Asya Pasifik’ten Ortadoğu’ya, Latin Amerika’dan Orta Asya’ya, Doğu Avrupa’dan Afrika’ya dünyanın dört bir tarafında açık bir paylaşım ve hegemonya savaşı yaşanıyor. Ukrayna’da, Yemen’de ve Suriye’de bu kapışma açık bir çatışmaya dönüşürken; Kuzey Kore, Libya, Pakistan çatışma potansiyeline sahip

Latin Amerika'dan Güney Asya'ya; Yeni hegemonya ve paylaşım savaşları

Halihazırda dünyanın seksen ayrı bölgesinde savaş, çatışma ve kriz var. Bu kriz bölgelerindeki sorunların bir kısmı, sıcak çatışmaların yaşanmadığı “dondurulmuş sorun” kategorisinde yer alsa da büyük kısmı her an fiili bir çatışmaya dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya. Hegemonya ve paylaşım rekabeti, her geçen gün bu kriz bölgelerine yenilerini eklerken, var olan "dondurulmuş sorunlar"ı da kaşıyarak devreye sokuyor.

Yeni bir tür egemenlik, paylaşım ve hegemonya savaşlarının arifesindeyiz. Tıpkı 20. yüzyılın ilk yarısında olduğu gibi. Asya Pasifik’ten Ortadoğu’ya, Latin Amerika’dan Orta Asya’ya, Doğu Avrupa’dan Afrika’ya dünyanın dört bir tarafında savaş ve çatışmalar yaşanıyor. Birbirlerinden kopuk gözükse de bu kriz ve çatışmaların her biri birbiriyle bağlantılı.

Emperyalist-kapitalist düzen, tıpkı yüzyıl önce olduğu gibi, içine düştüğü çok yönlü tıkanıklığı yeni savaşlar, çatışmalar ve krizlerle aşmanın arayışında. Halihazırda iki dünya savaşına yol açan emperyalist paylaşım kavgasının bir benzerine günümüzde yaşanıyor.

Emperyalist hegemonya ve paylaşım çatışmasının kendisini en sıcak şekilde hissettirdiği beş bölge var: Ortadoğu, Latin Amerika, Uzakdoğu, Doğu Avrupa ve Afrika. Ancak iki bölge keskinleşen cepheleşmeler nedeniyle ön plana çıkıyor; Ortadoğu ve Asya-Pasifik. Her iki havzada da biriken enerji bir takım emperyalist kışkırtmalarla her an bölgesel çatışmalara dönüşebilecek durumda.

Yeni çatışma bölgeleri ve imal edilen krizler
Suriye, Yemen ve Ukrayna hesaplaşmanın en sert ve doğrudan yaşandığı bölgeler. Yıllardır yaşanan çatışmalar küresel aktörlerin bilek güreşine dönüşmüş durumda. Bu bölgelerdeki sıcak savaşların yanında bir de her an bir çatışmaya dönüşme potansiyeli taşıyan krizler de var. Kuzey Kore özelinde tırmandırılan nükleer gerginlik, Güney Çin Denizi’nde birçok ülkenin dahil olduğu adalar ve kıta sahanlığı sorunları bunlardan sadece bazıları.

Basra Körfezi’nden Asya Pasifik’e uzanan Güney Asya’daki “orta kuşak”ta radikal İslamcı yapılar üzerinden imal edilen krizler de yeni müdahalelerin zeminini oluşturuluyor. Libya’dan Pakistan’a, Myanmar’dan Asya Pasifik’teki Filipinler’e uzanan coğrafyada radikal İslamcı örgütler üzerinden inşa edilen sorunlar yeni krizlerin habercisi.

Hegemonya savaşının iki cephesi, iki ana hattı
Hegemonya ve paylaşım savaşlarındaki rekabet gün geçtikçe tırmanırken, yaşanan çatışma iklimi genel hatlarıyla iki farklı cepheleşme yaratmış bulunuyor. “Kolektif emperyalist cephe” ve Avrasya Cephesi. Homojen olmayan bu cephelerin içindeki aktörler kendi içlerinde sorunlar yaşasa da fikri anlamda da, pratikte de benzer bir pozisyona sahip.

Putin liderliğinde Rusya, Ukrayna’dan Suriye’ye, Irak’tan Yemen’e uzanan coğrafyada bir taraftan ABD’ye açıkça kafa tutarken kendi oyununu devreye sokmaya başladı.

