Lozan Anlaşması’nın 100 yıllık vadesi dolduğunda “gizli” maddelerinin yürürlükten kalkacağı inancı, azalmak bir yana heyecanlı bir bekleyişe dönmüş durumda. Afyon Belediye Başkanı “düzeyinde” açıklamalar sürüyor. Lozan yürürlükten kalkınca yeraltı ve yerüstü zenginliklerimize ulaşabileceğiz!

Nasıl oluyor da insanlar bu inanca bel bağlıyorlar? Belediye reisi Şuhut’ta 15 yıl önce petrol bulunduğunu ama Lozan yüzünden üstüne beton döküldüğünü söyleyebiliyor. 15 yıl önce de kendileri iktidardaydı ama nasıl bir anlaşma ise koskoca AKP ve reisinin bile elini kolunu bağlayabiliyor!


Her şey ‘bor’ madeni ile başladı. Türkiye’nin bor madeni rezervlerinin trilyonlarca dolar değerinde olduğu, geçmişte ülkeyi yönetenlerin ya bunun ayırdında olmadıkları ya da vatana ihanet eden işbirlikçiler oldukları, dış güçlerin bor rezervlerimizi ele geçirmek için müthiş bir kumpas kurmuş oldukları söylendi. Hemen ardından ‘toryum’ efsanesi başladı. Bırakın dış borçlarımızı ödemeyi tüm dünyaya borç veren bir ülke olmamızı sağlayacak olan ‘toryum’umuza, yine kurulan kumpaslar ve ihanetler yüzünden ulaşamıyorduk!

Bor, Toryum efsaneleri ilginç bir şekilde “seküler” insanlarda karşılık bulurken, Lozan efsanesi ise ‘dinci/gericiler’ce kabul görüyor.
Bu mesajlardaki akıl yürütme tarzının ortak bir yanı var: Düşmanlarca ele geçirilmek istenen, farkında olmadığımız ama bizi çok güçlü/zengin kılacak gizli hazinelerimiz var!

***

Kendisi dışındaki dünyanın onu yok etmek isteyen, bu amaçla onu zayıf düşüren, yoksullaştıran, aptallaştıran kumpaslar tezgâhlayan düşmanlarla dolu olduğu; gerçekte göründüğünce güçsüz, yoksul olmadığı, içinde bulunduğu halin onu bu hale düşürenlerin eseri olduğu düşüncesi ne işe yarıyor?
İnsanın somut gündelik hayatında hissettiği yetersizlik duygusuyla, hayal dünyasında baş etmesine yarıyor. Yetersizlik korkuları insanda kendisine yönelik öfkeye neden olabilir. Bu öfkeden kaçınmanın yolu, ben zayıf değilim düşmanlar ahlaksız akıl yürütmesinin önünü açabilir. Düşman bir dünyada, haksızlığa uğradığını düşünmek yetersiz ve zayıfım demekten daha rahatlatıcı.

Yeraltında keşfedilmeyi bekleyen ve bizi dünyanın en güçlü ve zengin ülkesi yapacak hazine fantezisi, gerçeklikte hissedilen yetersizlik, yalnızlık duygularının ağırlığı altında ezilmekten koruyabilir. Dünyanın zenginliğine, gücüne, refahına karşı hissedilen haset duygusuyla baş etmenin yolu zalim ve düşman bir dünyanın komplosu nedeniyle güçsüz kaldığımız fikri olabiliyor.

Bizi ele geçirecekler, bölecek, parçalayacak ve kıymetini bilmediğimiz ya da farkına varmamızı engelledikleri gizil hazinemize el koyacaklar fikri, insanları bir arada olmaya, bütünleşmeye, tektipleşmeye çağırıyor.

***

Peki, 2023 yılında Lozan’ın gizli maddeleri olmadığı “ortaya çıkınca” ne olacak? İnsanlar, gizli madde yokmuş birileri bizi kandırmış mı, diyecekler? Tabi ki hayır. 2023 yılında bu kez, “içimizdeki ajanların” Lozan’ın lağvedilmesine karşı çıkarak bize ihanet ettikleri fikri yayılmaya başlayacak. Dışardaki düşmanların içerdeki işbirlikçilerine yönelecek öfke. Biz aslında çok üstünüz ama düşmanlarımız içimize sızan ajanlarıyla bizi güçsüz bırakmaya çalışıyorlar mesajı dolaşıma girecek.

Nazilerin yükselişi dış düşmanın yerli işbirlikçisi “Yahudilerin” hedefe konulması ve dışarıdaki düşmanı yenebilmek için içerdeki hainleri temizlemeliyiz kampanyası ile gelişmişti. Yoksul ve yoksun bırakılmış insan faşizme, “içini temizle”, “arın”, o zaman çok güçlü olacaksın diye çağırılır. Faşizm, yetersizlik duygusunu, ürettiği düşman kavramıyla bir üstünlük hissine çevirebileceği vaadidir.

2023 yılının “Yahudileri” kimler? Şimdilik en büyük aday Lozan’ı savunanlar. Lozan’ı savunanların ortak noktalarının daha iyi eğitim almış, laik ve kısmen orta sınıf olduğu açık değil mi? Peki bugünün Türkiye’sinde iyi eğitimli, laik ve orta sınıfı en iyi temsil eden grupta kimler var desek aklımıza doktorlar gelmez mi? Doktora yönelik şiddetin onlarca nedeni var. Ama Muğla’daki doktora şiddet olayının “asker” e karşı gelen “doktor” olarak çarpıtılmasını ve sosyal medyada hızla yayılan linç dalgasını bu gözle de okumak gerekli galiba.

(Bu yazıda 2009 yılındaki “bizi güçlü kılacak hazinelerimiz var” yazımdan alıntılar yaptım.)