Deniz karşında duruyorken, denizde balık kaynıyorken ve birileri “yaylalar” türküsü eşliğinde “tatili tat” deyip duruyorken,....

Deniz tuza susamıştı
Ama tuzu su içti
Ve sus dedi denize, kimseye söyleme…
Sen ki oğlusun tuzlu okyanusun
Her daim tuz bulursun.
•••
Balık buza acıkmıştı
Ama buzu deniz yedi.
Ve sus dedi balığa, kimseye söyleme…
Sen ki kızısın buzuldaki yunusun
Her daim buz bulursun.
•••
Denizi olmasa da tuzu kuruydu suyun.
Balığı olmasa da ufku semizdi denizin.
Tuzlu suyla gargara yaptı deniz.
Balık anlayamadı gırgırı, yakalandı
gırgıra…
Ve su denizle tam dalga geçiyordu ki...
•••
Gırgırın ağlarından çıkıverdi,
Bir yaşlı yosun, bilgesi okyanusun:
Susun diye bağırdı, hepiniz susun!
Kesin lakırdıyı!
Deniz pustu. Su sustu.
Balık ve tuz konuştu:
Lakırdı değil lakerdayız biz dediler.
Ve bilge yosunu afiyetle yediler.
Eh, yanında bir de buzlu rakı…
•••
TÜRKÇE MEALİ:
Deniz karşında duruyorken, denizde balık kaynıyorken ve birileri “yaylalar” türküsü eşliğinde “tatili tat” deyip duruyorken, sen buna terslensen (yani bu cümleyi tersten okusan) bile yine “tatili tat” oluyorken…
Önce buharlaşırsın, sonra buza çarpıp tuz ve sudan müteşekkil bir eriyik halinde bilgisayarın başına yığılırsın: Tuzu kuru olamayan yazarınız, tuzlu su sıvısı halindeyken, sırf köşesi boş kalmasın diye ve lakırdı niyetine yukarıdaki herzeleri içmiştir; muhalif yazarınız hava muhalefeti nedeniyle yazısını yazamamıştır.
Hadi bana geçmiş olsun…