Bugünlerde herkesin dilinde aynı şey var; doların yükselişi, liranın düşüşü. Haliyle başlıktaki soru da soruluyor. İktidar sözcüleri hemen hep bir ağızdan “Hayır” deseler de, liranın düşüşü ile iktidarın düşme ihtimali arasındaki ilişkiyi herkesten çok onlar kuruyor.

Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü Bekir Bozdağ’ın yaptığı tam da bu. Dolar üzerinden vatandaşın kararını etkilemek isteyenler olduğunu söylüyor ve onları da dışarıda arıyor: “Dolarla oynayarak, milletin cebine, millete zarar verecek sonuçlar ortaya koyarak bu seçimin sonuçlarını değiştireceğini düşünenler varsa aldanıyorlar.

Hem Erdoğan, hem Yıldırım, hem de Bozdağ dövizdeki bu çılgın hareketin konjonktürel olduğunu, Türkiye ekonomisinin gerçeğini yansıtmadığını söylüyorlar. Konumlandıkları farklı yerlerden onların ağzına bakarak açıklamalar yapan sözcüleri de aynı şeyi tekrarlayıp değişik isimler verdikleri dış güçlere işaret ediyorlar.

Sürekli takışıp atıştığımız, pek sevdiğim esnaftan AKP’li bir dostum var. Dövizden, doların durdurulamaz halinden, zoraki durdurulan ve hemen seçim sonrası 8 liraya falan fırlayacak olan petrol fiyatlarından sıkıştırmaya çalışıyorum… Nafile!

Ona göre, Erdoğan neylerse güzel eyliyor ve şimdi liraya ne oluyorsa hepsi dış güçlerin oyunu!

Onu iyice provoke edip, en az on kez “dış güçler”, “üst akıl”, “Türkiye’nin gelişmesini durdurmak isteyenler” falan dedirtiyorum. Sonra, “Bak, Reis bu dediklerini duymasın” diyerek cebimden çıkardığım telefonla, etrafımızda toplanan esnafa da dinleterek, ağır darbeyi indiriyorum!

Darbe dediğim birkaç gün önce cebime gönderilen Erdoğan’a ait eski bir televizyon konuşması. Bizimki ve diğer esnaf arkadaşlar gözlerini kulaklarını benim telefona dikip dinliyorlar:

“Şimdi tabii bizde bir adet var, ülkede başımıza bir şey geldiği zaman hemen dış kuvvetler deriz. Dış güçler deriz, yabancılar deriz, şu deriz bu deriz… Bazen onlara isimler de buluruz. Ve bunlar sebebiyle işte biz ayağa kalkamıyoruz, kalkınamıyoruz, birliğimiz beraberliğimiz bozuluyor filan. Yani bu doğru da olabilir, ancak ben buna katılamıyorum. Niye katılamıyorum? Eğer sizin bünyeniz güçlüyse, sağlamsa, bünyede olan virüs hiçbir zaman sizin o bünyenize zarar veremez.”

Aynen böyle diyor Erdoğan!

Bunu dinletip başka hiçbir şey söylemeden bizimkini diğer esnafla baş başa bırakıp ayrılıyorum.

Dövizdeki hareketler, liranın durumu şaka değil. Ne kadar ciddi olduğu zamanla cepler alev alev yanmaya başlayınca daha açık görülecek. Aslında, bunu en net gören de iktidar ve seçimi bu kadar öne çekip “baskın” haline getirmesinin nedeni de bu!

Bu kez yine AKP’ye oy verecek, Erdoğan’ın söylediği hiçbir şeyden kuşku duymayan, mobilya üretiminin de başkenti diyebileceğimiz Siteler’den büyük bir üreticiyle konuşuyorum. Başlıktaki soruya cevap arıyorum.

Biz takım tutar gibi parti tutuyoruz. Ben oyumu katiyen değiştirmem. Dolar bize ne yaptı diyorsan, öldük biz. Bizi bir anda yok etti. Her şey durdu. Hayat yok oldu bizde. Benim oyum değişmez ama her gün burada daha önce AKP’ye oy vermiş ama bu kez vermeyeceğim diyen insanları duyuyorum. Galiba bu doların seçim sonuçlarına bir etkisi olacak.” Böyle diyor!

Ana muhalefet partisinden konuştuğum birkaç isim de, “Takım tutar gibi parti tutma” değerlendirmesini yapıyor ve dolar nereye çıkarsa çıksın, lira nereye düşerse düşsün Erdoğan’dan vazgeçmeyecek bir kitleye işaret ediyorlar.

Bizim Pazar ekinde de yazmaya başlayan Prof. Ahmet Öncü’ye göre dövizdeki yükseliş iç ve dış faktörlere bağlı olarak devam edecek. Ekonomik manzara son derece karanlık ve seçimin bu denli öne alınmasının tek nedeni de iktidarın liranın düşüşünün kendisini de düşüreceğini görmüş olması.

CHP’li Selin Sayek Böke, “Bütün ekonomik veriler bir değişim ihtiyacına işaret ediyor” diyor. Liranın yerlerde sürünen hallerini değişimi tetikleyen bir faktör olarak görüyor. Ancak, o kadar işte. “Değişim için bizim de farklı bir hikâye anlatmamız ve bu hikâyeye insanları inandırmamız lazım.

Haydi, sokak sokak, dükkân dükkân, ev ev dolaşıp hikâye anlatmaya!