Lüküs hayat: Tiyatro
Tiyatroya gitmek bir lüks mü, ihtiyaç mı? Artan bilet fiyatları bu soruyu akla getirmiyor desek yalan olur. Peki neden böyle oldu, izleyici kazıklanıyor mu yoksa ekonomik kriz bu denli derin mi? Bilenlere danıştık.

Emrah KOLUKISA
Son günlerde sosyal medya üzerinden başlayan bir tartışma kültür sanat camiasında yankı buldu ve farklı bir boyuta taşındı. Kimi etkinliklerin 6000 hatta 8000 liraya varan bilet fiyatları halkta sanatın zenginler için yapıldığı algısını uyandırıyor. Özellikle öğrenciler fiyatlardan şikâyetçi. Onun da ötesinde 4 kişilik bir ailenin bir akşam tiyatroya gitmesi lüks bir etkinlik oldu.
Sosyal medyada bu konuda Yazar Tekin Deniz’in ‘Afife’ oyununun yüksek bilet fiyatları üzerinden gündeme getirdiği ve “İzleyici bu fiyatlar yüzünden oyuna ulaşamıyor” diyerek özetlediği meseleyi derinleştirmek adına hem Tekin Deniz’e hem de Moda Sahnesi’nin yöneticisi ve rejisörü Kemal Aydoğan’a sorularımızı yönelttik.
Tiyatro ve konser etkinliklerinin biletleri neden ölçüsünü yitirdi ve bu fiyatlara rağmen izleyici ilgisini nasıl buluyorsunuz?
Tekin Deniz: Ülkedeki tüm sahalarda, tüm mesleklerde ciddi fiyat ve maliyet kestirilemezliği var. Dün aldığınız bir ürünün bugün kaç lira olduğunu hesap ederken zorlanıyorsunuz. Hâliyle bu durum, aynı zamanda birer tüzel kişiliğe sahip özel tiyatroların maliyet muhasebesi yapabilmelerini, bilet fiyatlarını tespit edebilmelerini de zorlaştırıyor. Halkımız sanata her zaman değer verdi. Üstelik tüm bu koşullara rağmen hâlâ veriyor. Çünkü insan olmanın türlü hukuksuzluklarla değersizleştirildiği bir iklimde, vicdanlarının yerini bulmada kendilerine rehberlik edecek yegâne mecralardan birinin sanat sahası olduğunu biliyor ve tiyatro salonlarını kimi başka ihtiyaçlarından kısıp dolduruyorlar.
Bu fiyatların bir kesime, öğrencilere örneğin, çok yüksek geldiği muhakkak. Bu durum neye sebep oluyor?
Yeni yollar aranıyor. Fakat bu yolların da doğru takip edilmesi ve doğal akışına fazla müdahale edilmeden olumlu şekilde yönlendirilmesi gerekiyor. Yaşam bir şekilde kendine alternatif yollar yaratır. Tarihte ne zaman maddi ve psikolojik terörle karşılaşılmışsa, içinde sahici bir üretme isteği olan kişiler, bunu da bir itici güç olarak kullanmışlardır. Sözgelimi Hitler devri Almanyasının ilk yıllarına bakarsak, kabare sanatçılarının ekonomik ve psikolojik baskılara nasıl yaratıcı çözümler ürettiğini görürüz. Günümüz teknolojisinde de iletişim kanalları, bu boşlukları ama yoz şekilde ama dişe dokunur biçimde doldurabilmenin olanaklarıyla bezeli. Gençlerin çektiği kısa videolar, kendilerince yaptıkları doğaçlama skeçler, şarkılar, gösteriler, hepsi buna dâhil. Fakat bu işi klasik manada ve kitabına göre yapanlar mutlaka olmalı. Hem bu sanatçıların taşıdıkları miras, hem de giyiminden mimarisine kadar tüm kültürel izler korunmalı, gelecek nesillere aktarılmalı. Bütün bunlar ulaşılabilir hâle de getirilmeli.
Ekonomik şartlar göz önüne alındığında işletmecilerin maliyet vs hesabı bu bilet fiyatlarını makulleştiriyor mu? Buradaki asıl sorun ne?
