Kriz ve dönüşüm dönemlerinde toplumlar lider üretir. Belirsizlik ve yıkım kaygıları, çalkantı ve tehdit zamanlarında insanlar bir mekan, kişi ya da sembol etrafında yığınlaşma eğilimi gösterirler.

Fiziki bir toplanma, bir araya gelme hali olabilir bu, örneğin şiddetli bir deprem sonrası sokaklara fırlayan insanlar bir yerde toplanırlar, yalnız kalamazlar. Lideri üreten ise ruhsal/ zihinsel kümeleşme, yığınlaşma eğilimidir. Kurtarıcı efsaneleri kadim zamanlardan bu yana dönüşüm dönemlerinde etkinleşir.

Kurtarıcı/ lider yığınları asıl olarak sorumluluktan kurtarır. Kendi kaderlerinin efendisi olmaktan korkanlar, kaderlerini bir başkasına teslim eder, boyunduruğuna gönüllü girerek hayatta kalmaya çalışırlar.

Bu teslim olma halinin ikili bir yapısı vardır. Lider ne kadar yüceleştirilirse o kadar da risk altına sokulur. Artan her yetki, verilen her güç aynı zamanda liderin hayatını da o denli pamuk ipliğine bağlar. Lider en güçlü olduğu dönemde en küçük bir tökezlemede alaşağı edilebilecek denli zayıflaşır da. Kurtarıcılar ilk kurban edilecek olanlardır.

Şu ya da bu şekilde, kahramanlık donanımlarına sahip olarak ya da aslında hiç bir niteliği, becerisi olmadan da lider olunabilir. Çünkü lider olunmaz bu dönemlerde lider olarak seçilinir.

Yığınlaşan ve birörnekleşen toplumun lider olarak seçtiği kişi kendisinde yoğunlaşan gücün büyüsüne kapılmadan edemez. Güç büyüleyicidir. Yığınlar lidere kudret atfettikçe, lider gücün kendisine verildiğine değil bizatihi kendisinden kaynaklandığına vehmeder. İnsanlar beni güçlü kılmadı ben güçlü olduğum için zirveye çıktım!  

Güç yoğunlaşması ve gücün kaynağının yer değiştirmesi özelliği yabanıl toplumlardan bu yana bir şekilde denetim altına alınmaya çalışılmış. Bilinen, bulunan en iyi çare liderlik süresinin kısıtlanması olmuş. Toplumun liderlik süresini kısıtlamasının en önemli nedeni liderin gücün kaynağının bizatihi kendisi olmadığını, gücün ona verildiğini ve geri alınacağını bilmesini sağlamak. Aksi halde lider gücün kendi varlığından kaynaklandığına inanmaya başlar.

Neredeyse hiçbir lider, bu süre kısıtlamasına gönüllü olarak razı gelmez. Tarihte kurucu liderlerin çoğu ölene kadar lider olarak kalmış ya da kalmaya çabalamışlardır. Antik Yunanın çok tanrılı zihni insanı ölümlü olarak kabul ettiği, dolayısıyla insana ölümsüzlüğü atfetmediğinden insan liderler, ölümsüz Tanrı lider rolünü üstlenememişlerdir.

Şu demokrasi dediğimiz ‘çağdaş’ yönetim biçimi liderin gücünün Tanrılaşmasını liderlik süresine kısıtlama koyarak ve oylamaya tabi tutarak denetlemeye çabalar. Ama onda bile kriz zamanlarında sürenin bir şekilde uzadığı olmuştur. Savaş zamanlarından de Gaulle  ve Churchill, kriz ve dönüşüm zamanlarından Thatcher ‘batı’ demokrasilerinin de Tanrı/lider gereksiniminden azade olmadığını kanıtlar.

Liderlik süresinin hayat boyu değil de belli bir süre için verilen bir güç olması liderler de ölümsüzlük isteğinin evrilmesine ve yaptıkları, bıraktıklarıyla ölümsüzleşme eğilimine neden olur. Madem hayat boyu lider olamayacağım o zaman kendi hayatımı çok aşan süreler boyunca yaşayabilecek şeyler yaparak ölümsüzleşeyim.

İşte bu ruh hali her ne yapılacaksa benim istediğim gibi olmalı, eserin tek sahibi ben olmalıyım isteklerini doğurarak lideri otoriterleştirir. Kriz de kendi kaderlerini teslim edenler de lidere bu gücü gönüllü olarak verirler. Tek farkla, lider beklentiyi karşılamazsa ona biçecekleri cezayı daha da ağırlaştırma pahasına olur bu güç transferi. Lider aslında içten içe gücü arttıkça zayıfladığını da hisseder. Bu his kendisini daha da ölümsüzleştirecek uygulamalara eğilimini artırır, risk almaya başlar.

Liderlerin iki de bir biz kefenimizle geldik bu noktaya deyip durmaları biraz da bu yüzdendir. Lider evet, bir yandan ölüme yakın ama aynı anda ölümsüzleşmeye de ramak kala bir güce sahip olarak yaşar ama sonuçta hala insan kalan bir yanı da vardır. Bu insan kalan yan, hele bir hastalık ya da kaza ile ölüm fikrini somut olarak yaşarsa ölümsüzlük isteği katmerlenerek artar. Toplumun ya da kuralların değil de hayatın kendisinin onun gücünü sonlandıracağını hisseden liderin risk alma davranışı kuvvetlenir. Ölümsüzleşmek ile nasılsa öleceğim umurumda bile değil terazisine binen lider eğer donanımlıysa mütevazılaşır ve kalacak olanların gönlünü kazanmaya çabalar. Ama donanımsızsa benden sonra tufan diyerek ölüm korkusunu saldırgan bir yıkıcılıkla yenmeye çabalar.

Toplumların kurtarıcı kahramanları sonunda öldürmek üzere seçtikleri gerçeğini bilen liderler topluma bir katkı sağlar. Diğerleri de bir şekilde ölümsüzleşirler ama sonsuza kadar lanetlenmek üzere.