Macaristan örneği, Türkiye’de yaklaşan seçimlerde dikkat edilmesi gereken önemli dersler içeriyor. İki ülkenin siyasal atmosferinde benzerlikler var ancak farklar da çok büyük.

Macaristan seçimleri: Dersler, deneyimler, etkiler

Evrim Can İflazoğlu*

Macaristan seçimleri, Türkiye’deki muhalefetin de dersler çıkarması gereken bir deneyim. Sandıktan, sadece 6’lı muhalefet blokunun değil, muhtemelen iktidar partisinin de beklemediği bir sonuç çıktı. Muhalefet lideri belediye başkanı olduğu şehirden milletvekili seçilmeyi bile başaramadı. Hem de kıl payı falan değil, yüzde 12 farkla. Orban’ın partisi Fidesz, 2018’de aldığı 2,8 milyon oyu korudu. Ama seçimlere katılım, belli ki muhalefet seçmenlerinin sandığa gitmemesinden dolayı, yüzde 4 düştüğü için Fidesz’in aldığı oy oranı arttı. Gözlemlediğim ve insanlardan dinlediğim kadarıyla bu dramatik sonucun birçok sebebi var.

1. Seçim sistemi

2. Seçim matematiğinin toplama işlemi sanılması

3. Karizmatik liderin karşısında popüler olmayan aday çıkarılması

4. Motivasyonsuzluk

5. Savaş

6. İktidarın propaganda araçları.

Macaristan’ın seçim sistemi

Kıyaslama yapılırken Macaristan’da seçim sisteminin farkı belirtilmelidir. Macaristan parlamentosu 106 dar seçim bölgesinden doğrudan, 93’ü parti listelerinden gelen 199 üyeden oluşuyor. 106 bölgede en çok oyu alan aday parlamentoya gidiyor ve 93 temsilci, partilerinin aldıkları oy üzerinden, Türkiye’de kullandığımız D’Hondt Sistemine göre parlamentoya giriyor. Yani, en yüksek oyu almadan Meclis’e en çok adayı göndermek mümkün. Bölge meselesini daha iyi anlamak için 2018 verilerine bakacak olursak: En çok oyu alan ikinci parti sağcı Jobbik, bölgelerde toplam yüzde 23,2 oy almasına rağmen dar bölgeden sadece 1 milletvekili çıkarabildi. Buna karşılık, Sosyalist Parti yüzde 11,3 ile 8, yüzde 47,8 oy alan Fidesz 91 koltuk kazandı.

Seçim matematiği toplama işlemi değilmiş

2018 seçimlerine kendi listelerinden giren muhalefet partilerinin aldığı toplam oy hem ulusal düzeyde hem de dar bölgelerde iktidardaki Fidesz’e çok yakındı. Kâğıt üstünde bakıldığında, muhalefetin toplam oyu çoğu bölgede Fidesz’i geride bırakıyordu. Eğer altı partinin aldığı toplam oy tek partide olsaydı Fidesz ana muhalefet görevi üstlenecekti. 2018 seçimlerinde, Budapeşte 14. bölgede Fidesz’in adayı yüzde 41 oy alırken muhalefetin toplam oyu yüzde 57’yi güle oynaya geçiyordu. Ancak 2022’de bu toplam yüzde 43,5’ta kaldı ve oyunu yüzde 45’e çıkaran (aslında oy sayısı hemen hemen aynı) Fidesz bu bölgeden yine milletvekili çıkardı. Ancak bu naif birliktelik gösterdi ki seçimlerin matematiği, matematiğin seçiminden üstün geliyor. Yani 1+1+1+1+1+1 > 6…

İşte bu konuda çıkarılması gereken muazzam dersler var: Geçtiğimiz günlerde kabul edilen Siyasi Partiler Kanunu’yla muhalefet partilerinin ortak listeye zorlanması, basit bir seçim taktiği değil. Muhtemelen iktidar, stratejisini bunun üzerine kuracak. Muhalefet bloku öncelikle kendi üyelerini ve sonra toplumu bu birlikteliğe ikna etmek zorunda. Aksi, Macaristan muhalefetinin başına gelende görünüyor.

Güçlü lider vs. ilkelerimiz

Seçimde güçlü bir iktidar figürüne karşı değerler üzerinden başarı sağlanma ihtimalinin zayıf olduğu görüldü. Orban, Macaristan’da çok güçlü ve popüler bir figür. Onun karşısındaki Peter Marki-Zay, Macaristan’ın güneyindeki küçük bir şehrin belediye başkanıydı. Kendisini sağ görüşlü Hıristiyan ve hayal kırıklığına uğramış bir Fidesz seçmeni olarak tanımlıyordu. Benzetme yapmadan duramayanlar için: Millet İttifakı’nın başkan adayının Lütfü Savaş olduğunu düşünün. MHP kökenli olduğu için İYİ Partilileri, AKP’nin Antakya Belediye Başkanı olduğu için Gelecek ve DEVA’yı, CHP’nin Hatay Büyük Şehir Belediye Başkanı olduğu için CHP’lileri memnun edeceğini düşünebilirsiniz. Onu Erdoğan’ın karşısına koyduğunuzda alınacak sonuç ile Marki-Zay – Orban karşılaştırmasında benzerlik görüyorum.

Perşembenin gelişi belli miydi?

