Geçen hafta adli yıl Diyanet İşleri başkanı Ali Erbaş’ın duasıyla açıldı. Yargıtay Başkanı’nın bu açılışta cüppesiyle dua ederek yer almasıyla birlikte hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı ilkelerinin gölgelendiği, uzun zamandır bağımsız olmayan yargının iktidarın yola çıkış güdümü olan şeri düzen özlemine terk edildiği konuşuldu. 19 yıldır Cumhuriyetle, laiklik ilkesiyle, demokrasiyle çarpışan gerici anlayışın, tek adamın rejiminde anayasayı çiğneyişi ilk değil. Yargıtay açılışında dua bir gövde gösterisi. Aynı zamanda ekonominin her haneyi sarstığı günlerde her geçen gün oy ve güç kaybeden iktidarın yönetemeyişini örtmek için medet umduğu sıcak gerilim ortamı ve beslendiği kutuplaşma için ısıtarak sunulmuş bir arayış. Bir süredir bu tip hamlelerin hiçbiri tutmuyor. Tek konuşulan hiç istemedikleri çöküş, dar boğaz. Ancak bu uygulamalara sessiz kalarak normalleştirmek de laikliğin teslimi anlamına gelir. Karmaşa için anayasanın ihlâli kadar ihlâle olanak verecek tutum da gerekçesi ne olursa olsun tehlikeli ve kendi içinde sorunludur.


***

Geçtiğimiz hafta 19 yıllık AKP iktidarının Siyasal İslam’ı kalıcı bir rejim olarak benimsemek üzere laikliği hedef alarak attığı adımlar bağlamında ülkemizin konumunu İnsani Gelişmişlik, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim, eşitlik gibi kavramlar açısından özellikle İslâm rejimiyle yönetilen ülkeler perspektifiyle değerlendirmiştik. Buradan devamla, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ ilkesinin önemini ve nasıl yerle bir edildiğini anlamaya çalışalım. Bu kez Global Ölçekte Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne bakalım.Türkiye, bu genel sıralama içinde 2015 yılında 102 ülke arasında 80’inci sıradayken her yıl gerileme göstererek son raporlamada yani 2020 yılında 128 ülke içinde 107 sıra ile en alt sıralarda yer alıyor.Nijer, Kenya, Togo, Zambiya, Tanzanya gibi az gelişmiş ülkeler yanı sıra Lübnan, BAE, Ürdün, Cezayir, Fas ve Tunus bizden daha yüksek standartlara sahip. Danimarka, Norveç, Finlandiya, İsveç ve Hollanda’nın ilk 5’te olduğu bu ölçekte Türkiye’nin de gerisinde iki ülke dikkat çekmekte: Mısır ve İran.


***

Hukukunu ve yönetim tercihini inanç temellerinden ayırmış çağdaş demokrasilerin refah seviyesi, hak ve özgürlüklere erişimleri, mutluluk sıralamaları bize çok şey anlatıyor. Ortadoğu ve Afrika’da Siyasal İslam yönetimindeki ülkeler arasında zengin enerji kaynaklarıyla sağladığı ekonomik üstünlüğün yurttaşlarına eşit yansımadığı sultanlık ve krallıklar yanı sıra yoksulluk, iç savaş gibi türlü batağın içinde kalan diğerlerinin de kaderini belirleyen temel unsur bilimden ve akıldan kopmuş olmaları. Bunları yazmak, söylemek bile ilkokul düzeyinde diye düşünürken pandemiyle mücadelede, afet sonrası iyileşme sürecinde yöneticilerin dilinde sabır, dua, tevekkül; yanı başlarında takıyye, ayrıcalık, öncelik! Her konuda söyleyecek sözü olan Ali Erbaş “Ben önder biriyim” diyor. Elbette ifade özgürlüğü var. Dilediğini söylesin ancak sorun “onun önderliğini” kabul ederek ülkeyi yönetenlerde. Onun abuk sabuk açıklamalar yapmasına olanak veren –hatta bu açıklamaları benimseyen- ilkellikte. Bunları söylesin diye –hatta kendi kitabını bassın diye- ona bakanlıkları geride bırakan bütçeler ve ek bütçeler, yıl bitmeden yine ek bütçeler verilmesinde.


***



Hukukun Üstünlüğü endeksinin alt başlıkları arasında yer alanHÜKÜMET YETKİLERİ ÜZERİNDE KISITLAMALAR ölçütünde yani bizi yönetenlerin yasalara ne ölçüde bağlı olduğunun ölçüldüğü sıralamada ülkemiz 2020 yılında 128 ülke arasında ne yazık ki 124’üncü sırada.Bu veri hükümetin ve temsilcilerinin yetkilerinin sınırlandırılması ve kanun önünde sorumlu tutulup tutulmadıklarıyla; hem anayasal hem de kurumsal denetim araçlarının varlığıyla, ayrıca, özgür ve bağımsız bir basın gibi hükümetin gücü üzerindeki kontrol unsurlarının ne kadar gelişmiş olduğuyla ilişkili değerlendirmelerle belirleniyor. Sıralamada İran, Cezayir, Ürdün, Lübnan, Fas, Tunus ve BAE’nin içinde olduğu “Orta Doğu ve Kuzey Afrika” ülkelerinin tamamının değerleri bizden çok daha yukarda. Bu grubun içinde bizden kötü durumda olan tek ülke var: Mısır. Türkiye’nin coğrafi kategori olarak yerleştirildiği grup ise 14 ülkeden oluşuyor: “Doğu Avrupa ve Orta Asya” Bu grupta ise 14 ülke içinde 14’üncü sıradayız.

