70’lerde funk ile silkelenerek orijinine dönen ve yaş bariyerini ortadan kaldıran caz, neredeyse yarım asır sonra benzer bir tarif ile yeniden genç jenerasyonun dikkatini çekmiş durumda. Şimdi yolun karşısına geçip Londra sokaklarında dolaşan ‘Son Janra Bükücüler’in peşinden gitme zamanı!

Londra’da yeniden caz güneşi doğuyor: Son Janra Bükücüler

Taner Turna

Yıl 2008. Güney Londra’nın sayılı caz mekanlarından biri olan The Crypt’teyiz. Gecenin ev sahibi İngiliz müzisyen ve prodüktör Kamaal Williams. Sahnede ise Vibrations grubu var. Müzisyenler arasında Kamaal’ın küçük kardeşim dediği Yussef Dayes de bulunuyor. Henüz 14 yaşında bir baterist olmasına rağmen bakışları üzerine çekmeyi başarıyor.

Bir dönem bas gitarist olarak reggae gruplarında çalan Jamaika asıllı babası ise bir köşede onu izliyor. Bir taraftan oğlunun ritim tutkusuna tanık olurken diğer taraftan ertesi gün okuluna geç kalmaması için 10’dan önce eve dönmenin derdinde. Evlatlarının geleceği için kaygılanan babalar… O gecenin ardından aynı zamanda mahalle arkadaşı olan Kamaal ve Yussef, daha çok vakit geçirmeye başlıyor. Farklı projelerde çalmaya devam ederken sık sık jam session’larda bir araya gelmeye özen gösteriyorlar. Nitekim Kasım 2016’da ikili, Yussef Kamaal pelerini altında “Black Focus” isimli bir albümle birlikteliklerinin ilk ve şimdilik son meyvesini verdi. İki arkadaş, bu albümde broken beat, dans müziği ve cazın tüm farklı elementlerini bir araya getirdi. Kısa zamanda tüm engelleri yıkarak geniş bir coğrafyaya yayılan albüm, pek çok müzisyen için yeni kapılar açtı. 70’lerde funk ile silkelenerek orijinine dönen ve yaş bariyerini ortadan kaldıran caz, neredeyse yarım asır sonra benzer bir tarif ile yeniden genç jenerasyonun dikkatini çekmiş durumda. Yukarıdaki mikro hikâyeden birkaç anahtar kelime çıkartayım. Özgürlük, özgünlük ve birliktelik. Şimdi müsaadenizle yolun karşısına geçip Londra sokaklarında dolaşan ‘son janra bükücülerin peşinden gidiyorum. Katılmak isteyen?

londra-da-yeniden-caz-gunesi-doguyor-son-janra-bukuculer-647711-1.

Sular durgunken

Londra’da bugün olanları yakından incelemeden önce limanda bağlı duran gemiden şehre bakalım. Elbette ki caz ve Londra birbirleri için yeni değil. II. Dünya Savaşı öncesi Duke Ellington ve Louis Armstrong gibi efsaneler, cazın fahri elçileri olarak Londra’da dans salonlarını tıklım tıklım doldurdu. Soho, uzun yıllar Ronnie Scott’s ve The Flamingo gibi cazibe merkezi mekânlarla global caz sahnesine kucak açtı. Şehir, caz müziğini altın bilezik olarak koluna taktı ve havalı kulüplerde tur attı. Ta ki Norman Jay, 80’lerin ortasında Kiss FM’i kurup The Original Rare Groove Show isimli radyo programında caz, soul, funk, R&B ve reggae’yi tek bir kazanda kaynatıncaya kadar. Aynı dönemde Camden’daki Dingwalls’ta düzenlediği efsane pazar günü partileri ile Gilles Peterson, acid-jazz adını verdiği yeni bir müzik türünü çeşitliliğin, birlik olmanın ve özgür müzikal ifadenin hüküm sürdüğü niş bir topluluğa tanıttı. Tüm bunların ardından Londra müzik sahnesinde yeni sabitler oluştu: Afrika ve Karayipler etkisiyle ortaya çıkan ham, enerjik ve dinamik yapılar, Norman Jay'in “Rare Groove” kültürü ve acid-jazz’ın sağladığı türler arası geçişkenlik. Şimdi halatları çözelim ve doğacak güneşin hemen öncesinde denize açılalım.

