Yıllar içinde kitapların okunma zamanlarını kendilerinin belirlediğini öğrenmeye başladım ama nafile bir çaba olduğunu bildiğim halde hâlâ inatla listeler yapmaya uğraşıyorum. Bu kısa yazıda da yaz için oluşturduğum listelerden ve kaçış kitaplarımdan oluşan bir seçme var

Listeler ve kaçış planları

DOĞUŞ SARPKAYA

Yaz kitapları denilince aklıma öğretmen olduğum dönemde yaptığım uzun tatiller geliyor. Temmuz başından ağustos sonuna kadar deniz kenarında olacağım için Ankara’dan elimde okuma listem ve bir çanta kitapla yola çıkardım. O okuma listelerine neredeyse hiç uyamadım. Taşıdığım kitapların bir kısmı ise çantadaki esaretlerinden kurtulamadı. Ya yaz için sakladığım kuram kitaplarından fellik fellik kaçıp bir fantastik seriye sığınır ya da o esnada elime ne geçer onu okuyacağım bir kaosa sürüklenirdim. Sıcak havanın hareketleri yavaşlatan rehavetine kapıldığım zamanlar da olmadı değil. Sonuç olarak kitapların okunma zamanlarını kendilerinin belirlediğini öğrenmeye başladım. Buna rağmen hâlâ inatla listeler yapmaya, okunacak kitapları sıraya dizmeye uğraşıyorum. En azından nafile bir çaba olduğunu bilerek yapıyorum bunu.

BirGün Kitap için bu dosyayı hazırlama fikri oluştuğunda aynı ikilemle karşı karşıya kaldığımızı itiraf etmeliyim. Uyulmayacak listeler hazırlamak ne kadar doğru sorusu peşimizdeydi. Fakat sonunda, onun kadar güzel ifade edemesek de biz de içten içe Melike Uzun gibi düşünüp, “her vesileyle kitaplardan söz etmenin ne zararı var?” diyerek bu dosyayı hazırlamaya karar verdik. Dosyada uzun listeler yerine kısa bir yazı ve yazarlarla soruşturmamız yer alıyor. Gaye Boralıoğlu, Ercan Kesal, Onur Çalı, Melike Uzun, Fadime Uslu ve Oylum Yılmaz’a, “bu yaz ne okusak?” diye sorduk. Şu an okuduğunuz kısa yazıda ise benim yaz için oluşturduğum listelerden ve kaçış kitaplarımdan oluşan bir seçme var. Lafı daha fazla uzatmadan kişisel listemi sizlerle paylaşmaya başlayabilirim.

Yaz listesi

Kuram kitapları ya da “ciddi”, bilimsel eserler okumak isteyenler için yaz ayları uygun gibi gözükebilir. Ağır kitapların ilgiyle hafiflediğini deneyimlemiş biri olarak araştırma yaptığım konuları besleyecek okumalar yapmaya özen gösterdiğimi belirtmeliyim. Üzerine yazacağım bir eser için, bir sürü kitap okumak göle taş atıp dalgaların yayılmasını izlemek gibi. Mesela olağanüstü hâl üzerine çalışırken (ki hâlâ çalışıyorum) Giorgio Agamben ya da Mark Neocleous okumak zorunluluk ama temel metinleri besleyen, üzerine düşündüğüm konuları edebiyatın ve sinemanın gözünden yeniden görmemi sağlayan kitaplara gömülmeyi de çok seviyorum.

Onur Kartal’ın Yaşayan Ölüler: Sinema, Biyopolitika ve Felsefe’si kapitalizmin süreğenleşen krizi, bitmeyen savaşlar, ekolojik anlamda yaşanan çöküş ile zombi filmleri arasında bir köprü kuran bir çalışma olduğu için dikkatimi çekmişti mesela. Kartal, zombi filmlerinin alt metinlerini okurken günümüz siyaset, felsefe, sosyoloji ve antropoloji tartışmalarını yeniden alevlendirmeyi başarıyor kitabında.

Konuya edebiyat gözüyle bakmak istediğimde ise David McNally’nin Piyasanın Ucubeleri: Zombiler Vampirler ve Küresel Kapitalizm’i ile karşılaştım. Brezilya halk masallarından, İngiltere’deki çitlemeye ve geniş kitlelerin şehre sürülmesine, aylaklık kanunundan ezilenlere karşı yürütülen iç savaşa, köle ticaretinden, sömürgecilikten çağdaş Afrika edebiyatına köprüler kuran ve bu köprülerden bir ağ oluşturan bir yazar McNally. Yazarın nihai amacı, korku hikâyelerinin eleştirel okumasını tarihsel bir perspektifle ele almanın olanaklarını yaratmak.

Kaçış listesi

‘Ağır’ kitapların boğuculuğundan kurtulmak ve okuma pratiğini biraz daha hafif bir tona büründürmek için ise bir kaçış planı da yaparım çoğunlukla. Bunun için polisiye ve fantastik edebiyat her zaman yardımıma koşmuştur. Nitelikli eserlerden uzaklaşmadan okuma tempomu artıracak kitaplara yönelmeye çalışırım. Benzer bir planlama yapmak isteyenlere ilk önereceğim seri Petros Markaris’in Kostas Haritos’un maceralarından oluşan polisiyeleri olacak. Markaris, polisiye tutkunları tarafından yakın markaja alınmış bir yazar. Kostas Haritos’un başkarakter olarak arzı endam ettiği Alan Savunması, Che Kendini Öldürdü, Gece Bülteni, Batık Krediler gibi polisiyeleri Türkiyeli okurla buluştu. Marakris polisiyelerini farklı kılan özelliği katil kim sorusu aklınızı kurcalarken, cinayetler neden işlendi sorusuna da maruz kalmanız. Bu cinayetlerin toplumsallığını tartıştırarak türün sınırlarını zorlayan bir yazar Markaris.
Fantastik edebiyat söz konusu olduğunda türün klasikleşmiş eserlerine dönme eğiliminde olduğumu belirtmeliyim. Politik doğruculuğumun ağır bastığını hissettiğimde Ursula K. Le Guin okumayı tercih ederim mesela. Fantastiğin nostaljiye boğulan, politik anlamda muhafazakâr örnekleri ile dimağımı zehirlemekten de kurtulurum böylece. Yine de kimi zaman farklı yazarlara yönelmeyi denediğimi söylemeliyim. Anthony Ryan’ın Kuzgunun Gölgesi serisini okuduğumda, bu yönelişimi boşa çıkarmadığı için minnettar kalmıştım. Ryan’ın savaş karşıtlığı, insan doğasına dair gerici tezlere karşı durma kararlılığı ve gerçek çelişkileri işleme arzusu seriyi oluşturan (Kan Şarkısı, Kule Efendisi ve Ateş Kraliçesi) üç kitabı da sarıp sarmalamış. Karanlık ile içimizdeki şarkının, savaş ile barışın, ihanetler ile özverinin iç içe geçtiği anlatımıyla Anthony Ryan takip edilmeyi hak eden bir yazar.
Yaz yaklaşıyor. Bu ekonomik krizde tatil planları yapmak ne kadar mümkün bilmiyorum. Öğretmen olduğum ve iki ayımı sadece kitaplara ayırdığım o masalsı zamanlar da geride kaldı. Yine de listeler ve kaçış planları yapmaktan geri kalmamaya çalışıyorum. Belki de listenin kitapla kurulan ilişkiyi yeniden canlandırıp, okuma heyecanını canlı tuttuğunu düşünüyorumdur. Kim bilir?