Siyasal İslamcılık sermaye ve iktidar tanrılarının konuşan yüzüdür. Kalplerinde çirkinlik, niyetlerinde kötülük ve insanlığa kurdukları tuzakları taşıyorlar. Çocuklarımızı bizden ve geleceklerini onların hayatlarından çalmak için çağın en büyük din hırsızlığına ve hak gaspçılığına soyunmuşlar.

Bu hırsızlık ve hak gaspları karşısındaki duyarsızlık ve olan biten felaketleri ve tahribatları sıradanlaştıran yaklaşımlar bir yandan canımızı sıkarken, diğer yandan AKP iktidarının ve onların uşaklarının her türlü suç işleme özgürlüğü ve meşrulaştırılmış suçları canımızı yakıyor. Hukuk dışılık artık bir kamu ve iktidarın menfaat şebekelerinin sıradanlaştırılmış faaliyeti haline getirilmiş.

Bu suçlara dair binlerce örnek verilebilir. Örneğin Milli Eğitim Bakanlığı’nın ‘laik eğitime’ karşı, hukuk dışı yollarla ‘yaptım oldu’ dayatması olan şeriatçı eğitimidir.

Örneğin, Alevilerin açtığı davalar üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından hukuk ihlali olarak görülen ‘zorunlu din derslerini’ kaldırmak şöyle dursun, yeni ek mezhepçi din dersleri eklediler!

Hedefleri belli: Laikliği itibarsızlaştırmak! Alevileri Sünnileştirmek! Dindar ve kindar nesil yetiştirmek!

Daha büyük ‘kutsal davaları’ var: Siyasal İslamcılık devlet ve toplum yapısına yönelerek hilafet rejimi kurmak istiyor. Aynı zamanda devletin ideolojik, teolojik ve şiddet aygıtları ile kamusal ve özel alanı dini referanslara göre şekillendirmek var.

İslam cumhuriyetini kurma hedefine kilitlenmişler!

Eğitimden sağlık sistemine kadar her yer mezhep ve siyasal İslamcılık kokuyor olması bu yüzden!

Şimdi de, MEB siyasal İslamcı eğitiminin başka bir aşamasına geçiyor. Irkçı ve şeriatçı Nurettin Topçu’nun Türkiye’nin Maarif Davası adlı kitabını okullara sokuyorlar. Bu kitap okullarda mezhepçi, ırkçı nefret söylemini ve toplumsal bölünme ve kutuplaştırmayı hedefleyen müfredattır.

Nurettin Topçu Alevi düşmanıdır

‘Türkiye’nin Maarif Davası’ kitabı Alevileri ‘terbiye etmek’ için mezhepçi eğitim politikalarını, 16. Yüzyıldaki Yavuz Dönemi’nin Alevi nefretini güncellemek istiyor.

Devlet idealini Sünni Halifeliğin cisimleştiği ve elli bin Kızılbaşın katledilmesine fetva vermiş Yavuz Sultan Selim ile ifade eden, cihadist ve ırkçı Nurettin Topçu’ya ait ‘Türkiye’nin Maarif Davası’ adlı kitabıyla Alevi ve Sünni çocuklarımızın akıl tarlasına, düşmanlığın zehirli tohumları ekiliyor. Çocuklarımız bu ırkçı ve mezhepçi ideoloji zehriyle öldürülüyor.

Aleviliği ‘bozuk ve çürümüş bir zihniyet’ diyerek, Alevi nefreti, MEB tarafında çocukların akıl tarlasına ekilecek.

Nurettin Topçu tarihi kendi kişisel dürtülerine göre yorumlayan ve hakikatleri tersyüz etmekte oldukça mahir yalancıdır. Dinci gericiliğin, siyasal İslam’ın ve sığındığı ideal devlet tipi olan Yavuz Sultanların Alevi katliamlarını, ecdatlarının ‘Kızılbaşların katli vacip’ fetvalarını görmezden gelerek, Alevileri ‘şer kuvvet’ olarak görmesi, ‘din düşmanı’ göstermesi bilinçli ve kasıtlı bir tarih çarpıtmasıdır. Katledilmiş elli bin Kızılbaşı “şer kuvvet”, ama gurur duyduğu kasabı ‘ideal devlet yöneticisi’ görmek bir tarihsel çarpıtmadan başka nasıl izah edilebilir.

Topçu laiklik düşmanıdır

Eleştirel düşünceye, karma eğitime savaş açmış bu zat, aklın özgürleşmesine ve aklın üretici faaliyeti üstlenmesi yerine, yer tanrılarının doğmalarına ve hurafelerine hamallık yapmasını istiyor. Ona göre laik, demokratik, katılımcı, çoğulcu eğitim zararlıdır. Mezhepçi ve ırkçı nesil için, yer tanrılarının doğmaları ile yetişmiş ve sorgulama hakkı elinden alınmış şeriatçı eğitim öneriyor.

