Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Dilci yazarlarımızdan Kemal Ateş, “Dil Hurafeleri” adlı yapıtında (İmge Kitabevi Yayınları, 2010), “laikçi” için şöyle diyor: “Türkçede böyle bir sözcük yok, yeni bir sözcük olarak sözlüklere girme olasılığı da yok. Çünkü yanlış türetilmiş bir sözcük. ‘Ekonomikçi’, ‘olimpikçi’ denmeyeceği gibi, ‘laikçi’ de denmez.Akılları sıra ‘dinci’ sözüne misilleme… ‘Dinci adam’ denir ama ‘laikçi adam’ denmez…” (s. 78)

“Laikçi” uydurmasını ilk kim kullanmıştı?

Kesin bir şey söylemek güç.

Çünkü bizim alaturka liberaller arasında bu konuda “patent yarışı” var!

İlk itiraf, “uçuk entelektüel” Nur Vergin’den gelmişti. (“Uçuk entelektüel” tanımlaması bana ait değildir, Nur Vergin’in kendi ifadesidir. 24 Aralık 2001 tarihli Milliyetgazetesinde DeryaSazak’la görüşmesinde, kendini aynen böyle nitelemişti.)

Prof. Dr. Nur Vergin, Fransa ve Türkiye’deki laiklik uygulamalarını gördükten sonra, “laisizm” sözcüğünü Türkçeye “laikçi” diye çevirdiğini, göğsünü gere gere söylemişti bir televizyon izlencesinde.

Derken, Prof. Vergin’e iddialı bir “rakip” çıktı. Uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinin Brüksel muhabirliğini yaptıktan sonra Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığına yükseltilen eski “Mocu”Hadi Uluengin, bu sözün “mucidinin” gerçekte kendisi olduğunu açıkladı! “Brüksel Lahanası” olarak da tanınan bu ünlü dönek, 15 Eylül 2007 günlüHürriyetteki köşesinde, “İftiharla açıklayabilirim ki, çok bilmişlerin‘uydurma’ demeye kalkıştığıo ‘laikçilik’ deyiminin Türkçedeki mucidi benim” diye yazdı. (Türkçe bilgisi kıt ama sözcük türetmeye kalkıyor! Üstelik uydurduğu “terim”e de “deyim” diyor!)

Görüldüğü gibi, konu hayli “derin” ve çapraşık! Hatta işin ucunun CIA’ya ve Graham Fuller’e uzandığını düşündüren kimi belirtiler bile var. (Bkz. “Fuller, ‘radikal sekülarist’ ve ‘laikçi’ ” başlıklı yazımız, BirGün, 16 Ocak 2017)

* * *

Liberaller kendi aralarında bu uyduruk söz için “patent ve telif” kavgası yaparken, “laikçi” kullanımı da aldı başını gitti! Dinci-şeriatçı kesimi bir kalem geçiyorum. Onlar zaten laikliğin yeminli düşmanları! Peki, laik yaşam biçimini benimsemiş şu entel-dantellere ne oluyor? Onlar neden laiklik düşmanlarıyla aynı dili kullanarak şeriat özlemcilerinin ekmeğine yağ sürüyorlar?

Laikleri “laikçi” diye aşağılamayı marifet sayan her soydan liberal ve dönek solcu, ortalıkta geziniyor. Hepsi de “mektep medrese” görmüş, “mürekkep yalamış” adamlar! Birkaçının adını burada kayda geçirelim:

Ahmet İnsel, Hadi Uluengin, Nuray Mert, Şahin Alpay, Cengiz Çandar, Ergun Babahan, NazlıIlıcak, Nagehan Alçı, Ahmet Hakan, Alev Alatlı, Oya Baydar, Nabi Yağcı, Oral Çalışlar…

Tabii bu listeye, AKP yalakası bilcümle gazeteci, akademisyen, yorumcu tayfasını da ekleyebiliriniz.

Bütün bu “aydın”lar, laiklere karşı Akit yazarlarıyla ağızbirliği etmekten utanmıyorlar!

Sözgelimi Nuray Mert, üstelik de BirGün’nde şu satırları yazabiliyor:

“Ben, 28 Şubat post-modern darbesinden sadece beş yıl sonra, 2002 seçimlerinde AKP’nin iktidara gelmesini, Türkiye’nin demokratikleşmesi yönünde, esaslı bir dönüşüm sürecinin miladı olarak görüyorum. Bu açıdan baktığımızda, 28 Şubat 1997’den 2008’e AKP’yi kapatma davasına kadar geçen süre, laikçi otoriter siyasetin son çırpınış süreci olarak görülebilir.” (BirGün, 1 Mart 2013)

Recep Tayyip Erdoğan’ın, Mert midir nedir bir kadın!” diye andığı Nuray Mert, 2013 yılının Mart ayında bile, AKP’nin 2002 ile 2008 arasındaki karşıdevrimci girişimlerini, “Türkiye’nin demokratikleşmesi yönünde esaslı bir dönüşüm sürecinin miladı” olarak görebiliyor!

Ya Cengiz Çandar’a ne demeli?

AKP’ye verdiği destekten pişmanlığını dile getirdiği bir söyleşide bile “laikçiler” söyleminden vazgeçmiyor:

“Siyasi İslam ve Türkiye’deki yansıması hakkında daha bilgili olunsa, laikçilerin sığ eleştirel yaklaşımından farklı, sağlam çözümlemeler yapılmış olsa, bugünkü durum daha farklı olabilirdi.” (t24, 12 nisan 2016)

Tarihsel TKP’nin son Genel Sekreteri Nabi Yağcı da sosyalizm defterini kapayıp AKP’ye yelken açtıktan sonra kapılandığı Referans veTaraf gazetelerindeki yazılarında, liboşların “laikçi” söylemini benimsemekte bir sakınca görmedi. Oysa TKP’nin tarihi boyunca en çok önemsediği, değer verdiği ilkelerden biriydi laiklik...

* * *

Yeni liberaller ve dönek solcular, laiklik için sokağa çıkan, eylem yapan savaşımcı kadınlarımızla, tıpkı şeriatçı kalemler gibi, “laikçi teyzeler” diye dalga geçmekten büyük keyif alıyorlar.

Belli ki, bunların kendi annelerine de saygıları yok!

Çünkü “laikçi teyzeler” geyiğini sürdüren liberal aydınların saygıdeğer annelerinin de birer “Cumhuriyetkadını” ve “laikçi teyze” olduklarından hiç kuşku duymuyorum.