Sadece bir müzik türü değil, alternatif bir kültür

80’lerde değişim tohumları zihinlere atılmıştı. Fakat çeperini yırtıp filizlenmesi için değişen sosyal yaşam içinde pek çok etmenin kesişmesi de gerekiyordu. Bu yüzden “Neden caz?” ve “Neden şimdi?” sorularına ortak bir cevap bulmak mümkün değil. Biz elimizdekilerle ilerleyelim. Tüm yaratıcılık süreçleri belli sıkışmaların sonucunda ortaya çıkar. Bu durum da benzer yapı taşlarına sahip. 2000’lerde pazarlanan özgürlükçü ve eşitlikçi değerlerin gerçekle bağdaşmaması, kozmopolit bir yapıya sahip Londra’da derinden hissediliyordu. Hal böyle iken birinci ve ikinci kuşak göçmenler, ailelerinin sisteme uyum sağlama zorunluluklarını bir kenara bırakıp kalıplaşmış düzenin çatlaklarında köklerini salmaya başladı. Ortak kaderde yaşadıklarını hisseden bir topluluk, kolektif bilinçle harekete geçti. Bir araya gelme ihtiyacı, mekânları ve çeşitli etkinlikleri de beraberinde doğurdu. “Bu isyana, eşlik edecek müzik var mı?” sorusu dahi sorulmadan birileri caz sularında yola çıkmıştı bile. Cazın birbirinden farklı tarz ve motifleri kapsaması, daha da önemlisi geleneksel açıdan reddedilen sanatçılara seslerini duyurma şansı tanıması, bu doğal eğilimi sağladı.

londra-da-yeniden-caz-gunesi-doguyor-son-janra-bukuculer-647713-1.

Durumu netleştirelim. Öncelikle ortaya çıkan müzik, caz etiketi ya da kimliği değil, caz ruhu taşıyor. Zaten kimsenin isteği damgalanmak değil. Cazın köklü mirasına saygı göstererek şehrin kültürel entegrasyonunun doğal çıktısı olan soca, reggae, Afrobeat, grime, calypso, breakbeat ve dub gibi türleriyle samimi bir kucaklaşma var. Dertleri “Summertime” veya “Feeling Good”un bir başka versiyonunu yaratmak olmayan yeni nesil müzisyenler, birlikte büyürken parçası oldukları topluluğu da genişletmeyi başardı. Dolayısıyla ortaya çıkan modern caz türü, tıpkı bir zamanlar aynı sokaklarda yaşayan punk gibi bir yaşam biçimine dönüştü ve 21. yüzyılın alternatif müziği haline geldi. Yeni bir İngiliz kültür dalgası kıyıya doğru hızla yaklaşırken okyanusun diğer yakasından Kendrick Lamar, Kamasi Washington ve Thundercat’in caz ekseninde deneysel sayılabilecek üretimleri tüm dünyanın dikkatini çekti. Nihayetinde statükoya karşı açılan savaş kazanıldı. Evet, belki 1950’lerde Charlie Parker’ı ya da Louis Armstrong’u takım elbiseyle sahnede görmek şahaneydi. Fakat bugünün müzisyenleri kendilerini nasıl rahat hissediyorsa öyle giyinmeyi tercih ediyor. Kapüşonlu, sneaker’lı ya da balıkçı şapkalı olabilir. Yani çağa uygun ve doğal!

