CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişimi davasında bugün açıklanan karara ilişkin, "Mahkeme, cezaları verirken alt sınırdan uzaklaştı, uzaklaşması zaten gerekiyordu. Ama ilginç bir şekilde, istinaf yönünü tamamen kapatır şekilde, özellikle 2 yılın altındaki cezalar yönünden, neredeyse tüm sanıklar yönünden ‘hükmün açıklanmasının ertelenmesi’ kararı verildi. Bu, hukuksuz bir yaklaşımdı" değerlendirmesi yaptı.

Linç girişimi davası: Kılıçdaroğlu'nun avukatından çıkan karara ilişkin açıklama
Fotoğraf: Depophotos

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik Çubuk'taki linç girişimi davasında karar çıktı. Mahkeme, Kılıçdaroğlu'na yumruk atan Osman Sarıgün'e “basit yaralamadan” 2 yıl 1 ay hapis cezası verirken, hükmün açıklanması geri bırakıldı.

Kılıçdaroğlu'nun avukatı Celal Çelik, linç girişimi davasında bugün verilen kararı değerlendirdi.

Kararı istinafa taşıyacaklarını belirten Çelik, “Normal şartlar altında, bir davadan sonra soru yöneltildiğinde yanıt vermek kolay. Neden? Çünkü hukuksal değerlendirme yaparsınız. Yani bir hakim yanlış karar verebilir, yanlışlar yapar, bize göre yanlış olduğunu düşündüğümüz şeyler açığa çıkar. Onları ifade edebiliriz ama bu karar öyle değil. Bu karar bize, en baştan itibaren şunu göstermiş oldu zaten: Tamamen siyasi otoritenin, siyasi erkin vermiş olduğu talimatlar çerçevesinde, olayın vahametinin küçültülmesine çalışma iradesini yansıttı bize bu karar aslında" dedi.

Çelik şöyle devam etti:

"Çünkü normal şartlar altında bu yargılamanın ağır ceza mahkemesinde görülmesi gerekiyordu. Hiçbir şekilde asliye ceza mahkemesinde bu dava açılamazdı, yürütülemezdi. Bu gerekçeyle biz, biliyorsunuz tüm süreçlerde mahkemeden görevsizlik kararı verilmesini istedik. Davanın, Genel Başkanımızı öldürülmeye yönelik linç girişimi kapsamlı öldürme teşebbüsü suçu kapsamında olan bir suç olduğunu ifade etmiştik. O yüzde, mutlak bir şekilde dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesi gerekiyordu.

“DOSYANIN AĞIR CEZA MAHKEMESİ'NE GİTMESİ GEREKİYORDU”

Maalesef ısrarlı bir biçimde -ki en komik olan şuydu aslında- bazı sanıklarla ilgili ‘suç işlemeye tahrikten’ dava açılmıştı. Düşünün; hem ‘suç işlemeye tahrik’ diyorlar ki ortadaki tahrik edilen suç öldürmeye yönelik suçtu. ‘Öldürün’ denilmişti, ‘Yakın’ denmişti. Dolayısıyla ‘Yakın, öldürün’ anlamı, adı üstünde öldürmeye yönelik bir teşvik anlamını içeriyor. O çerçevede siz bir insanla ilgili bu davayı açıyorsanız artık eylem, bütün olarak ‘öldürmeye teşebbüs’ kapsamında değerlendirilmesi gerekiyor. O yüzden dosyanın, ağır ceza mahkemesine gitmesi gerekiyordu. Ama ısrarlı bir biçimde buna karşı çıkıldı ve sonucunda da zaten gördük.

Mahkeme, evet, cezalar verirken alt sınırdan uzaklaştı, uzaklaşması zaten gerekiyordu. Ama ilginç bir şekilde, istinaf yönünü tamamen kapatır şekilde, özellikle 2 yılın altındaki cezalar yönünden, neredeyse tüm sanıklar yönünden ‘hükmün açıklanmasının ertelenmesi’ kararı verildi. Bu, hukuksuz bir yaklaşımdı. Bu, alınan talimatın bir gereğinin ortaya konduğu gerçekliğini açığa çıkardı. Zira her sanık yönünden ayrı değerlendirme yapmak gerekir.

"HAKLARIMIZI ARAMAYA DEVAM EDECEĞİZ"

Hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararının verilebilmesi için, o kişinin işlemiş olduğu suçtan ötürü pişmanlık duyması ve bir daha suç işlemeyeceği konusunda bir inanç yaratması gerekliliği söz konusuydu. Oysa biliyorsunuz, duruşmada sanıklar, -birçoğu açısından söylüyorum- o işlemiş olduğu suçtan pişmanlık duymadıklarını ifade etmişlerdi. Şimdi hem işlemiş oldukları suçtan pişmanlık göstermeyen sanıklar var hem de bu sanıkların cezaları hükmün açıklanmasının ertelenmesi kapsamında ertelenmişti. Bu hukuksuzluktu. Hakimin bir anlamda suç işlediğini ifade etmek durumundayız.

Çünkü dosya kapsamına uygun olmayan kararlar verdi. Ama biz, bu mücadelemizi devam ettireceğiz ve sonuç itibariyle öncelikle elbette bu hükmün açıklanmasının ertelenmesi yönünden ağır ceza mahkemesine itirazlarımızı sunacağız. Onun ötesinde diğer suçlar yönünden de istinaf mahkemesinde haklarımızı aramaya devam edeceğiz.”