okullarda 9 yaşından itibaren kız çocuklarının başları ve bedenleri kapatılıyor. Okullarda kız/erkek mescitlerinin açılması yasal zorunluluk.

Yayımlanan yönetmeliklerle kız çocuklarının nişanlanması veya evlenmesi gerekçesiyle okulla ilişiği kesilerek devlet eliyle çocuk evlilikleri yasallaştırıldı, olağanlaştırıldı. Ortaöğretim kurumları yönetmeliği ile karma eğitim ilkesi ortadan kaldırıldı. Son yayımlanan MEB istatistikleri ile sayıları 1,5 milyonu aşan kız öğrenciler örgün eğitimin dışında. Müfredat değişikliği, ders kitapları içeriklerindeki değişim ile cinsiyetçi bir eğitim yaşama geçirildi. İmam hatip okullarının yaygınlaştırılması ile çok sayıda mahallede imam hatip okulları dışında başka bir seçenek bırakılmadı. Okullaşma politikası ve sınav sistemi değişiklikleri ile tüm çocuklar ve özelde kız çocukları için imam hatip okulları tek seçenek haline getirildi. Bu okullarda sınıflar, koridorlar, binalar, hatta okulların giriş-çıkış kapıları kız-erkek diyerek ayrıştırıldı. Toplumsal cinsiyet tüm eğitim içeriklerinden, programlarından çıkarıldı. Kadınların mücadele ederek kazandığı İstanbul Sözleşmesi feshedildi.

***

Emperyalizme karşı mücadelenin, laiklik, sınıf mücadelesinin miadını doldurduğunu yıllardır dillerine pelesenk edenler kadınların, İran halkının katledildiği günlerde dahi egemenlerin dili ile aynı dili konuşuyor. Bu dil İran rejiminin gerici, siyasal İslamcı karakterine hiç değinmeden meseleye "cinsiyetçi yasalar ve kadın düşmanı rejim” sığlığında yaklaşarak tutum alıyor.

1,5 milyonu aşkın kız çocuğunun okullardan koparılması, 2012’de çıkarılan 4+4+4 yasasıyla eğitim yoluyla hızlandırılan yeni rejim inşasının sonucudur. Okulların başladığı hafta yüzlerce kız öğrencinin sosyal medyada cinsiyetlerinden dolayı okula gönderilmedikleri paylaşımları ile başlattıkları çığlığı ve siyasal İslam rejiminin memleketi nasıl kuşattığını 20 yıldır bu topraklarda yaşayan bazı kesimlerin ısrarla görmemeye devam etmesi ve cümle içinde dahi "laiklik" demekten imtina eden İran paylaşımları, kamuoyu araştırmalarında halkın yüzde 70’inden fazlasının “Laik bir ülkede yaşamak istiyorum” sesini örten siyasal İslam rejimi korosuna güç vermekten öte bir anlam ifade etmiyor.

İran’da yaşanılan tarih aynı zamanda bizim tarihimiz.