Birkaç salon dışında diğer tüm tiyatro ve konser etkinliklerinde en büyük bütçelerden biri salon kirası. Üstelik koskoca İstanbul’da, dişe dokunur, tam teşekküllü salon sayısı da çok az. Kendi salonu olan ve bahse konu olan etkinlikleri kendi organizasyonuyla yapan ekiplerin bilet fiyatlarını astronomik ölçülerde tutmalarının açıklanabilir yanı yok. Çünkü ekstra masrafları olmamasına rağmen yoz kâr hırsıyla fiyatları şişiriyorlar. Asıl sorun 50-60 yıldır konuşulan sorunun aynısı: Bir kültür sanat politikasının eksikliği. Tüm iş sahalarında vahşi liberalizmle yol alınmaya çalışılması. Bir berber dükkânı açarken belge isteyen idareciler, tiyatro salonu açarken böyle bir şey sormuyor. Elbette tiyatrocu da esnaf ama zanaatçiler gibi temel gayesi kâr etmek değil. Çoğu tiyatro onlarca borca rağmen direniyor, ayakta kalmaya çalışıyor. Yıldız Kenter, tiyatrosunu satsaydı o parayla kimilerinin standardına göre gül gibi yaşardı. Fakat burada Amerikan dolarından öte değerler var. Onlara sahip çıkılıyor. İdarecilerimiz bunu doğru anlar ve gereken adımları atarlarsa daha sağlıklı yol alacağız.
∗∗∗
KEMAL AYDOĞAN: PAHALI GÖSTERİLER SANAT DEĞİL
Bilet fiyatlarındaki artışın sebeplerini nasıl sıralarsınız, bir özel tiyatronun yöneticisi olarak?
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krize bakmak lazım. Son 4 yılda Moda Sahnesi’nin bilet fiyatı bile 10 katına çıktı. Çünkü bir gecede elektrik, kira vb harcamaları 3-4 katına çıktı. Bir de yüksek enflasyon. Maaşlar düştü vb. Bu ekonomik çalkantı ölçünün kaybolmasına sebep oldu. Moda’da çay bahçesinde de bir bardak çay 40-50 lira. Gidip çay içemez oldum. Maliyeti artan tiyatrolar genellikle ticari tiyatro diye ad konulanlar. Bunlar tiyatroyu zaten ‘parası’ için yapıyorlardı. Son zamanlarda ortaya çıkan yeni tür yapım anlayışı, menajerler ve de yapımcılar eliyle piyasaya sürüldü. TV ünlüsü birtakım oyuncuların oynadığı oyunlar, müzikaller yapılmaya başlandı. Bunlar hem tiyatro hem de kamusal değeri düşük, eğlence değeri yüksek işler. Parası olan seyirci bu işlere gidip statülerini okşattı. Ortada sanatsal bir faaliyet yok. Bazı dar gelirli seyirciler bunlara bakıp özeniyor, arzu duyuyor olabilir. Bu tip tiyatroların bilet fiyatından yakınan seyirciler daha çok bu kategoriye giriyor.

Özel tiyatroların bilet maliyeti ile ödenekli tiyatroların bilet fiyatlarını karşılaştırmak doğru mu?
Bu elma ile armudu birbirine karıştırmak anlamına gelir. Öncelikle ödenekli tiyatroların en yüksek bilet fiyatı 100 lira. 12 liraya bilet satan ödenekli tiyatro var. Seyirci bu bilet fiyatlarına bakınca özel tiyatroların bilet fiyatları fahiş gelebilir. Özel tiyatroların elinde 12 ya da 100 liraya bilet satma imkânı var da mı satmıyor? Durum böyle değil. Devlet Tiyatrosu’nda bir seyircinin maliyeti aslında 1000 lira. Peki kurum neden 1000 liradan bilet satmıyor? Çünkü onun 900 lirasını devlet kamusal bütçeden karşılıyor. Ancak bu destekle 12 liraya bilet satabilir ödenekli tiyatrolar. Peki özel tiyatrolarda durum ne? Bu yıl devlet 450 özel tiyatroya 60 milyon lira destek ayırmış, hem de rekor miktar diyerek (rekor kırmasalar destek boşa gidecek zaar). Destek alan özel tiyatro sayısına bölünce 133 bin lira düşüyor her bir özel tiyatroya. Yanlış anlaşılmasın, bu miktarla oyununu çıkarmasını ve 15 oyun oynamasını talep ediyor Kültür ve Turizm Bakanlığı. Ortada yan yana getirilemeyecek iki farklı tiyatro yapısı var.
Bu sorunu aşmak için çözüm var mı?
Çözüm basit: Öncelikle özel tiyatroları kamusal ve ticari diye ayıracak ilkeler koymak. Kamusal tiyatro kriterlerine uyan her tiyatro reel harcamaları için reel destek alacak. Bu çok sıkı denetlenecek. Tiyatrolar da hesap verecek. Ödenekli, özel ayrımı kamusal bütçeden yararlanmak bağlamında ortadan kalkarsa problemler en aza iner. Ayrıca tiyatro yaşantısı da çok canlanır.