Bu aralar siyaset sahnesi tuhaflaştı, özgürlükçü birtakım istekler veya itirazlar umulmadık yerlerden geliyor. Hafta başında Lordlar Kamarası, hükümetin allem edip kallem edip geçirmeye...

Bu aralar siyaset sahnesi tuhaflaştı, özgürlükçü birtakım istekler veya itirazlar umulmadık yerlerden geliyor. Hafta başında Lordlar Kamarası, hükümetin allem edip kallem edip geçirmeye çalıştığı terör yasasını reddetti. Hükümet, kararın hemen ardından ortaya attığı yeni tasarıyı ise tepkiler karşısında geri çekmek zorunda kaldı.

2005 yılındaki Londra bombalamalarından bu yana, hükümet gözaltı süresini artırmaya çalışıyordu. Önce 56 gün istediler. Reddedilince 28’e indiler. İzin verilmek istenen, suçlama olmaksızın 42 güne kadar gözaltına alabilme. Bu tasarı Avam Kamarası"ndan geçerken Muhafazakar Parti’nin ağır toplarından David Davis bunun İngiltere’nin gurur duyduğu hak ve özgürlükler geleneğine çok büyük bir darbe olacağını ifade ederek istifa etmişti. Bunun akabinde yapılan ara seçimde, yüzde 70’in üzerinde oy alarak yeniden seçilmişti. Ancak Davis’in istediği tartışma ortamı maalesef yaratılmadı. İşçi Partisi ve Liberal Demokrat Parti bu seçimlere ve dolayısıyla tartışmaya, girmedi.

Son umut Lordlar Kamarası’nın kararıydı ve ne mutlu ki onlar da onay vermediler bu uzatma yasasına. 427 Lord’dan 309’u terör yasasına hayır dedi. Yasanın sivil özgürlüklere aykırı olduğu belirtildi. Geçen pazar, ülkenin özgürlükçü yazarlarından 42’si bu ‘suçlama olmaksızın 42 gün gözaltı’ talebini protesto etmek için bir bildiri yayınladı .Monica Ali, Julian Barnes, John Berger, Sadie Jones ve Ali Smith gibi tanınmış edebiyatçılar bildiriyi imzaladı.

Lordların tasarıyı reddetmesinin üzerinden iki saat bile geçmeden, İşçi Partisi hükümeti yeni bir tasarıyı Avam Kamarası’na getirdi. Biraz değiştirilmiş bu tasarı öncekinden daha büyük tepki topladı. Çünkü hükümete gizli soruşturma yapma yetkisi öngörüyordu! Yani kol kırılıp yen içinde kalacak! Tepkiler karşısında tasarı hemen ertesi gün rafa kaldırıldı.

Yukarda bahsettiğim terör yasası ve benzer gerekçelerle polise verilen aşırı yetkiler Menezes cinayetinin de sorumlusudur. Menezes, Brezilyalı genç bir mühendis olarak bu şehirde yaşıyordu ve polis tarfından sırf derisinin rengi biraz koyu olduğu için pervasızca vuruldu. Yakın mesafeden kafasına 7 kurşun sıkıldı! Londra polisi hâlâ ‘yaptığımız doğruydu’ iddiasında.

Bu terör kanunları yüzünden yüzlerce insan (çoğunluğu göçmen ve Müslüman) yargılandı. Bir avuç suçlu bulunanı çıkarırsak neredeyse herkes boşuna tutuklandı, gözaltına alındı ve yargılandı. Bazıları bu yüzden aylarca hatta yıllarca mahkemelerde suçsuzluklarını ispatlamak zorunda kaldı. Bu yasaların en karanlık yanı da bu. Suçun değil suçsuzluğun ispatlanmasını öngörüyorlar. Bu da yetmiyormuş gibi en baştan da sizi bir buçuk aylığına hapse atıyor ve suçsuzluğunuzu da ispatlamanız mümkün değil. Çünkü ortada bir suçlama da yok!

Bunun gibi terör yasaları, İngiltere’yi neredeyse bir açık hava cezaevine döndürecek. Mesela Hyde Park ifade özgürlüğü kürsüsü gibi sembolik varlıkların bir anlamı kalmayacak. Çünkü söyleyebileceğiniz hatta düşünebileceğiniz her şey sizin terör şüphesiyle gözaltına alınmanıza yol açabilir. Kötü niyetli polisler hiçbir kanıt göstermeden sizi 42 gün gözaltında tutabilecek ve sonra da ‘kusura bakmayın yanlışlık olmuş’ diyerek uğurlayacak.

İşin bir başka pratik yanı da şu: 42 gün gözaltı efektif olarak bir buçuk ay hapis cezası demek. Ücretli çalışıyorsanız işinizi kaybedeceksiniz, iş sahibiyseniz iflas edeceksiniz demek. Çocuğunuz varsa bir buçuk ay bakımsız kalmak, okula gidememek vesaire demek. Tasarıda bu tarz durumlar için herhangi bir tedbir de öngörülmüyor. Şunu da unutmamalı gözaltı süresi buzdağının ucu. Yer darlığından burada değinmediğim daha bir sürü antidemokratik madde de var bu tasarılarda.

Sözün özü, Orwell’ın Londra’sı, Orwell’in romandaki tarifine uygun hale geliyor ve biri bizi sürekli ve daha yakından gözetliyor; gözetlemekle de kalmayıp tutuklamak, tartaklamak istiyor. Bir kerelik Lordlara teşekkürler.

Not. Geçen haftaki yazımın başlığı dizgi hatası sonucu ‘Oldham’dan Altınova’ya kapitalizmin sonu’ olarak atılmıştır. Doğrusu ‘Oldham’dan Altınova’ya’ olacaktı. Okurlarımızdan özür dileriz.