Söz sırası janra bükücülerin

Olan bitenlere biraz da topluluktan çıkan cümlelerle bakalım. Neden sahne yerine topluluk kelimesini tercih ettiğimi Ezra Collective grubunun kurucularından Joe Armon-Jones açıklıyor: “Topluluk, sahneden daha iyi bir kelime. Herhangi bir arkadaş grubuna bağlı olmayan ancak, aynı frekansı taşıyan ya da benzer etkinliklerde yer alabilecek şekilde müzik yapan insanlar, kendilerini dışlanmış gibi hissetmemeli. Çünkü bizler ayırt edici özelliği olmayan bir grup insanız.” Topluluğun yazılı olmayan manifestosunu ise genç şarkıcı Yazmin Lacey dile getiriyor: “Bence gerçekleri konuşan herkesin bu toplulukta bir yeri var. Bu bir isyan müziği. Kuralı yok. Kalbinden geçenleri söyle ya da çal. Gerçek hikâyeleri anlat. Ne gördüğünden bahset ve etrafında neler olduğunu konuş. Asıl güç buradan geliyor.” Tam bu noktada Nubya Garcia, “Toplum içinde sesin yoksa yaşadığın yere ait olamazsın” sözleriyle doğup büyüdüğü sokaklardaki varlığını net bir şekilde gösteriyor ve ekliyor: “Şu andan itibaren gelecek iki-üç nesil, cinsiyet ve etnik köken açısından eşitlikçi bir ortamın içinde büyüyecek. Bambaşka bir dinamik yaratma fırsatımız var. Bu hepimiz için heyecan verici.” Evet. Güneş, Londra üzerinde çoktan yükselmeye başladı.

londra-da-yeniden-caz-gunesi-doguyor-son-janra-bukuculer-647737-1.

Şimdi hava durumu raporu

Peki, çevrimiçi dinleme platformlarında durum nedir? Spotify, 2014 yılından bu yana platformdaki caz müzik dinleyicisinin yüzde 40’nının 30 yaş altında olduğunu söylüyor. Ayrıca bu yaş grubu içerisinde cazın dinleme süresinin de 2016 yılından beri düzenli olarak artış gösterdiğini vurguluyor. Deezer ise Haziran 2018 ve Haziran 2019 tarihleri arasında yaptığı ölçümlemenin ardından 18-25 yaş arasındaki kullanıcılarda caz dinlenme oranının yüzde 15 arttığı ve aynı yaş grubunda en fazla artış gösteren müzik türünün de caz olduğu bilgisine ulaşıyor. Ayrıca “Chill Jazz” başlıklı çalma listelerinin son bir yılda Birleşik Krallık içinde dinlenme oranının yüzde 555 yükseldiğinin altını çiziyor.

Diğer yandan akımın doğal lideri konumundaki Shabaka Hutchings’in Universal, Ashley Henry’nin Sony, Nérija’nın ise Arctic Monkeys ile aynı plak şirketi yani Domino Records’la anlaşma imzaladığını görüyoruz. İlk kez bir grime sanatçısının (Stormzy) headliner olduğu 2019 Glastonbury programında Sons of Kemet, Ezra Collective, the Comet is Coming, Kokoroko gibi modern caz grupları da yer aldı. Yine bu yıl ilk kez Shabaka Hutchings küratörlüğünde türün tüm temsilcilerinin sahne aldığı We Out Here isimli bir festival düzenlendi. Uzun lafın kısası: ‘Son Janra Bükücüler’, Londra sokaklarını ele geçirmiş durumda.

Sahnede kimler var?

Buraya kadar okuduktan sonra ‘Son Janra Bükücüler’ ile tanışmak istersiniz diye düşünüyorum. O yüzden bir tanışma listesi fena olmaz. Buyursunlar; Sons of Kemet, Kokoroko, Ezra Collective, Kamaal Williams, Alfa Mist, Yussef Dayes, Nubya Garcia, Jordan Rakei, Jorja Smith, Vels Trio, Nérija, Theon Cross, Moses Boyd, Ashley Henry, Joe Arman-Jones, Tenderlonious, Shabaka Hutchings, Blue Lab Beats, Yazmin Lacey, Ruby Rushton, Skinny Pelembe, Oscar Jerome ve daha pek çok isim. Takipte kalın ya da sizi yakalamalarına izin verin.

cukurda-defineci-avi-540867-1.