Bartın’da, Zonguldak’ta herkesle bir araya gelmeye çalıştık. Herkes bir şeyler konuştu ama kimse bir şey anlatmadı. Patlamanın nedeni teknik olarak şuanlık bilinmese de facianın gelişi dünden belliymiş. Tüm topluma madende işlerin nasıl yürüdüğünü anlatan maden işçisi Mehmet Bulut’un eşi Buse Bulut, “Hiçbir görevden alınma, tutuklama, gözaltı yok. Ben bu sürecin kapatılmasını istemiyorum” dedi.

Madene iktidarın ‘eli’ değmiş

Gökay BAŞCAN/BARTIN

Bartın’dan çıkıp Amasra’ya doğu giderken o büyüleyici manzarayı göreceğiniz tepenin hemen altındadır TTK’nin ATİM kömür sahası. Amasra’ya girerken ilk gördüğününüz ve şehre dair ilk fotoğrafın parçası olan o sahada artık hüzün var. 41 madencinin hayatını kaybettiği ATİM artık akıllara, yüreğe facia ile kazınmış oldu.

Amasra’ya dair kimseni kötü bir anısı yoktur. Dünyanın en güzel yerlerinden biridir. İnsanı rahat, neşeli; denizi güzel, doğası benzersizdir. Toprağın üstü de altı da başka bereketlidir. Denizinden balık, tarlasında sebze, meyve eksik olamaz. Bir de kömürü vardır. Ve belki de çok bilinmez ama en çok da kömürü vardır Amasra’nın.

Şehirde her hanenin kursağından geçmiştir kömürün, kömürcünün parası. Ya yer üstündedir ya yeraltında. Ama mutlaka kömürle bir bağı vardır. Şikâyet edilmez. Hatta gurur vesilesidir madenci olmak. Üç nesil, dört nesil madenciler var köylerde. Bir vasiyet gibi nesilden nesle geçer bu zanaat.

Zanaat demişler buna. Çünkü ustalık, beceri, birikim ister. Ocağa girmekle hemen madenci olunmaz ya da olunmazdı. Belki yaşanan facianın arkasında yatan gerçek de tam burası.

NEDEN SUSUYORLAR?

Herkesle konuştuk ya da konuşmaya çalıştık. Emekli madencilerle, çalışanlarla, mühendislerle, ölen işçilerin aileleriyle, belediye başkanıyla, oda başkanlarıyla ve sendikacılarla. Herkes bir şeyler konuştu. Ama çok az şey anlatıldı.

Devlet kazadan hemen sonra oradaydı. Yerin altında kahraman tahliyeciler sayesinde bir uyum, gayret varmış. Ama yerin üstü tam bir kaos. Kimin ne dediği belli değil. Ne yapacağını bilmeyen, aklına ilk gelen şey ‘gizlemek’ olan bir yönetici kalabalığı. Buna rağmen ulaşılır yaralılara ve geride kimseyi bırakmaz madenciler.

Sonrası devlet gösterisi. Zırhlı ve pahalı yüzlerce araç, bakanlar, vekiller, Cumhurbaşkanı. Hepsi birden sarmış kenti. Ulaşılan cesetlerden, ödenecek tazminattan konuşulmuş. Bir de hiçbir yanlışın olmadığından bahsedilmiş bolca. Tüm önlemler alınmış ama kaderin önüne geçilememişti.

Peki ama gerçek bu muydu? Kader miydi 41 maden işçisinin ölümü? Bunu sorduk Amasra’da, Bartın’da, Zonguldak’ta. Ortada çok somut bir gerçek var. Her şey doğru yapılmış olsaydı orada 41 işçi ölmezdi. Biri olan biteni anlatsın istiyorsunuz. Özellikle sendikacılardan ne olduğunu öğrenmek istiyorsunuz ama yanıt yok. Hepsi ilk gün devletin, yani Cumhurbaşkanı ve bakanın söylediklerini tekrarlıyor. AKP iktidarı meselenin kendisine dönmesinden o kadar endişe etmiş ki, belki konuşurlar diye, ölen her işçinin evine en az bir iki partili nöbetçi bırakmış. Kimseyi konuşturmuyorlar, tek söyledikleri “Devlet çözer” oluyor.

Çözüyor mu peki? Evet, savcılar orada. İfadeler alınıyor. Muhtemelen ilk rapor hafta başı çıkar ve ilk gözaltı da yaşanır. Muhtemelen mahkeme hızla bitirilir, cezalar verilir, işveren devlet olduğu için çok da yukarıya çıkmadan sorun çözülür. Peki, içimiz soğur mu? Daha da önemlisi, bir daha yaşanmasının önüne geçilebilir mi? Maalesef hayır.

Daha çok konuşması, soru sorması, itiraz etmesi gerekenler bugün susuyor. Konuşan da “Sakın ismimi yazma” diyerek konuşuyor.

