İstiklal Caddesi’nde eski İstanbul’dan kalan son tarihi mekânlardan biri olan Lebon Pastanesi “kapanma tehlikesiyle” karşı karşıya bulunuyor.

Lebon’un başına gelen “İstanbul yağması” için yapılan haberler daha baştan “teslim olmanın” fermanı gibi:

“İstanbul’un ilk pastanesi Lebon kapanıyor!”

Oysa doğru bakış şu olmalı:

-Lebon kapanma tehlikesiyle karşı karşıya.

Lebon Pastanesi, yağmalanan İstanbul’da yaşayan bir tarihtir.

İstanbul Ansiklopedisi’nde LEBON maddesine tam iki sayfa ayrılmıştı. Tarih Vakfı ve Kültür Bakanlığı’nın ortak yayını olan sekiz ciltlik eserde yer alabilmek başlı başına bir değer olmanın sonucudur. İki kuruluşun bir ortak olduğu şeylerin toplamı Lebon’da birleşiyor:

-Tarih ve kültür!..

Lebon Pastanesi 19. yüzyılın ikinci yarısında (1886) İstiklal Caddesi’ndeki Passage Oriental’ın (Şark Aynalı Çarşı) köşesinde 362 no’lu dükkanda kuruluyor. (Bu adreste daha sonra bir başka İstanbul markası olan Markiz Pastanesi hizmete başlayacaktır. Ama onun daha zamanı gelmemiştir, 1940 yılına kadar beklemesi gerekir).

Pastanenin kurucusu, Fransız Büyükelçisi General Horace Sebastiani’nin maiyetindeki Eduard Lebon olduğu belirtiliyor. İkinci tez ise oğul Lebon’un kurucu olduğu… Daha akla yatkın olan Eduard’ın oğlu Mösyö Lebon tarafından kurulduğudur. Fransız Büyükelçi’nin İstanbul’a gelişi için 1806 tarihi veriliyor. Baba Lebon da onunla birlikte geldiğine göre 1886’daki pastaneyi açabilmesi mümkün olamaz.

Ünlü pastane 1886’dan 1938’e kadar Lebon ailesinin mülkiyetinde hizmet vermeye devam ediyor. Mösyö Lebon 1938’de pastanenin idaresini yanında çalışan Kosti Litopoulos adındaki Rum’a bırakıyor. Kosti, ustasının yanında onun bütün hünerlerini öğrenerek yetişmiş olmanın avantajıyla “Chez Lebon tout est bon” (Lebon’da her şey güzeldir) geleneğini sürdürüyor. Lebon müessesi 1940’ta karşı sıradaki dükkanına taşınıyor, Litopoulos’un damadı Yanna tarafından işletiliyor. Bu esnada Lebon’dan boşalan yerde Avadis Ohanyan Çakır Markiz Pastanesi’ni açıyor. Bu iki pastane tatlı bir rekabet içinde İstanbullu seçkin müşterilere hizmet veriyor.

Lebon Pastanesi 1960’larda eski canlılığını yitiriyor. Bir süre sonra da kapanıyor. 1992’de eski yerinin yanında Hotel Richmond’un altında otel işletmesine bağlı olarak yeniden aynı adla açılıyor. Bir süre sonra da kapanıyor.

1985’te Burç Pastanesi’nin sahipleri Abdurrahman Cengiz ile Şakir Ekinci, Lebon’un isim hakkını alarak ünlü pastanenin yeniden İstiklal Caddesi’ne dönmesini sağlıyor. Tıpkı kuruduğu düşünülerek kökünden kesilen büyük gövdeli bir ağacın yanından filiz veren bir dal gibi Lebon’u Beyoğlu’nda yaşatıyorlar.

Böylece 1886’da kurulup, değişik aileler eliyle gelişen Lebon’un son sahipleri “Lebon’da her şey güzeldir” geleneğini yaşatmaya devam ediyorlar.

Salah Birsel “Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu” adlı eserinde Lebon’un müşterilerini dörde ayırıyordu. Birinci gruptakiler sabah kahvesini içmeye gelenler ki, aralarında Yahya Kemal de sıklıkla yer alıyordu. İkinci grubu işadamları oluşturuyordu. Öğle vakitlerinde gelip yemekli toplantılar yapıyorlardı. Üçüncü grubu alışveriş yorgunu hanımlar oluşturuyorlardı, çay-pasta molası verip yeniden alışverişlerine dönüyorlardı. Dördüncü grupta siyasetçiler, üst düzey bürokratlar, edebiyatçılar ve sanatçılar yer alıyorlardı. Ülke sorunları, sanat edebiyat tartışmaları yapılırken çaylar ve kahveler içiliyordu.

Lebon’un müdavimleri arasında Namık Kemal, Şinasi, Pierre Loti, Claude Farrere, Ebüzziya Tevfik, Sait N. Duhani, Salah Birsel, Yunus Nadi, Nurullah Berk, Kenan Yontunç ve Yahya Kemal bulunuyordu.

Genç yazarlarımızdan Merve Küçüksarp’ın “Yasaklar Şehrinde Aşk” (2019) adlı romanı Lebon’dan çikolatalı kek almaya giren genç güzel kadının (Amelya) hikâyesiyle başlıyor.

Lebon lezzetli ürünleri kadar edebiyat dünyasındaki yeriyle de yüz yılı aşan geleneğini sürdürüyor.

Şimdi bu mekâna sadece bir pastane denilebilir mi?

2021 yılının son aylarına gelindiğinde ise Lebon’un bulunduğu binanın mal sahibi olan Karagözyan Ermeni Yetimhanesi Vakfı kira sözleşmesini uzatmayarak Lebon Pastanesi’nin bulunduğu dükkânı tahliye etmesini istiyor.

İstanbul için çalışan kurumlar, İstanbul’u koruma mücadelesi verenler, İstanbul’u sevenler bir araya gelerek İstiklal Caddesi’ndeki bu lokal için bir şeyler yapabilmenin yollarını aramalılar, çünkü;

-Lebon İstanbul’dur!