Libya’da Türkiye kazandı mı? Ekonomi kötü, kriz derinleşiyor, AKP yönetemiyor. Sıkışan iktidarın bugünlerde hiç olmadığı kadar zafer hikâyelerine ihtiyacı var. Libya’da zafer kazandık nidaları bu ihtiyacı karşılıyor!

Salgın krizinin gölgesinde gündemi en fazla meşgul eden konuların başında Libya geliyor. Küresel pandemi krizine rağmen durmayan askeri ve diplomatik trafik, çok aktörlü krizi haliyle gündemin en üst sıralarına taşıyor. Sahadaki hareketlilikle birlikte AKP semalarında büyük bir gayretkişlikle “Libya’da Türkiye kazandı” tezleri ortaya saçılmaya başlandı. Günlerdir ısrarla Türkiye’nin savaşın seyrini değiştirdiği yönünde tezler işleniyor, servis ediliyor.

Peki, hakikaten iddia edildiği gibi “Libya’da Hafter kaybetti Türkiye kazandı” mı?

“Ankara, Hafter’i mağlup etti”, “Hafter siyasi arenadan silinecek” türü başlık ve yorumlara bakılacak olursa İhvan destekli Trablus yönetiminin ortalığı silip süpürmüş olması gerek. Ancak tabi ki öyle değil.

AKP iktidarının askeri, siyasi, ekonomik desteği seferber ettiği Trablus merkezli Fayiz Mustafa es-Serrac yönetiminin son günlerde Hafter birliklerine karşı bir takım kazanımlar elde ettiği aşikâr. Trablus çevresindeki birçok kasaba ve bölgenin kontrolünün elde edildiği de. Kasım ayında Ankara-Trablus arasında imzalanan mutabakatlar kapsamında sağlanan destek Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) hava sahasında hakimiyeti getirdi. Bu da Trablus’u ablukadan kurtarırken bu motivasyonla Trablus yönetiminin alan genişletmeye yöneldiği de ortada.

ASLINDA NE OLUYOR?

Öncelikle dengeler Libya genelinde değil, Trablus merkezli olarak UMH lehine değişti. Ankara’nın fiili dahliyle Hafter’in 14 aylık kuşatması Trablus kuşatması kırıldı. UMH, Trablus’un kontrolünü tamamen ele geçirdiklerini açıklarken General Halife Hafter komutasındaki Libya Ulusal Ordusu (LUO) tarafından yapılan açıklamada birliklerin Trablus dışına çekilmesinin BM’nin çağrısına yanıt olarak gerçekleştirildiği iddia edildi. Gerekçe olarak ise taraflar arasında BM gözetiminde salı günü başlayan 5+5 askeri komitesi görüşmeleri gösterildi.

UMH Ankara’nın da desteğiyle LUO’yu kuzeybatı ve başkentteki çoğu bölgeden çıkardı. Buna karşılık Hafter, 1 Haziran’da bazı yerleri tekrar geri aldığını açıkladı. Pazar günü Trablus’un yaklaşık 50 kilometre güneyindeki stratejik El Asaba kasabasını ele geçirdiğini duyurdu. Trablus hükümeti de kasabayı kaybettiklerini doğruladı.

Özetle tarafların karşılıklı olarak birbirilerinden çeşitli bölgeleri, kasaba ve kentleri almaya devam ettiği çatışma hali sürerken herhangi bir tarafın mutlak bir üstünlüğünden bahsedilemez. Bütün bu günlük “kazanımlar”ın iddia edildiği gibi savaşın seyrini değiştirdiği yönündeki değerlendirmeler iddialı. Gerçeğin sadece bir kesitini sunan, resmin bütününü görmeyen bu değerlendirmeler algı yaratmaya yönelik.

PEKİ, NEDEN ZAFER HAVASI?

Ekonomi kötü, kriz derinleşiyor, iktidar dağılıyor. Sıkışan iktidarın bugünlerde hiç olmadığı kadar zafer hikâyelerine ihtiyacı var. Libya bu ihtiyacı karşılıyor. Ne de olsa hazır bir geniş alıcı pazarı var. Hamaset dolu hikâyelere teşne milliyetçi, muhafazakâr kitle sorgusuz sualsiz hikâyenin alıcısı. Büyük ülke algısı içlerindeki dürtüleri okşuyor.

Arkasına başta Körfez ülkeleri olmak üzere birçok Batılı devleti alan Hafter için yolun sonu gözükmüş değil. Unutulmamalı ki Mısır-BAE başta olmak üzere bölge ülkelerinden sıkı bir destek alan Hafter hala ülkenin dörtte üçlük bölümünü kontrolü altında tutuyor. Tüm bu sahadaki hareketliliğin bir yansıması olarak diplomatik trafik de hızlandı. UMH Başbakanı Serrac Perşembe günü Ankara’ya geldi. Bir gün öncesinde ise UMH’nın Başbakan Yardımcısı Ahmed Muaytik Moskova’daydı. Aynı saatlerde ise Hafter baş destekçisi Mısır’daydı. BM Güvenlik Konseyi de ateşkes çağrısını yineleyerek Cuma gecesi Libya’ya uygulanan silah ambargosu kararını bir yıl daha uzattı.

Çok aktörlü bölgesel bir nüfuz mücadelesinin av sahasına dönüştürülen Libya’daki vekalet savaşının ortaya çıkmasında pay sahibi olan siyasal İslamcı iktidar, şimdi bu ülkedeki gelişmelerden kendisine siyasi rant devşirme peşinde. Anlık kazanımları içeriye “zafer” diye pazarlansa da günlük dengeler değişse de savaş sona ermiş değil. Şu aşamada bir zafer ya da hezimetten söz edilemez. Nihai bir çekilme söz konusu değil. Kanlı bir iç savaşın, kardeş kavgasının kazananı da zaten olmaz. Her halükârda savaş bir yana, yönetilmesi gereken devasa bir siyasi kriz, arka planda ise ülkenin paylaşılması ihtimali olacak.