SUÇLU BELLİ DEĞİL Mİ?

Kuşkusuz katliamın teknik boyutunun ayrıntılarına dair netleşmeyen başlıklar var. Sonuç için detaylı bir incelemeye ve bunun için de zamana ihtiyaç var. Ama şimdi bildiklerimizi alt alta yazdığımızda hiç de kısa olmayan bir listeye sahip oluruz.

Kömür işletmesinde işe alınacak her bir kadro için yetkili memur sendikasının ve AKP örgütünün belirleyici olduğu BİLİNİYOR.

Yapılan tüm yönetici atamalarının liyakate bakılmadan bu kesimler tarafından uygulandığı BİLİNİYOR.

Yeni işe alınanların yeterince eğitilmeden madene yollandığı BİLİNİYOR.

Yerüstü ve yeraltında elaman yetersizliği BİLİNİYOR.

Kadro meselesinin bugünün değil, 5-6 yılın sorunu olduğu ve özelleştirme ihtimali de düşünülerek çözülmediği BİLİNİYOR.

‘Hattat’larla kurulan ve doğal ilerlemeyen ilişki BİLİNİYOR.

‘Hattat’ın hemen ocağın yanı başında sürdürdüğü faaliyetin sorun yaratma kapasitesi BİLİNİYOR.

Teknik (sondaj makinesi) bazı eksiklerin olduğu BİLİNİYOR.

Bunları çok daha artırmak mümkün. Aslında sorunun kaynağı da sorumluları da ortada.

***

ÜSTÜ ÖRTÜLMEMELİ, SUÇLULAR CEZA ALMALI!

Yaşanan felakete ‘kaza’, ‘kader’ diyen iktidar ve çevresi ilk günden beri şehri adeta kuşatmış durumda. Evlere yaptıkları ziyaretlerde “Avukata gerek yok, devlet kimseyi mağdur etmez” söylemleri tüm duvarlarda yankılanıyor. Kimisi baskıyla susturulmuş, kimisi ikna olmuş durumda.

Bu işin kaza, kader, fıtrat olmadığını yüksek sesle haykıranlar da var kentte. Onlardan biri de hayatını kaybeden maden işçisi Mehmet Bulut’un eşi Buse Bulut. Bulut, sosyal medyadaki videolarıyla aslında tüm kamuoyunu bilgilendirdi. Bu felaket yaşanana kadar, ocağın nasıl çalıştığını, liyakatsizliği, torpili gözler önüne serdi. “Ben aynı yastığı paylaşıyordum, eşim bana anlatıyordu” diyen Buse Bulut, “Torpil vardı, anlatırdı; benim eşim bir işini çözdüremezdi, adamlar iki şişe alkole, kartona madene girmeyip maaş alıyorlardı. Türkiye böyle işte...” ifadelerini kullandı.

Olayın yaşandığı günü anlatan Bulut, “Cuma günüydü zaten ‘İşe gitme’ dedim, çocuğumuzun doğum günü var 1 ay sonra, onun eksiklikleri vardı. O da ‘Haftanın son günü paramız kesilmesin, gideyim’ dedi. Sonra gitti akşam, 6-7 sularıydı babam aradı, ‘Hazırlan gidiyoruz, madende patlama olmuş’ dedi. Patlama deyince bilemiyorsun, çünkü nasıl bir yer olduğunu bilmiyorsun. Eşim de itfaiyecilik okudu, arama kurtarmada da çalıştı. O bir yere saklanır bekler diye düşündüm. 17 saat hiç bir bilgi verilmedi. Öldü mü, hayatta mı, saklandı mı? Hastane, morg kapısında bekledik, sabah da cenazesini teslim ettiler” dedi.

Buse BulutBuse Bulut

Soma gibi olmasın

“Bu bir kaza değil cinayet” diyen Bulut şöyle konuştu: “Her yeri yanmış; suratı, kolları. Çok canı yanmış. Bu bir cinayet, kaza ve kader değil. Çünkü eşim 3-4 aydır söylüyordu: ‘Maden kapatılacak, 40-45 gün işe gitmeyeceğiz, temizlik yapılacak.’ Temizlediler ama bacaları değil, çalışanları. Önlem alınmalı, Soma'da olduğu gibi üstünün örtülmemesi gerekiyor. Çocuğum kaldı... Hiçbir görevden alınma, tutuklama, gözaltı yok. Ben bu sürecin kapatılmasını istemiyorum. Her kimin ihmali varsa, bu torpilleri kim yaptıysa; herkesin cezası almasını istiyorum.”

madene-iktidarin-eli-degmis-1078425-1.

