Livaneli’de gizli tarih

Mavi Alay dramı

Zülfü Livaneli’nin son kitabı Serenad 2011’in Mart ayında çıktı. İlk baskısı 170 bin adetlik bir rekorla okuyucusuna ulaştı. Tamamı, “acaba bir sonraki sayfada ne var” merakıyla okunan 481 sayfalık kitap için en özlü değerlendirme Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kültür bakanı, Talât Halman tarafından yapılmış:

 “Okurlarını büyülüyor!” 
 

Edebi metin olarak elbette Halman’a eklenecek bir şey yok. Ama Serenad sadece “büyülemiyor”, aynı zamanda şiddetle biçimde sarsıyor,şaşırtıyor, insanı oturduğu yerden kaldırıp kafasını kaşıtıyor:

-Bunlardan neden hiç haberimiz yok?

 

Serenad, yukarıdaki soruyu o kadar çok sorduruyor ki, Türkiye’nin yakın tarihi açısından esaslı bir cehaletin devasa portresi oluşuyor:

-Hiçbir şey bilmiyoruz!

 

Bu o kadar önemli değil!!! Ama bundan sonrasına dikkat etmek gerekiyor:

-Bilmediğimizi de bilmiyoruz!

 

Serenad’ın ana gövdesinde “Struma Faciası” yer alıyor. 2. Dünya Savası sırasında Romanya’nın Köstence limanından aldığı 669 Yahudi yolcusunu Filistin’e götürmek üzere Karadeniz’e açılan Struma adlı gemi motorları arızalandığı için, bir süre İstanbul’da Sarayburnu’nda bekletiliyor. Kimsenin inmesine izin verilmiyor. Arızalı gemi römorkörle çekilerek Karadeniz’e sürükleniyor, Şile açıklarında da kaderine bırakılıyor. Struma orada batırılıyor.

Zülfü Livaneli bu tarihi acının ortasına yerleştirdiği büyük bir aşk hikâyesi nefes kesen bir heyecanla anlatırken, bir yandan da yakın tarih içinde gizlenmiş pek çok dramı kahramanlarının üzerinden aktarıyor.

Mavi Alay da bunlardan biri… 2. Dünya Savaşı sırasında Kırım Türklerinin oluşturduğu Mavi Alay, Türkiye Hükümeti’nin yönlendirmesiyle işgalci Almanların saflarına katılarak Sovyet Kızıl Ordusu’na karşı savaşıyorlar. Türkiye’deki Alman hayranlığı, “tarafsızlığını” koruyarak Sovyetlerin sonunun geldiğine inanıyorlar. Hitler’e küçük bir dayanışma gösterisiyle Kırım Türklerinin sonunu hazırlayan bir operasyona girişiyorlar.

Kızıl Ordu, Almanları yenince Mavi Alay da onlarla birlikte Avrupa içlerine doğru kaçıyor. Avusturya’da bir süre barınabiliyor. Sonra İngiliz ordusunun esiri olup Londra’ya götürülüyorlar. 1945 yılında İngilizler Mavi Alay’ı (ki, içlerinde sadece askerler yok, onların eşleri, çocukları da bulunuyor) Sovyetlere teslim etmeye karar veriyorlar. Hepsini bir trene koyup, vagonlarını da tahtalarla çakarak yola çıkartıyorlar. Mavi Alay’ı ölüme götüren tren Türkiye’den geçip Türk Sovyet sınarındaki Kızılçakçak Baraj Gölünün kıyısına geliyor. Burada trenden atlayan 2000 Kırım Türkü intihar ediyor. Trenden kendilerini atamayanları da sınırın öte yanındaki Sovyet Ordusu kurşuna diziyor.

Mavi Alay dramı Serenad romanındaki yan hikâyelerden sadece biri… Daha neler var, neler?

Serenad, okullarda popüler tarih dersi okutulacak nitelikte bir kitap. Bu sayede tarihle arası olmayan öğrenciler bile birer tarih tutkunu olabilirler….    

 

Not: Struma’nın nasıl battığı uzun yıllar sır olarak kaldı. Yıllar sonra Sovyet SC 213 No’lu denizaltısı tarafından batırıldığı ortaya çıktı. Struma batarken daha doğrusu batırılırken onun yanında tek denizaltı Sovyetlerinki değildi. Struma’nın yakınlarında ve denizin altında bir de Türk denizaltısı vardı. 1915 doğumlu Türkiye’nin en yaşlı denizaltıcısı Osman Nuri Karayel, geçen yıl Birgün gazetesine açıklamıştı. Biz de o kötü olayı izledik, ama müdahale edemedik, çünkü öyle emir almıştık dedi. Aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.

http://www.denizastsubay.com/index.php?option=com_content&view=article&id=114%3Adenzaltinin-95lk-cinari&catid=7%3Akonuk-yazar&Itemid=1

***


***

Gençlik Cehennemi ülke

AKP “devlet reformlarına” devam ediyor. Cumhuriyetin kuruluşuna doğru yönelen bu reformlar da sıra Atatürk’ün Gençliğe Hitabına geldi.

Aslında bunu daha önceki hükümetlerin hepsi yapabilirdi, yapmalıydılar. Çünkü o metin gerçekten de “zararlı” mesajlar içeriyor.

Mesela diyor ki:

“Memleketin başında bulunanlar gaflet, delalet, hatta hıyanet içinde bulunabilirler…”

 

Memleketin başında kim bulunacak?

Elbette Hükümetler…

O metin her zaman hükümetleri rahatsız etti. Bu yüzden de ellerinden geleni artlarına koymadılar.

Türkiye tarihin her döneminde hep aynı yerde sabit kaldı:

-Gençlik cehennemi ülke!

*** 

Vay kitapsız!

Araştırma şirketi GENAR Ocak ayında “Türkiye Sosyal Politik Analiz-3” adlı araştırmasını tamamladı.

Türkiye’nin 16 kentinde yapılan çalışmaya örnekleme metoduyla 2168 kişi sorulara cevap verdi. Samimi, içten yanıtlardı bunlar…

Araştırmanın “en baba sonucu” ise Ali Eyüboğlu tarafından yakalanmış:

-Türkiye’de her 100 kişiden 45’i hayatında hiç kitap okumamış!

Bu negatif bakış… Şöyle de okunabilir:

-Her 100 kişiden 55’i en azından bir kitap okumuş!!!