Çatışma, kriz, savaş. Biri bitmeden diğeri patlak veriyor. Hemen her gün yeni bir ülkeden kriz girdabına düşüyor. Doğu, batı, kuzey, güney; coğrafya, mekan, sınır fark etmiyor. Yerküre büyük bir alt üst oluşun içinde. Dört bir tarafta bu çatırdamanın izlerini görmek mümkün. Haritanın herhangi bir yerine uzanan parmaklar mutlaka bir krize temas ediyordur.

Kapitalist-emperyalist sistemin içinde debelendiği kriz büyürken mevcut dünya sistemi çatırdıyor. Tam da Antonio Gramsci’nin işaret ettiği gibi “eskinin ölmek üzere olduğu, ama yenisinin de doğamadığı zamanlardan geçiyoruz.”

Yeni neden doğamıyor? Dünya artık eski dünya değil. Küresel güç merkezleri arasındaki kapışmalar, gerileyen hegemonyalar, yükselen yeni aktörler hepsi doğumu geciktiren etmenler. Bunlarla da sınırlı değil elbet.

Mevcut neoliberal kapitalist sistem iflasın eşiğinde. Hatta iflas etti. Yerine neyin konulacağı konusunda belirsizlik var. Liberal hür dünya, bir süre öncesine kadar “tarihin sonu”nu ilan ederek kapitalizmin mutlak zaferini ilan ettiğinden teslim olunan bu şartlanma üzerlerine çöktü.

ASYA-PASİFİK’TE MEYDAN OKUMA

Yeni bir bölüşüm, tahkimat zamanı, ama nasıl? Yüz yıl önceki, hatta İkinci Dünya Savaşı sonrasının koşullarında faklı bir jeopolitk denklemle karşı karşıyayız. Kaynakların, ülkelerin, sınırların ve toplumların kapalı kapılar ardında cetvellerle belirlenmesinden farklı bir denklem söz konusu artık.

ABD hegemonyası hiç olmadığı kadar gerilemiş durumda. Tek başına düzen kurucu olmaktan uzak. Ekonomik, politik, askeri maliyeti karşılayabilecek üretimden uzak. Yaşanan seçim rezaleti ve ülkenin içine düştüğü kaos dahi nasıl bir çaresizlik içinde olduğunun göstergesi.

İçe kapanan, kendi halleriyle meşgul olan Amerikan boşluğunu doldurmaya aday oyuncular tarih sahnesine çıkmaya devam ediyorlar. ABD içe kapanadursun Asya-Pasifik ülkeleri Çin liderliğinde tarihi bir anlaşmaya imza attı. Yarım asır önce Amerikan emperyalizminin kan gölüne çevirdiği Vietnam’da 15 ülke dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşmasına evet dedi.

RUSYA SICAK DENİZLERE İNİYOR

Vietnam’daki zirvenin gerçekleştiği günlerde Rusya “sıcak denizler”e inme hayalinde bir adım daha attı. Rusya’nın sadece Akdeniz’e değil, Kızıldeniz üzerinden Hint Okyanusu’na da uzanmasını sağlayacak hamle çerçevesinde Sudan’da askeri deniz üssü kurma konusunda anlaşmaya varıldı. Kızıldeniz kenarında Port Sudan’da kurulacak bu üs Babül Mendep Boğazı üzerinden Akdeniz ve Hint Okyanusu’na giriş-çıkışlar için karakol işlevi görecek.

Alman Bild gazetesi üç gün önce Afrika’ya inmeye başlayan Rusya’nın stratejisini kapsamlı şekilde ele almıştı. Almanya Dışişleri Bakanlığının gizli raporuna dayandırılan habere göre Moskova, 2015’ten bu yana 21 Afrika ülkesiyle askeri iş birliği anlaşmaları yaptı. Orta Afrika Cumhuriyeti, Mısır, Eritre, Madagaskar, Mozambik ve Sudan’da askeri üs kurma izni verilmesi konusunda güvence aldı.

‘AFRİKA BOYNUZU’ KAYNIYOR

Merkez güçler arasındaki bilek güreşinin yarattığı türbülans bölgesel, yerel sorunları da ısıtıyor. Aynı anda Afrika’nın doğusuyla batısı birden karışmaya başladı. Üstelik doğudaki Etiyopya’da yaşanan sorun Eritre’ye de sıçrarken tam da Rusya’nın konumlanacağı Afrika Boynuzu’nun hemen dibinde. ABD ve Çin’in Cibuti’de askeri üsleri var.

Batı yakasında Batı Sahra’da Polisaro Cephesi ile Fas arasında patlak veren çatışmalar bütün bir bölgeyi ateşe atabilecek türden. Cezayir’in Fas’ı suçlayıcı açıklamaları Tigraylar’ın Eritre’yi Etiyopya’yı desteklemekle suçlaması alev topunun yakıcılığını gösteriyor.

LİBERAL MÜDAHALECİK KALDIĞI YERDEN

ABD ise Trump sonrası yeni “liberal müdahaleciliğe” hazırlanıyor. “Önce Amerika” diyerek içe kapanan Trump’ın yerine “ABD düzen kurmada liderlik yapmalıdır. Bu sorumluluğundan vazgeçemez” diyen Biden’ın gelişi bunun işareti.

Dizginlenemeyen neoliberal kapitalist hırs, emperyalist yağmacılıkla birleşince dünyanın da payına haliyle kaos ve kriz düşecek. Samir Amin “Liberal Virüs” kitabında ABD’nin dünyayı militer olarak denetim altına alma tercihinin tüm halklara yönelik bir tehdit olduğunu vurgularken bunun Hitler’in yapmak istediğinin bir devamı niteliğinde olduğunu ifade eder. Dünya koronavirüsle boğuşurken “liberal virüs”e dikkat... Her iki virüsün sancılarını önümüzdeki günlerde daha fazla hissedeceğiz.