Vallahi de lüks içinde yaşıyoruz bu hayatı. Her şeyimiz lüks. Tuvalete gidiyorsunuz mesela, kullandığınız tuvalet kâğıdı lüks. Aslında tuvalete gidebilmek bile lüks çünkü süt, yoğurt, et, balık komple lüks. Simit almaya niyetleniyorsunuz, 3.5 lira. Bildiğin lüks. Ekmek desen zaten. Kuru ekmek alıp evinde eşiyle birlikte yiyen insanlar var. Yaşamamız bile lüks aslında. Her şeyimiz ÖTV. Deprem vergileri zaten lüks yollara gitmiş. Geçmediğimiz köprüler, girmediğimiz yollar var. Onlar da lüks. Onları kullanamıyorsanız, bi şöyle kenara çekin kendinizi –çünkü arabanız yoktur büyük ihtimalle- bir sigara yakın diyemiyorum, çünkü zaten sağlıksız… Oturun yolları izleyin stresinizi alır. Oturmayı, kalkmayı, iki kelimeyi bir araya getiremeyen vekillerimiz var. Hepsinin maaşı cebimizden çıkıyor. Almanya’da enflasyon %2’den %5’e çıkmış, demek ki %150 enflasyon var diye geveleyen IQ fakiri vekillerimiz var mesela. Bunlar da lüks. Kapasitesinin çok altında ve lüks içinde yaşayan bir toplum olduk.

***

Herkesin elinde, cebinde bir telefon var. Telefon biliyorsunuz zaten lüks. Mağarada yaşamadığımız, dumanla haberleşmediğimiz için zaten lüks içindeyiz.
Evinizde hayvan mı besliyorsunuz. Aaaaa zaten lükssünüz. Kadınsınız ve ped mi kullanıyorsunuz? E o da lüks. Neymiş ya yumurtalama döngüsü? Demin de demiştim, tuvalete gidebiliyorsanız zaten bir şeyler yemiş ve içmişsinizdir, ne ağlıyorsunuz?

Özel uçaklarımız var, 7-8 tane uçak, tertemiz lüks. Yazlık, kışlık saraylarımız var. Biz kalamıyoruz ama bizim zaten onlar. Ya hangi halkın sarayı olur. Bildiğin düpedüz lüks. Odalarda ışıksızız, ışık da lüks çünkü. Sokağa çıkmak mı? Demek ki bir evde oturuyorsunuz, kira ödeyebiliyorsanız zaten lüks içindesiniz.

***

İki kolunuz, iki eliniz, bacaklarınız, kulaklarınız filan var mı? E siz de iyice şov seviyorsunuz demek ki. Kısmetse bir böbreğimizi de bir kararname ile hediye edeceğiz kapkaranlık geleceğimize. Gelecek dedim de eğer geleceği düşünebiliyorsanız, bugün yaşıyorsunuz demektir. Yaşıyorsanız lükstür. Bakın 1800’lerde madenlerde de kaza oluyordu. Hayattaysanız keyfini çıkartın.

Sonu gelmeyen konvoylarımız, aşırı pahalı çantalarımız, alışveriş için sokak kapatan imkânlarımız var. E bu lüks değil de ne?

Markete girebiliyorsanız zaten bu başlı başına lüks değil de ne? Önemli olan markete girebilmek. İçeride şöyle bir gezin de gözünüz lüks görsün.

Bedava yaşamıyoruz sonuçta. Bu yaşamın da bir bedeli olmalı tabii ki. Verginizi veriyorsanız zaten lükssünüz. Vergiler de yetmiyor, verginin vergisi de lazım. Çünkü cebimiz ve gözümüz doymuyor.

***

Gençseniz zaten harika. Önünüzde kapkaranlık bir gelecek sizleri bekliyor. Belki yurt dışına gitmek istiyorsunuz. Nasıl olacak? Artık çok geç geçmiş olsun. Memleketiniz sizin neyinize yetmiyor. Okula gidiyorsunuz, okulda sizden çok polis var. Bunların hepsi masraf gençler. Gerekirse okul kapınıza kelepçe vuruluyor. Kapınızı gözaltına almak, heykelleri, sokakları gözaltına almak bedava olmuyor. Madem ki yaşıyorsunuz, o zaman bedelini vereceksiniz. Başka yerleri çok görmek istiyorsanız, açın internetten bakın diyeceğim ama size de lüks yetişmiyor.

Elektriğiniz, doğal gazınız lüks. Sürekli bulduğumuz kaynakları işletmenin bedava olduğunu mu düşünüyorsunuz? Tabii ki hayır.

***

Bebekseniz zaten ailenizle yaşıyorsunuz, beziniz filan da vardır sizin. Vay lüks bebeler sizi. O kadar partilinin eşi, dostu, çocuğu, yeğeni, yiyeni spor arabalarda, yatlarda dolaşırken bunlar hep sizin lüksünüz. Görgüsüzce “idare edilen” hayatlarımızı çarçur harcayan akıl ve mantık dışı bir idare tarafından yönetilmek ise en büyük lüksümüz. O yüzden bizleri kıskanıyorlar. Hiçbir yerde bu kadar boş, bu kadar vasıfsız, bu kadar masraflı bir ekibin karnını doyurmak dünyanın en büyük lüksü.

Lüks ve şatafatla kalın.