  1. Kolektif Emperyalist Cephe: Bu cepheleşmenin bir tarafında ünlü Marksist düşünürlerden Samir Amin’in “kolektif emperyalizm” olarak tanımladığı ABD, AB ve Japonya triosu var. Avrupa Birliği içerisinde İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya gibi ülkeler var. Güney Kore, Avustralya bu cephenin başat güçlerinden. ABD liderliğindeki “Kolektif emperyalist cephe”nin depreşen emperyal arzuları açık bir saldırganlığa dönüşmüş durumda.
  2. Avrasya Cephesi: Bu cephenin iki ana aktörü Rusya ve Çin. Yeni süper güç olarak addedilmeye başlanan Çin ile eski süper güçlerden Rusya, “Atlantik ittifakı” olarak nitelendirilen ABD-Batı emperyalizmine karşı kendi hegemonyalarını dayatmaya başladı. Kabaca “Avrasya ittifakı” olarak da nitelendirilen bu cephe yanlarına ABD liderliğindeki Batı emperyalizminin “şer ülkeleri” olarak adlandırdığı İran ve Kuzey Kore’yi de alarak birçok sorunda birlikte hareket ediyorlar.

Asya Pasifik-Güney Çin Denizi
Hegemonya ve paylaşım savaşının en sıcak bölgesi dünyanın yeni ekonomik ve siyasi ağırlık merkezi olarak kabul edilen Asya Pasifik hattı. ABD, Rusya, Çin, Japonya, Kuzey Kore, Güney Kore, Tayvan, Filipinler, Tayland, Endonezya, Malezya ve hatta Avustralya’nın da yer aldığı bölgede paylaşım kavgası had safhada. Güney Çin Denizi’ndeki tartışmalı adalar üzerindeki hâkimiyet mücadelesi sıcak çatışmaların habercisi. Çin Denizi'nde Çin ile komşu ülkeler toprak konusunda anlaşmazlık yaşıyor. Çin, Japonya, Kuzey Kore, Güney Kore, Tayvan, Filipinler, Vietnam, Tayland, Endonezya, Malezya, Rusya, ABD ve Avustralya pasifik hattına yaptığı yığınak dikkat çekici.

Çin-Vietnam, Çin-Güney Kore, Kuzey Kore-Güney Kore, Çin-Japonya ve Çin-ABD gerginliklerine ek olarak, Japonya-Kuzey Kore, Japonya-Güney Kore, Japonya-Rusya arasındaki gerginlikler ve paylaşılamayan adalar her an yeni bir savaşın tetiğini çekebilecek nitelikte.

Kuzey Kore nükleer deneleri üzerinden yaratılan kriz tansiyonu yükseltirken, ABD’nin Güney Kore ve Japonya’ya yaptığı askeri yığınak gözlerden kaçmazken, Washington Pyongyang vesilesiyle Çin’e de mesaj veriyor.

Güney Asya-Hindiçini
Pakistan’dan Hindistan, Bangladeş ve Myanmar’a uzanan Hindiçini olarak adlandırılan bölgede hegemonya savaşı henüz sıcak bir çatışmaya dönüşmese de krizin ipuçları kendisini göstermeye başladı. Donald Trump’ın Ağustos sonunda açıkladığı “Yeni Afganistan Stratejisi” ile Pakistan’ı hedefe oturtan ABD, bir taraftan etkinliğini artırmaya çalışırken, diğer yandan da bölgede etkinliğini artıran Çin’e açık bir gözdağı vermiş oldu. Güney Asya’daki bir diğer çatışma merkezi ise Myanmar, Bangladeş ve Tayland. Yeni stratejinin hemen ardından Myanmar’da Arakan krizi patlak verdi.

Arakan’daki Rohingya krizinin bir benzeri de komşu Tayland’da Pataniler üzerinden yaşanıyor. Tayland'ın güneyinde yer alan ve Malezya ile Tayland arasında kalan Patani’de Müslüman azınlığın haklarını savunacağız diye ortaya çıkan radikal İslamcı hareketlerle Tayland arasındaki çatışmalar uluslararası bir krize dönüşmek üzere.

Ortadoğu-Afrika-Orta Asya
Hegemonya ve paylaşım kavgası Suriye, Yemen, Irak, Libya, Somali gibi ülkelerde çoktan açık bir savaşa dönüştü. Vekaletler üzerinden sürdürülen savaşın Suriye ve Irak ayağında Rusya ve ABD farklı cephelerin sözcüleri konumunda. Fiili bir çatışmaya girmeyen ABD ve Rusya savaşın farklı tarafları üzerinden bölgede hakimiyet kurma arayışında. Suriye cephesinde Rusya’ya İran ve Lübnan destek verirken, ABD ise İngiltere, Fransa gibi ülkelerle çeşitli radikal İslamcı hareketlerle hareket ediyor. Benzer bir çatışma Libya, Somali, Cibuti, Mali, Nijerya gibi Afrika ülkelerinde de yaşanıyor.