***

Turan KARAGÖZ: Aynı havzada Hattat’ın olması hatalı
TTK’den Emekli Maden Yüksek Mühendisi​

32 sene TTK’de vardiya, üretim ve iş güvenliği mühendisliği yaptım. Gaz yükselişi fark edildiği an madenin tahliye edilmesi gerekiyordu. Neden tahliye edilmedi? Patlamayla ilgili birçok soru var, birçok çıkarım yapabiliyoruz ama raporda her şeyin aydınlatılması lazım. Çalışan ocağın yanında özel sektör ocağı var, Hattat’ın. Havza madenciliğinden söz ediyorsak çok yakındaki alanı özel sektöre devretmemeniz gerekiyor. Bir tarafta kamunun, diğer tarafta özel sektörün kuyusu var. Başka sahaların verilmesi gerekiyor. Birbirilerini olumsuz etkiler, oluşacak bir olumsuzluk da diğer tarafı etkiler. Havza madenciliğinden vazgeçmemiz gerekiyor. Kaza riskini artırıyor. Hattat’ın havalandırma sistemi nasıl, kamudan mı yararlanıyor? Bunları da bilmiyoruz. Hattat kömür çıkarmıyor ama orada faaliyetlerini sürdürüyor.

Recai ÇAKIR: Yerin altında en büyük sorun liyakat
Amasra Belediye Başkanı

Açık söyleyeyim insanlarımız öfkeli aslında. En büyük öfke nedenlerinden biri de şu; biz yıllardır bu kentte madenciliğin hem stratejik sektör kimliği hem de bölgenin temel değerlerinden olması nedeniyle kamuyla yürütülmesi gerektiğini yüksek sesle söyleyen insanlarız. Hiç ummadığımız bir şeydi bu. Kamu işletmesinde böyle bir facia ummadığımız bir şeydi. İnsanların aileler dâhil hemen konuştuğumuz herkes en azından şunu ifade ediyor, bu süreçteki iğne deliği kadar alan karanlıkta kalmaz. Temel talep bu. Tabii ki buranın psikolojik yan etkileri de var. İnsanları tanıyan, sohbet eden, akrabası olan, komşu olan hemen herkeste bir stres bozukluğu var. Genel olarak bakarsak ülkemizde genel anlamda iş alanındaki cinayet diyelim, facia diyelim meselelere dahil genel bir kaygı var insanlarda. Bu manzaranın tam anlamıyla ortaya çıkacağı konusunda genel bir güven problemi yaşıyor konuştuğumuz insanlar. Her yönüyle aydınlatılması lazım. En üstten en alta kadar.

En güvenli işletmelerden biri olarak övündüğümüz yer. Bu noktaya gelinmesi için peş peşe birkaç ihmal oluşmuş olmalı ki bu faciayı yaşadık. O yüzden tek tek takibi önemli.

madene-iktidarin-eli-degmis-1078424-1.

Bizim yine aldığımız duyumlar üzerinden ifade edeceğiz. Şöyle söylemek lazım kamudaki birçok yerde olduğu gibi maden işletmesinde de liyakat problemi olduğu ciddi konuşuluyor kentte. Bu liyakat probleminin de kökeni nedir? Birinci, siyasal düşünce. İkinci, sendikalı aidiyet. Bu meselelerden ötürü liyakatin aşındırılması bu facianın önemli sebeplerinden biri olarak konuşuluyor. Yine kurumun üzerinde çok uzunca zamandır -TTK olarak söylüyorum- dolanan bir özelleştirme kara bulutu var. Buradan Amasra da nasibini alıyor. Kentte çok net bariz bir örnekte var. Şuanda bu taş kömür işletmesinin kamuya ait müessesenin faaliyet yürüttüğü alanın gerisinde kalan çok daha geniş bir rezerv sahası özelleştirildi. Kiralama unsuruyla verildi. Ve bu özelleştirmede ihaleyi alan firma 17 yıldır ilk üç yılda kömür çıkaracağına söz vermesine rağmen henüz bir kaşık kömür çıkarmamış durumda. Ayrıca bu özelleştirmeden ihaleyi alan firma işletmeyi de istiyor. Biz bunu biliyoruz. Bakanlığa sunduğu raporlar var. Hâlbuki ihtiyaç tam tersi. Yani 17 yıldır kömür çıkarmayan özel sektör gerçekliği bir taraftayken bu bölgeni istihdam ihtiyaçlarını kısmen kömür anlamında işletmenin değeri çok daha net görünüyor. Dolayısıyla bizim de yıllardır söylediğimiz bir şey var. Buradaki istihdamın artması lazım, özel sektörün alıp işletmediği ciddi bir üretim ve istihdam kaybına neden olan alanlarında kamuya devri lazım.