Muhalefetin adayları, ön seçimle belirlendi. Ancak bu uygulama demokratik görünse de motivasyonsuzluğa neden oldu. Muhalefet birbirine benzeyen partilerden değil, Macaristan Sosyalist Partisi ile milliyetçi Jobbik’in en büyük iki ortak olduğu bir ittifaktan oluşuyor. Bir örnekle düşünürsek: CHP’li olduğunuzu ve oy kullandığınız yerde birinci sıra milletvekili adayının Ahmet Davutoğlu olduğunu düşünün. Arkada altı ok, önde iki numara bıyığıyla sırıtan, yeşil kravatlı… Bırakın stant kurup aktivistlik yapmayı, “Bizim partiye oy ver” demek içinizden gelir mi? Ancak “Biz burada fedakârlıkta bulunurken diğer parti de orada fedakârlıkta bulunuyor” algısına parti üyeleri ikna edilebildiğinde, bu bir dayanışma enerjisine dönüşebilir. Macaristan muhalefeti bunu yapmakta yetersiz kaldı.

Araya giren kocaman çarşamba: Savaş

Macaristan’ın bağımsızlığını henüz birkaç on yıl önce kazandığını, öncesinde Sovyet etkisinde olduğunu ve Macaristanlıların yenilgilerle dolu tarihleri ile barışık, ulusal gururu yüksek bir halk olduğunu hatırlamak gerekiyor. Macaristan, Ukrayna’nın sınır komşusu. Henüz savaş başlamadan sarsılan Macaristan ekonomisi, iktidar partisine eksi puan yazacak gibi görünüyordu. Yüksek enflasyon ve Forint’teki değer kaybı alım gücünü düşürdü, iktidar asgari ücrete radikal bir zam yaptı, temel gıda ürünlerinde fiyatları baskıladı. (Bir yerden tanıdık geliyor sanki) Covid-19 salgınında Avrupa Birliğini yavaş olmakla eleştirerek Çin ve Rusya’dan da aşı alan Orban hükümeti, Macaristan’ın dünyadaki en yüksek ölüm oranına sahip ülkeler arasında sayılmasına neden oldu. Savaş, tam da böylesi bir dönemde patlak verdi. Muhalefet ise Ukrayna’ya askeri desteği ve Rusya’ya ağır yaptırımları içeren bir sert stratejiden yana tavır koydu. Ancak petrol ihtiyacının yüzde 64’ünü, doğalgazının yüzde 85’ini Rusya’dan ithal eden bir ülkede sertlik, tedirginliğe neden oldu. Bunu gören iktidar, 10 Mart’ta devlet bilgi sisteminden attığı e-postada, kaynak olarak sadece Paks Nükleer Santralı’nın kullanılmasının, faturaların 4 kat artması anlamına geleceğini söyleyerek aba altından sopa gösterdi ve “Savaşın faturasını Macar ailelerin ödemesine izin vermeyeceğiz” ifadelerine yer verdi. Ukrayna Başkanı Zelenski’nin doğrudan Macaristan’ı hedef alması, Macaristan’da “bizi savaşın içine çekmeye çalışıyorlar” algısının güçlenmesine neden oldu. Bu durum, Orban’a ummadığı bir fırsat yarattı. Orban, insani yardım konusunda ellerinden geleni yapacaklarını ancak askeri müdahalenin söz konusu olmadığını kontrolünde olan tüm kanallardan anlattı.

Propaganda araçları

Savaştan sonra iktidar, kontrolü altındaki yaygın medya, internet reklamları ve resmi e-postalarla propaganda yaptı. Son iki ayda her hafta bir-iki ayrıntılı e-posta ile derdini anlatan iktidar, belli ki YouTube ve Facebook reklamlarına da hayli para harcamış. Muhalefetin başkan adayını karalayan bir video izlemeden sosyal medyada gezinmek imkânsızdı. Televizyon ve gazetelerin kontrolünün de iktidar partisinde olduğu söyleniyor, ben onları takip etmiyorum. Yani, Macaristan’da yaşayanların, iktidarın ne dediğini duymaması, propagandaya maruz kalmaması mümkün değildi. İktidarın elinde bunca olanak varken muhalefet, Fidesz’in aksine, sabah uykusundan feragat edip pazarda, otobüs durağında stant açarak derdini anlatmadı, görünür değildi. En azından benim yaşadığım şehirde.

Sonuç

Macaristan örneği, Türkiye’de yaklaşan seçimlerde dikkat edilmesi gereken önemli dersler içeriyor. İki ülkenin siyasal atmosferinde benzerlikler var ancak farklar da çok büyük. Türkiye için şimdiden umutsuzluğa kapılmak anlamsız. Uzaktan gördüğüm ve ders çıkarılması gerektiğini düşündüğüm sonuçlar şöyle:

1. Ortak liste konusu seçmene çok iyi anlatılmalı. Aynı şeyi bin defa tekrarlama pahasına tek tek tüm kapılar çalınarak önce partililer ikna edilmeli. Aksi h alde sahada çalışacak kitle gönülsüz olur, ittifakın ikna ediciliği kalmaz.

2. Farklı siyasi partiler arasında ön seçim yapılmaz. Ön seçim, parti içi demokrasi getirebilir fakat ittifakı yorar.

3.Aday belirlerken “Ekmek için” değil, iktidar için aday belirlenmeli. “Aman hırsları olmasın, uyumlu olsun” beklentisi karizmatik güçlü rakip karşısında işe yaramaz.

4. Barıştan yana ve kapsayıcı olmak, ekonomik yıkım ile iktidar ilişkisini iyi anlatmak ve ırkçılık yapmadan kendi halkını düşünmek işe yarar.

*Szeged-Macaristan doktora öğrencisi