Afganistan’da yeni stratejiyi devreye sokan Trump ABD’si, emperyalist kapışma ve pay kapma savaşı kızışırken haziran ayı başlarında diğer ülkelere de açık bir gözdağı olan “bombaların anası”nı bu ülkede denedi.

Doğu Avrupa-Baltıklar
Bir diğer çatışma bölgesi de Baltık Denizi ve Doğu Avrupa. ABD’nin Rusya’yı çevreleme hamlesinin odak noktası olan Baltık Denizi ve Ukrayna’da karşılıklı restleşmeler açık bir savaşa dönüştü. Savaşın sıcak cephesi Ukrayna’da Rusya Kırım yarımadasını ilhak ederken, Doğu Ukrayna’yı da kendi yörüngesinde tuttu. Bunun yanında ABD, NATO ve AB ile Rusya-Çin ikilisi Baltık Denizi’nde karşılıklı tatbikatlarla mevzi kapma yarışında. NATO-ABD destekli tatbikatlara son olarak Çin ve Rusya Ortak Deniz-2017 ile karşılık verdi.

Baltık Denizi’nde Çin’in de desteğiyle organize edilen tatbikat, Rusya’nın bölgedeki güvenlik düzenine yönelik değişiklik çabalarının bir göstergesiydi. Bu, bir yanıyla ABD’nin Baltık Denizi’ndeki politikalarına karşı rövanş niteliği taşıyor. Çin’in Baltık Denizi’ndeki tatbikata katılımı ise küresel güç olma politikalarının bir parçasıydı. Cibuti’deki denizaşırı askeri üsse geçen ay ilk kez asker gönderen ve üssü faaliyete açan Çin, yeni paylaşımlarda ben de varım diyor.

Latin Amerika-Karayipler
ABD’nin “arka bahçe” olarak gördüğü Latin Amerika’daki çatışma ve krizler de dünyanın dört bir tarafından yürütülen hegemonya savaşlarından bağımsız değil. Güney Amerika’yı kendi yörüngesinde tutmak isteyen, bu kıtayı yeniden sömürgeleştirmek için harekete geçen ABD emperyalizmi kıtanın iki büyük petrol ülkesi Brezilya ve Venezuela’yı kaosa sürükledi. Her iki ülkedeki muhalefeti kullanarak iç karışıklığa yol açtı. Brezilya’da parlamento darbesiyle iktidara kendisine yakın isimleri getiren ABD, benzer bir darbe sürecini de Venezuela’da gerçekleştirmek istiyor. Küba ise yarım yüzyıldır Washington’un hedefinde. Trump, işbaşına gelir gelmez Küba’yı yeniden kuşatma altına aldı, yeni yaptırım kararlarını devreye soktu.

Alman ve Japon militarizmi geri dönerken
Kriz ve hegemonya kavgaları depreşirken sicilleri bir hayli kabarık iki ülke yeniden gün yüzüne çıkmaya başladı. Birincisi Japonya, ikincisi ise Almanya. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile ihtilaflar yaşayan Japon militarizmi uzun zamandır emperyalist yayılmacılık planlarını gerçekleştirmek istiyordu. Japon burjuvazisi, milliyetçi başbakan Shinzo Abe ile kararlı bir temsilci buldu. Pasifik’teki paylaşım savaşları Japonya’nın güvenlik politikalarıyla ilgili radikal değişikliklere gitmesine yol açtı. AB yönetimi İkinci Dünya Savaşı sonrasının barışçıl anayasasını değiştirerek pasifist anayasaya son verdi, anayasanın 9. Maddesi’ne ‘kollektif meşru savunma’ ifadesini yerleştirdi ve askerlerini yabancı topraklara göndermenin yolunu açtı. Japonya, 71 yıl önce sona eren İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez askerlerini ülke dışında, Güney Sudan’da görevlendirdi.

Japonya ile benzer şekilde her iki dünya savaşının baş müsebbibi Alman militarizmi de savaş sonrasının anayasasına son vererek paylaşım savaşları için kendini bir aktör olarak piyasaya sürdü. Berlin yönetimi dört bir tarafa asker yollamaya başladı. Orta Asya’dan Balkanlar ve Ortadoğu’ya kadar her tarafta Alman askerlerini görmek mümkün. Alman emperyalizmi ABD’ye kafa tutacak özgüvene de kavuşmuş görünüyor. Şimdilik direkt karşısına almak istemese de Merkel, Trump’ın ABD’sine karşı bir Avrupa ordusuyla meydana çıkma hazırlıklarında.