Peki, dönelim başa. Lozan zafer mi, hezimet mi? Valla bu sabah kalktığınızda kimlere yakın hissediyorsanız ona göre değişir. Öyle açıp okumaya, araştırmaya ya da -tövbeler olsun- tarih bilimcilere danışmaya hacet yok. Baş parmağınızı emip havaya kaldırın. Rüzgâr nereden eserse

Lozan: Hindistanlı bir astronot

İLKER BİRBİL
Sabancı Üniversitesi ve BolBilim.com

Güzel oldu. Lozan da düzeyli düzeyli tartışıldı. Tartışıldı diyorum ama kibarlığımdan. İşin doğrusu, fikir beyan eden gruplar birbirlerini bilgisizlikle suçladılar. Ve tabii her iki taraf da iddialarından milim kımıldamadılar. Çünkü bu memlekette insanın dediklerine değil, beton gibi nerede durduğuna bakarlar. Ki beton önemli.

Benimse beynim yandı. Yanar. Bir kere kime dert anlatıyorlar diye düşünmeden edemedim. Sahi kime anlatıyorlar? Bir anda merakın kamçıladığı, kitaplar arasında gezen bir toplum olmadıysak eğer malzeme belli. Birbirimizi kandırmayalım.

Burası o hale geldi ki, eğer bir gündem yaratmak isterseniz Lozan’ın Hindistanlı bir astronot olduğunu bile savunabilirsiniz. Kimse deli demez. Arkanıza toplananlara kendiniz şaşarsınız. Biraz belagat, iki anket ve mevki kovalayan bir profesörün canlı yayın performansı yeter de artar bile. Yahu insanlar “kart kurt” seviyesindeki antropolojiye kandılar, uzaydaki astronota mı inanmayacaklar? Astronot diyorum; bembeyaz pofuduk bir kıyafet, hoplayarak yürüme. Çoğu var, azı yok.

Geldik yine sıfır noktasına. Evet eğitim. Ne yapalım ki eğitim. Yani ben de bayındırlık olsun isterdim ama eğitim. Çünkü dökülüyor. Bana sövenleri duyar gibiyim: “Sırf eleştiri, hep eleştiri.” Tamam eleştirmeyeyim. Hatta beğeneyim. Ama neyi? Geçtiğimiz on yılda görev başı yapan milli eğitim bakanlarının sayısını dahi unuttum. Tek hatırladığım eski bakan Nabi Avcı’nın tahtaya çizdiği resim. Üstelik ilkokulda çocuklarım var ve kendim eğitmenim. Yine de yılların eğitim reformlarından süzdüğüm yegâne şey o sevimli karikatür.

Pardon, pardon... Bir eğitim planı var. İmam hatip liselerini merkeze almış ilerliyor. Planın bir sloganı şu sanırım: O liseliler, o üniversitelere girecek! Girmesinin yolu da aşağı yukarı biliniyor. Eğer fen, edebiyat, felsefe, matematik dersleri arttırılır ve hakkıyla verilirse, üniversite sınavında başarı yakalanır. Fakat o zaman fıkıh, tefsir gibi derslerin çıkması lazım. Onlar çıkarsa da geriye kalan şey artık imam hatip lisesi olmaz. Pis bir kısırdöngü.

Onun için diğer liselere el atmalı. Hem de en gözde olanlarına. Önce müdürleri değiştir. O kolay. Sonra öğretmenleri kovala. O da tamam. İyi hoş da, öğretmenleri çıkınca o okullar aynı okullar olmuyorlar. Varsın olmasınlar. Burası Türkiye, bir çaresi düşünülür. Hatta benim bir komplo teorim var. Bence üniversite sınavı yakında kalkar. Zaten hepimiz şikayet etmiyor muyduk? Çocukları yarış atı gibi çalıştırıyoruz. Sınavın da zaten neyi ölçtüğü meçhul. Kaldır gitsin. Onun yerine notları yüksek, ders dışı aktivitelere katılan öğrencileri merkezi bir sistemle yerleştir. İşte oldu. Notlar zaten ayarlanır. Ders dışı da malumunuz.

Eskiden bir şeye güvenebilirdik: Ülkenin en ücra köşesinde bile olsa, okuma şansını bulamamış bir aile canlarını dişlerine takıp çocuklarını okutmak isterlerdi. Gurur kaynağıydı okumuş çocuklar. Eğitim kıymetliydi. İşte bu, gözümüzün önünde yavaş yavaş eridi gitti. Her fırsatta eğitimliye, eğitmene hakaret edildiğini düşününce iyi bile dayandı. Ben kendimden biliyorum. Bir ara darbeci oldum. Sonra elitist. Arada mankurt var. En son da vatan hainliği geldi.

Çocuklar da kör değiller. Önlerine başarılı diye çıkarılanların en has marifetlerinin dalkavukluk olduğunu çoktan anladılar. Liyakatin prim yapmadığını ise zaten sağır sultan duydu. Belki de çocukların eğitiminden bahsetmenin alemi yok gerçekten. Doğru insanların yanında fotoğraf versinler kâfi.

Peki, dönelim başa. Lozan zafer mi, hezimet mi? Valla bu sabah kalktığınızda kimlere yakın hissediyorsanız ona göre değişir. Öyle açıp okumaya, araştırmaya ya da -tövbeler olsun- tarih bilimcilere danışmaya hacet yok. Baş parmağınızı emip havaya kaldırın. Rüzgâr nereden eserse. Hem zaten bir on güne kalmaz medya bu konuyu çiğner atar. Lozan olur borazan.

Lozan’ı boş verin de ben size Sevr’i anlatmış mıydım? Lübnanlı tango kralı. Neyse, o da başka bir yazıya artık.