Madde karanlıktır

“Açık düşmanı arıyorum” diye yazıyordu, Fransız edebiyatının lanetli yazarı Jean Genet; aradığı düşmanı tarif ederken. Bir de hayatın düşmanı var, apaçık düşman; aramanıza gerek yok, o mutlaka bulur sizi. Nazım Hikmet en açık hâliyle tanımlamıştır: “Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,/akar suyun/meyve çağında ağacın,/serpilip gelişen hayatın düşmanı.” Antik Yunan’da Adonia şenlikleri sırasında kadınların, gecenin karanlığında eril sokaklardan geçerek bir araya geldikleri çatılar; Fransızlar sokakları işgal edince Cezayir’deki Kasbah halkının direnişlerini sürdürdükleri çatılar; yani özgürlüğü soluduğumuz boşluklar bile dronlarla denetleniyor. Apaçık düşman gözlerimizin içine baka baka hayatı, hayatımızın her anını boğmaya çalışıyor.

Apaçık düşmanı tanıyoruz. Peki, örtülü olan, göremediğimiz, içimizde kulaçkaya yatmış düşmana ne demeli? “Açık düşmanı arıyorum” ifadesi, benim için açığa çıkarılması gereken düşmanı ifade ediyor. Hayatın düşmanı sadece insanlar arasından çıkıyor ve insandan hayata bulaşıyor. Hızla çoğalıp, “serpilip gelişene” musallat oluyor. August Strindberg, “hâkim irade” tanısı koymuştu buna. Hâkim iradeyle enfekte olmayan var mı?

“Her şeye tepeden bakmaya başlamıştı; ülkeler birer harita, insanlar birer kurşun asker olmuştu. Topograf, kendiliğinden düzlenmesi binlerce yıla bakan bir tepeyi toprakla bir ettikçe, ruhunda bir tanrılık hissediyordu... Üstelik subay olduğu için, alt rütbeli bir sürü insan vardı emrinde; düşüncelerini onlara sadece emir vermekle tebliğ ediyor, bu yüzden hepsine, hâkim iradesine hizmet eden kollar, ayaklar gözüyle bakıyordu” (August Strindberg, Açık Deniz Kıyısında, Varlık). Romanın kahramanı hâkim iradeyle enfekte olmuş; her yere bulaştırıyor. Hayatımız roman; biz yazmadık. Kurmaca bir metinde bize biçilen rolleri oynuyoruz. Mesleğiniz farklı olabilir; kurmacanın kahramanı olduğunuza göre hâkim irade mutlaka bulaşmıştır size de. Bulaşmamış gibi yapmayın; iradelerinizi milli kurmacaya teslim ettiğinize göre hayatınızın romanını onlar yazmıştır. Hakim irade için doğa, biçimlendirilecek formsuz bir madde. Özgürlük nedir ki? Ham madde deposu olarak gördüğünüz doğayı, enfekte olduğunuz hâkim iradeye göre biçime sokabilme serbestliği mi?

Ham madde ya da madde; çamur. Çömlekçi çamurdan ürettiği formları sır ile kapladıktan sonra fırınında pişirir. Mitler, bizim de çömlekçinin fırınından çıktığımızı söylüyor. Yüzeyleri sırlanmış yapay nesnelere ve parlak yüzeylerinde yansıyan imgelere tav olmuştuk. İncil, tanrının insanı kendi suretinde yarattığını söylüyor; tanrı-insan da kozmozunu kendi suretinde yarattı ve imgesinin yansıyacağı parlak yüzeylerle kapladı. Madde giderek görünmez olurken, sonunda maddesiz dijital kozmozun parlak yüzeylerinde sörf yapmayı hayat sandık. Yüzeyler parlak, ama hayatın maddesi karanlıktır. Analog fotoğrafçının, maddeye dokunduğu, maddeyle birlikte kendisini ve imgesini biçimlendirdiği karanlık odasını yitirmesi gibi, bizler de karanlığımızı yitirdik; parlak yüzeyleriz şimdi. Fakat birden sır çatladı, çatlağın içinden maddenin karanlığı sızıyor. Karanlık, gizil güçler alanı; bağrında, dayatılan biçime direnen kuvvetleri saklıyor, ele geçmeyen, boyun eğmeyen kuvvetler.

Madde karanlıktır; hâkim aklın ışığına direnir. Hâkim aklın hakikat dediği, gökyüzünden devşirilmiş ve maddeye giydirilmiş ışıklı aşkın formlardır, idealar. Platinos’a göre madde, hakikatinizi kirletir; hakikati maddede ele geçirebilirsiniz, ama bu ancak “bir camın arkasından görüyormuşcasına bulanık olacaktır”. Madde kötüdür; oyun hamuru gibi biçime sokabileceğinizi sanırsınız, ama oyununuzu içeriden çökertir. Çünkü sanıldığı gibi edilgin değildir; kendi kendine devinir ve kendini biçimlendirir. Virüs; mutasyonla durmadan biçim değiştiren hayatın maddesi değil mi? Hâkim iradenin bastırdığı madde, şimdi hâkim akılla tekinsiz oyunlar oynuyor. Hâkim iradeyle enfekte olanlar da maddeden yapılmıştır ve kurtuluşları parlak yüzeylerde değil, maddenin karanlığında yatıyor. Maddenin karanlığı, mevcut despotik düzeni değiştirecek kudreti; geçmişi, şimdiyi ve geleceği saklıyor. Muhtaç olduğumuz kudret, bedenlerimizin karanlık maddesinde mevcuttur!