Serkant BAYRAK: Havzadaki tüm işçiler endişeli
Genel Maden İşçileri Sendikası Merkez Servisleri Şubesi Mali Sekreteri

10 senedir TTK’de döküm işçisi olarak çalışıyorum. Yeraltında kullanılan bütün maden parçalarının üretildiği yerdeyim. Bütün havza, hatta ülke genelinde üzüntü içerisindeyiz ama havzadaki arkadaşların ‘Acaba aynı olay bizim de başımız gelir mi?’ diye bir endişeleri var. Havza genelinde malzeme eksikliği var, sondaj makineleri eksik. Kömürün içerisindeki gazların dışarıya çıkmasına yarayan parça. Geçen sene Amasra’dan iki tane sipariş verildi ama biz gönderemedik, bu sene de sipariş verildi ama yine teslim edemedik. ‘Bu sorumlular kimse tek tek bulunacak ve hesabı verilecek. 41 tane canımızın hesabını soracağız, peşini bırakmayacağız. Biz işçiler yaşarken değerine varın, öldükten sonra değil.

Biz atölyede sürekli çalışıyoruz ama büyük bir planlama hatası var. Bir ürünü ihtiyaçtan fazla üretiyoruz, ihtiyaç olanı da üretmiyoruz. İşi bilmeyen mühendis ve mimarlar bir yerlere getirilince sonuç bu oluyor. Liyakatsizlik yerüstünde de yeraltında da var. En ufak ihmalkârlık varsa gerekenler hesabını verecek.

Doç. Dr. Erdoğan KAYMAKÇI: TTK’de atamalar siyasi
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Maden Mühendisliği Öğretim Üyesi

TTK’ye iktidarın politikalarını benimseyen, onların yanında duran kişiler atanıyor. Teknoloji bu kadar ilerlemişken grizu patlamasını olağan karşılamak mümkün değil. Amasra’da TTK’nin yüz yıldan fazla bir geçmişi var. İşçi sağlığı, iş güvenliğine ilişkin önemli yatırımlar yaptı. Aynı zamanda bir okul görevi de görüyor. Esas can alıcı nokta burası. Böyle bir kurumda, teknoloji bu kadar gelişmişken, bu çağda, neden böyle bir olay meydana geldi? Bu olaydan birinci sorumlu işverendir, Enerji Bakanlığı’dır. Sonra da soruşturmanın akıbetine bakarak ihmali olanlar sorumlu tutulabilir.

Şimdiye kadar kimsenin açığa alınmaması, olayın üstünün kapatılmaya çalışıldığını gösteriyor. İktidar bugün bu olaya ‘kader’ diyor. Bu kaderse, olayı meydana getiren sebepleri ortaya çıkarmanıza, soruşturma açmanıza gerek yok. Kader derseniz geçersiniz. Sadece birkaç meslektaşımızın sorumlu tutulup, tüm suçun onların üstüne atılmasından endişe duyuyoruz.

Çağlar ÖZTÜRK: Özelleştirme için mihenk taşı
TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi Başkanı

Maden ocağında idari memur teknik ekibin başında. Düşünün teknik bir iş yapıyoruz, başımızda memur var. Patlamanın olduğu anda ocağın üstü tam bir karmaşaydı. Oraya gidip bir kriz masası arıyorsunuz, kim var, nerede? Parmakla gösteriyorlar. Şurada genel müdür oturuyor şurada müessese oturuyor. Acil durum planları dahi yok. Ama çok önemli bir şey var müthiş bir tahlisiye ekibi. Tecrübeli, birikimli bir ekip ve müthiş bir özveri gösterdiler. Geldiler önce bir kısım yaralı aldılar. Sonra gidip bir kısımları aldılar. Bir ara tereddüt ettiler. Ocakta gaz 4’lere geldi. Hatta cenazeleri bir yere topladılar, hemen alamadılar. Dumandan göz gözü görmüyor. Ocağa gidip biz alırız diyenlere ben karşı çıktım. Hemen kendi tavrımı koydum. Burada bir can daha gitsin istemiyorum dedim. AFAD bu işi bilmez yer altına girecek bilecek elemanı yok. Çalışma yapamaz, yasa bu. Diyorlar ki 58 kişi kurtardık. Tahlisiye ekipleri kurtardı demiyor, AFAD’ı ön plana çıkarmaya çalışıyorlar. 82 kişinin 4’ü öldü. Kaldı 41. 11’i kendi çıktı kaldı 30 kişi. 58 kişi nerede? Yargılayacaklarsa kendilerini yargılasınlar.

Bir taraf Hatta’a verilmiş bir taraf TTK’ye. Özelleştirmeye bakın. Buna çanak tutanlar kına yakar dedim. Bu özelleştirmenin önünü açmak için TTK’yi küçültmek için, ellerinden gelenleri yapanlar için bu bir mihenk taşı olabilir. Ama biz bütün örgütler olarak bunun üzerine gideceğiz.