Afganistan’da Taliban rejiminin ülke yönetimini ele geçirmesiyle başlayan tartışmalar ile tüm dünya kamuoyu özellikle kadın ve çocukların yaşam hakkı başta olmak üzere temel hak ve özgürlükler ile ilgili endişeleri yüksek sesle konuşmaya başladı. Özellikle kadın örgütlerinin dünyaya Taliban’ı tanımayarak kadınları korumaları yönünde çağrıları durumun vahametini gözler önüne sermeye yeterli. Tam da bu dönemde yüzüncü yılını kutlamaya hazırlanan Cumhuriyetimizin en güçlü omurgasının laiklik olduğunu anlamayanlara güçlü ve bilimsel bazı rakamlarla Türkiye’nin coğrafi ve siyasi anlamda bulunduğu yeri tanımlamak daha büyük bir önem taşıyor. Özellikle 19 yıllık AKP iktidarında içi boşaltılmış kurumlar ve insan haklarına yönelik saldırı ve ihlallerin temelinde seküler hayatımızın nasıl tehdit altında olduğunu görebiliriz. Aynı anda geldiğimiz noktada bizi hâlâ koruyanın da mevcut haliyle eksik ya da bağımlı sayılabilecek laiklik ilkesi olduğunu görmemiz son derece önemli. Cumhuriyetimizin ilk yüz yılında gericilerin savaştığı, “özgürlükçü” liberal kesimin küçümsediği, iyileştirme adımları yerine görüş çatışmalarıyla daima hedef alınarak yıpratılan laiklik hâlâ bizim ülkemizde en önemli koruyucu değerdir.

***

21. yüzyılda gelişmişlik kavramı artık milli gelir ya da kişi başına düşen gayrisafi milli hasıla ile ölçülmüyor. Gelişmişlik denince uluslararası kabul görmüş bir çok kurum ve sivil toplum inisiyatifinin takip ettiği pek çok kriter belirleyici oluyor. İnsani Gelişmişlik, Hukukun Üstünlüğü gibi veriler de ülkelerin durumlarını değerlendirmek için önemli ölçütler arasında. Ben de bizi yönetenlerin Taliban’ı koruyan hatta öven açıklamalarına, yıllar içinde siyasal İslam ve şeriat rejimi ile yönetilen ülkeleri pusula tutmalarına, yeteri kadar şeri bulmadıklarının “kurtarıcılığına” soyunarak ve başka ülkelerin iç karışıklığından fırsat umarak kurdukları “orta doğu liderliği” hayallerine, sadece din kardeşliği çerçevesinden sürdürülen dış politikalarına bakarak bulunduğumuz yeri gelişmişlik verileriyle değerlendirmeyi istedim

***

Eğitim, sağlık, askeri harcamalar ve kadının siyasal, ekonomik ve sosyal hayata katılımları gibi konularda ülkelerin karşılaştırıldığı İnsani Gelişmişlik Endeksi’nde Türkiye 189 ülke içinde 54. sırada. Veriler çok çeşitli ve geniş ama biz bazı alt başlıklara bakalım; Milli gelirin paylaşımı kategorisinde de 156 ülke arasında 92. sıradayız. Bize göre geliri daha adaletli dağılan ülkelerden bazıları ve sıralamaları şöyle: Azerbaycan (4), Cezayir (10), Irak (15), Filistin (40), Tunus (42), Ürdün (56), İran (68), Yemen (80). Bu kategoride türlü nedenlerle hesaba katılmayan ve kimileri petrol zengini ülkeleri de (Suriye, Afganistan, BAE, Fas, Katar, Suudi Arabistan vs.) düşünürsek tablo bizim için hiç iç açıcı değil. Geliri adil paylaşmıyoruz!

***

Sağlık harcamalarının toplam milli gelir içindeki yüzdesini karşılaştırmak insani gelişmişlik düzeyi hakkında başka fikirler de sunuyor. 2017 yılında Türkiye milli gelirinin yüzde 4,2 sini sağlık için harcarken, bu yüzde ile 182 ülke arasında 145. sırada yer almış. Bütçesinin daha büyük oranını sağlık için harcayarak insani gelişimde ülkemizden önde olan bazı ülkeler ve sıralamaları şöyle: Afganistan (7), İran (39), Tunus (63), Azerbaycan (8), Cezayir (89), Mısır (117), Fas (119) Suudi Arabistan (120). Bu örnekte, son aylarda dünya kamuoyunun dikkatle izlediği Afganistan’ın birçok ülkeye göre sağlık harcamalarının milli gelirine göre çok yukarıda olduğunu not etmiş olalım. Özellikle Taliban Rejimi ile birlikte bu kategoride ilerleyen yıllarda bu verinin gelişim / değişim değeri bakalım bize ne sunacak?

***

Eğitime erişim ve eğitim fırsatlarından her yurttaşın eşit ve adil bir biçimde yararlanma hakkı değerlendirmesinde ülkemiz 172 ülke içinde 81. sırada yine orta/alt sıralarda yer aldığımız kategoride seçili bazı ülkelerin bize göre eşitsizliği giderdiğini yüksek sıralamalarıyla görüyoruz. Örneğin: Endonezya (82), Ürdün (85), Katar (96), Filistin (98) Lübnan (124), Azerbaycan (136), İran (137) ile bize göre eğitimde eşitsizliğin çok daha az olduğu ülkeler olarak dikkat çekiyor.

Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının siyasal, ekonomik ve sosyal hayata katılımı; temsiliyet ve karar alma mekanizmaları içinde ne kadar yer aldığı konularında durum vahim! Şöyle ki: Cinsiyet Gelişim Endeksine göre 165 ülke arasında 116. sırada yer alarak Katar (3), Kuveyt (48), Libya (64), Azerbaycan (103) ve BAE (113)‘nin ardında sıralanıyoruz.

Parlamentodaki Kadın Yüzdesi Sırlamasında 186 ülke içinde 121. sırada yer alan Türkiye’nin parlamentosundaki kadın temsiliyet oranı yüzde 17.4. BAE (4), Afganistan (60), Irak (66), Tunus (83), Cezayir (89), Pakistan (106), Suudi Arabistan (107) Fas (117) bizden daha yukarı sıralarda yer alıyor. Hiç değilse 137. sıradaki Mısır’dan, 151. sıradaki Suriye’den ve 175. sıradaki İran’dan daha gelişmiş bir standarttayız bu konuda! Yıllardır rejim bunalımı, savaş, iç savaş, işgal gibi büyük meseleleri olan Irak, Afganistan ve Cezayir’de bile kadınların ülke yönetiminde Türkiye’den daha büyük oranla kadına siyasal katılım ve temsiliyet hakkı verilmesi dikkat çekici. Özellikle kadına seçme ve seçilme hakkını dünyadaki birçok gelişmiş ülkeden bile önce tanıyan Türkiye’nin geldiği durum düşündürücü.

***

Gelişmişlik açısından bize önemli bir bakış açısı sağlayacağını düşündüğüm bir başlık Kadının Kendini Güvende Hissetmesi. Asher ve Lyric Ferguson adlı iki kadın gezgin ve blog yazarı, bu konuda kılavuz olması amacıyla pek çok kriteri hesaba katarak 2019 için 50 ülkelik bir değerlendirme yapmış ve dünyada yalnız gezen kadınlar için en tehlikeli ve güvenli ülkeleri belirlemiş. Buna göre İspanya kadın gezginler için en güvenilir ülke konumundayken Türkiye maalesef en tehlikeli 13’üncü ülke konumunda. Tabi bu gezgin kadınlar için bir uyarı! Ya gezmeyen, kendi vatanında kendini güvende hissetmeyen bizler ne yapalım?

***

Bu temel verilere baktıktan sonra insanların birey olarak kişisel mutluğu, topluma katılımı gibi başlıkların da bize söyleyeceği çok şey var. Birleşmiş Milletler 2020 Dünya Mutluluk Raporu'na göre, dünyanın en mutlu ülkesi yine Finlandiya. Türkiye ise yine gerileme eğrisinde, geçtiğimiz yıllara göre 4 sıra daha gerileyerek 156 ülke arasında 93’üncü oldu. Birleşmiş Milletlerin bu sıralamayı yaparken göz önüne aldığı kriterler şöyle: Kişi başına düşen milli gelire göre genel bir yaşam değerlendirmesi, sosyal destekler, sağlıklı yaşam beklentisi, yaşama biçimlerini seçme özgürlüğü ve yolsuzluk algıları… Bizim bulunduğumuz yer orta/alt sıralar.

***

Bağışlayın sizi bu hafta rakamlara, sıralamalara boğdum. Zorla değiştirilen yeni bir anayasa ve yeni bir rejimle yönetilen ülkemizde çağdaş, özgür ve adil bir yaşam için sözümüz var. Kimi zaman salt muhalif olmak için eleştirdiğimizi düşünenler oluyor. Daha doğrusu iktidarın laikliği özellikle din karşıtlığı olarak konumlamasıyla bazı kesimler laik bir düzenin baskıcı olacağını zannediyor. Cihadistlere, Taliban’a övgüler düzülürken neye ve kime, neden itiraz ettiğimizi verilerle somutlamak gerektiğini düşünerek pek çoğunu buraya almadığım geniş bir taramadan önemli bulduğum başlıkları süzdüm size.

***

Gençlerimiz, kadınlarımız mutsuz ve güvensiz hissediyor. Her taraftan kuşatılmış adaletten, özgürlüklerinden, haklarından uzaklaştırılmış, yalnızlaştırılmış bir toplum yaratıldı. Mutsuzuz ama çaresiz değiliz. Güvencemiz, geleceğimiz inşaatlarla değil insani değerlerle, sosyal haklarla, dayanışmayla ferahlayacak. Oysa iktidar milli geliri adil dağıtmadığı gibi bütçeyi de adil dağıtmıyor. Eğitime, kültüre, sanata bütçe ayırmazken laik yaşam hedef alınıyor. Yurttaşların daha iyi yaşamasını sağlayacak bütçe düzenlemeleri yerine midye yemeyi haram ilan eden, kadınları toplum dışına iten, farklı mezhep ve inançlar için düzenleme getirmeyen diyanetin bütçesi her yıl daha faza artırılıyor.

***

Sol düşünceyi, laikliği bağlamından kopartanlara direnirken ihtiyacımız olan sağın dili ve vaatleri değil kuşatıldığımız kötü düzen karşısında sunabileceklerimizin deneyimi. Sosyal Demokrat yerel yönetimlerin özellikle de salgın, afet gibi kriz koşullarında ortaya koyduğu çalışmalar seçmenin fikrini değiştirirken kralın çıplaklığını da ortaya seriyor. Yurttaşlara önemsendiklerini hissettiren güvende ve mutlu olabilecekleri bir olanak sunuyor.

***

Laiklik eşit, özgür bir yaşam için güvencemiz. Yüksek sesle savunulmalı.