***

Hukukun Üstünlüğü Endeksi, TEMEL HAKLAR açısından Uluslararası hukuk çerçevesinde oluşturulan temel insan haklarına saygı göstermeyen bir pozitif hukuk sisteminin “hukuk devleti sistemi” olarak adlandırılmayı hak etmediğini kabul eder. Türkiye bu kategoride de 128 ülke içinde 123’üncü sırayla son 5içinde yer alıyor. Yine Doğu Avrupa ve Orta Asya kategorisindeki 14 ülkenin en sonunda. Orta Doğu ve Kuzey Afrika kategorisinde Tunus, Cezayir, Fas, Lübnan, Ürdün ve BAE bizden iyi durumda. Bu faktörde Temel Haklar konusunda daha gelişmiş olduğumuz 2 ülke var: Mısır ve İran. Global ölçekte de Mısır ve İran’a ek olarak bizden daha kötü puana sahip ülkeler ise şöyle: Venezuela, Çin ve Myanmar.

Gelelim DÜZENLEYİCİ UYGULAMAlara; bu başlık altında hukuki düzenlemelerin ne ölçüde adil ve etkin bir şekilde uygulandığı ölçülüyor. Bu faktör, bir hükümetin hangi faaliyetleri düzenlemeyi seçtiğini veya belirli bir faaliyetin ne şekilde düzenlenmesinin uygun olduğunu değerlendirmiyor. Bunun yerine, düzenlemelerin nasıl uygulandığı inceleniyor.Türkiye’nin karnesi bu konuda da çok zayıf 128 ülke içinde 110’uncu sırada. Doğu Avrupa ve Orta Asya diye gruplandırılan 14 ülke arasında en sonuncu sıradayız. Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri arasında önünde olduğumuz tek ülke Mısır. Yani baskılarıyla konuşulanİran da bile bu kategori bizden daha yüksek bir standartta.


***

Son olarakSİVİL ADALETbaşlığına bakalım isterim. Yurttaşların şikâyetlerini medeni adalet sistemi aracılığıyla barışçıl ve etkili bir şekilde çözüp çözemeyeceğinin ölçüt olduğu bir kategori. Medeni adalet sistemlerinin erişilebilir ve uygun fiyatlı olması; ayrımcılık, yolsuzluk ve kamu görevlilerinin uygunsuz etkisinden arınmış olup olmadığı gibi kriterler belirleyiciliğinde ölçülüyor. Mahkeme işlemlerinin makul olmayan gecikmeler olmadan yürütülüp yürütülmediği, kararların adil ve etkili bir şekilde uygulanıp uygulanmadığı sorgulanıyor. 128 ülke içinde 103’üncü sırada olduğumuz bu kategoride de Doğu Avrupa ve Orta Asya’nın 14 ülkesinin en son sırasında yer alırken; Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri arasında Lübnan ve Mısır’dan daha yüksek bir sıradayız. Yani, Fas, Tunus, Cezayir, İran, Ürdün, BAE sivil adalet konusunda bizden daha yüksek standartlara sahip.

Bu geri kalmışlıktan çıkış yine Ali Erbaş’ın sözlerinde ve çok da açık. "İstiyorlar ki; inanç insanla Allah arasında olsun. Siyasete, yargıya yansımasın”demiş Erbaş. Tam da öyle! Bunu isteyen (!) ve sağlayan ülkeler çağdaş refah seviyesini yakalıyor. Bugün iktidarın ve Ali Erbaş gibi rol model aldıkları sözcülerin hâlâ yeterli bulmadığı dönüşümün iktisadi ve sosyal verileri, bunun yurttaşa yansıyan olumsuz etkileri ortada. Araştırma verilerinde her geçen gün yükselen memnuniyetsizliğin önünü alacak adımlar yerine kendi yerini koruma refleksi ve daha çok baskı gelmesinin nedeni de bizi yönetenlerin eğitim, kavrayış yetisi ve liyakatiyleilgili.

Dün gazetemiz BirGün’de okudunuz. Şahlanan (!) “güçlü” ekonomimiz her nedense tasarruf planları ile sendeleyerek ayakta kalmaya çalışırken orta vadeli program en çok inşaat, diyanet ve iletişim başkanlığına kaynak yaratıyor. Eğitim, sağlık gibi temel alanlardan kesilen bu kaynak ne için gerekli? Bilgi ve vicdanın olmadığı yerden yönetiliyoruz. Vatandaşın satın alamadığı sebzeyle değil midyenin, ıstakozun helâlliği ile uğraşmak bağnazlığın aymazlığı ve cehaletten başka türlü açıklanamaz.Taliban, IŞİD, ÖSO gibi adı değişen İslâmicihad örgütlerini “makul” ve haklı bularak kardeşlik tanımlamak sadece kardeşlere satılabilecek topraklar, kamu kuruluşları ve ihaleler kadar fayda sağlar o da sadece belli kişilere, saraylara! Şimdi zaman aya iniş bütçeleriyle gövde gösterileri yapanlara direnme, sandıkta hesaplaşma zamanı.