Bu zehirleyici ve çürümüş düşünceler ise AKP devleti eliyle yaygınlaştırılıyor. MEB okullar üzerinden bu zehrin öğrencilerin ruhlarını ve düşüncelerini zehirlemesine aracılık yapıyor.

Dinsel açıdan toplumu, siyasal İslamcı gerici ve faşist bir ideoloji üzerinden homojenleştirmeyi öneren Topçu’nun kitabı, bir yandan ırkçı-mezhepçi homojenleştirmeyi hedeflerken, diğer yandan laiklik, cumhuriyet, hukuk devleti düşüncesine savaş açıyor.

Farklı olmaya düşmandır

Topçu’nun kitabı, AKP’nin önerdiği ‘milli ve yerli mezhepten’ olmayan herkese yönelik aşağılayıcı, kin ve nefret söylemine örtüşüyor. Aynı kaynaktan, devlet idealinden ve ecdatlarda besleniyorlar.

Toplumu ‘halk’ değil, ‘ümmet’, bireyi ‘yurttaş’ değil ‘kul’ görmek istiyorlar. Farklı inançları ve inanmayanları ise mezhepçi kazanlarının altına koydukları cihadist ateşleriyle homojenleştirmek, Sünnileştirmek ve eritmek istiyorlar.

Laiklik, demokrasi ve cumhuriyet düşüncesi ile barışık olmayan Topçu, ümmete dayalı bir ‘milleti İslamiyet’ modeli öneriyorlar.

AKP ve MEB, eğitimi dinselleştirmekle ırkçı-mezhepçi rejimin ideolojisini benimsetmeyi hedefliyor. Toplumsal çoğulculuğumuz ayrımcılık, mezhepçilik ve nefret söylemi ile kutuplaştırılmak isteniyor.

Kadın ve karma eğitim düşmanıdır

Topçu, kadını eve hapsetmeyi buyuruyor. “Kadın terbiyesini ihmal etmeyin” diyen Topçu ‘kadına hayat tarafından ayrılan ev sanatlarıyla küçük çocuğunu yetiştirme mesleğini’ uygun görüyor. Bu zihniyet ‘kadın hürriyeti, kadını yalnız bıraktı’ değerlendirmesi yaparak, kadın özgürlüğüne sınır, din ve erkek denetimi getirilmesi savunuluyor.

Peki soruyorum, okullarda bu zihniyetin kitapları ile yetişenler kadının sosyal yaşamda daha fazla yer almasını, özgürleşmesini ve eşit haklara sahip olmasını savunabilir mi? Kadını ev işleri, çocuk bakımı ve erkeğin denetim altında olmasını dayatan bir zihniyet kadın düşmanı değil de nedir?

Topçu kadını daha çocuk ve genç yaşta sopa altına alınmasını buyuruyor: “Kızların terbiyesine şimdikinden daha büyük önem vermek” gerektiğini belirtikten sonra “Liselerde kız ve erkek eğitimin ayrılması lazımdır” diyerek karma eğitime son verilmesini öneriyor.

Kadına ve karma eğitime karşı çıkan, laik eğitim yerine Osmanlı döneminin medrese ve tarikat eğitimine çağrıda bulunan söz konusu kitabın, kamu okullarında okutulması, hukuk dışı olmanın ötesinde, MEB eliyle açıktan suç işlendiğini gösterir.

Eğitim emekçisine değil, MEB’e ve kitaba dava açılmalı

MEB ise ayrımcılığa, nefret söylemine ve toplumsal kutuplaşmaya neden olan bu suça aracılık yapıyor. MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, Türkiye çapında öğretmeleri Nurettin Topçu’nun Türkiye’nin Maarif Davası adlı kitabını tanıması için ‘meslek içi seminerlere’ katılmaya zorluyor. Katılmayan ve itiraz edenleri fişliyor, cezalandırıyor ya da disiplin soruşturması ile tehdit ediyor.

Okullara farklı kültürlerden gelen öğrencilere zorla mezhep elbisesi giydirmek isteyen, ırkı ve faşizm uygulamasına, öğretmenler zorla suç ortağı yapılmak isteniyor.

Bu çürümüş zihniyetin dayatıldığı eğitime katılmayan öğretmenlere ‘okul birliğini bozmaktan’ dolayı soruşturma açılıyor olması bir skandaldır. Asıl soruşturma Nurettin Topçu’nun kitabı ve MEB’e açılmalıdır.

Çünkü ayrımcıdır, nefret saçandır, şeriatçıdır, cinsiyetçidir, mezhepçidir, kadın ve Alevi düşmanıdır!

Bu gerici girişimleri sıradanlaştırmak ve duyarsız kalmak yerine, toplumsal duyarlılığı ve farkındalığı diriltmek zamanıdır.