Bir şiddet durumunda saldırganın cezalandırılarak bedel ödemesi, mağdurun ise aklanarak tazminat alması zorunlu. Bu olmadan şiddeti geride bırakmak mümkün değil. Saldırganın cezalandırılması ilk adım. Ancak bu adımın atılmaması mutlaka mağdurun yarasını kanatmaya devam eder mi, etmeli mi?

Şiddete tekil ya da kuşaklar boyu maruz kalarak “mağdur” olanların, kimliği yara üzerinden kurmalarının intikamcı kan davasını meşrulaştırıcı özelliği var demiştim. Mağdurun ceza talebi ile saldırganın tahrik indirimi arasında kurulan etkileşim şiddet sarmalını yerleştiriyor. Böylece maruz kalan, saldırganı genelleştirerek herkesi düşmanlaştırırken, saldırgan da aynı genelleştirmeyle herkesi tahrik edici bulmaya başlıyor. Bütün erkekler tecavüzcü ile bütün kadınlar ahlaksız sarmalı böyle inşa oluyor.

***

Saldırganın tek sorumlu olduğunun kabul edilmemesi, bedel ve ceza uygulamasının olmaması, mağdurun hak arama davranışını meşrulaştırır. Hakkını alabilmesinin engellenmesi ona bir dizi ayrıcalık sağlar. Cinsel şiddette, maruz kalanın beyanının esas alınması bu ayrıcalık hakkının yansıması. Beyan ve ardından gelen ifşa ile saldırgan sorumluluk almaya zorlanır. Mağdurun beyanına güvenilir ve saldırgan masum olduğunu kanıtlamaya zorlanır. Olağan hukuk akışı tersine döner. Suçlayanın suçu kanıtlaması değil, suçlananın masumiyetini kanıtlanması istenir. Mağdura tanınan bu hakkın istismar edilme potansiyeli göze alınır. Kimi zaman istismar edildiği de olur ama binlerce mağdurun hakkı için kabul edilebilir.

Peki, mağdurun olağan hukuk kuralına karşı bu haklı ayrıcalığı ne kadar genişleyebilir? Mağdur, hakkını ararken tümüyle kuralsız olma ayrıcalığı/ yetkisi taşıyabilir mi? Genel kurallar artık onu hiçbir şekilde bağlamaz mı?

Olağan egemen sistem mağdurun hakkının teslim edilmesi ve uğradığı zararın tazmin edilmesini engelleyici özellikteyse, mağdur ayrıcalık hakkını her alanda kullanmaya hak kazanır mı? Örneğin yıllar boyunca “kurallar” aleyhine işletilerek önü kesilen biri, kuralları ihlal etme, kandırma ve kendi çıkarına kullanma hakkına sahip olabilir mi?

***

Örneğin “dindar” olduğu için iyi ve nitelikli eğitim almasının engellendiğini düşünen biri, sınav sorularını çalarak kendisine yapılan haksızlığın tazminatını alma hakkına sahip midir?

Siyasal İslamcıların rıza üretirken kullandıkları ideolojik süreç tam olarak buydu. Cumhuriyet’le laiklik onlara şiddet uygulamış, baskıyla mağdur etmiş, haklarını ellerinden almıştı. Şimdi geçmişte uğradıkları mağduriyetin tazminatını alırken, kuralsız olmaya, kendilerine yapılan haksızlığın aynısını “Cumhuriyet Seçkinlerine” yapma hakları vardı!

Şapka yüzünden asılan din alimleri, ahır yapılan camiler, namaz kılması engellenen, zorla oruçları bozulan, başları açılan Müslümanlar “tarihi” biteviye tekrar edildi. Şimdi sıra bizde, zamanında elimizden alınan haklarımızı geri kazanırken kuralsız olma ayrıcalığına sahibiz, demeye getirildi. Bu propagandanın yoksullaştırılmış, lümpenleştirilmiş bir halkta karşılığı vardı. Sonucu görüyoruz. Kendisine dokunulmazlık ve istediği her şeyi hiçbir kurala uymadan yapma ayrıcalığı tanıyan ve kendisinden olmayana da her türden şiddeti uygulama hakkını gören.

Oysa “Cumhuriyet” kuruluşundan bu yana Sünni İslam’la sıkı sıkıya bağlıydı ve devlet şiddetini sadece gayri müslimlere, Alevilere, etnik gruplara ve solculara uygulamıştı. Siyasal İslamcıların “sahte” (pseudo) mağduriyetlerine karşı, diğerleri gerçek mağdurlardı.

Gerçek mağdurların içinde şiddet sarmalına kapılmayanlar çoğunluktaydılar aslında ama kırılıp öldürüldüler. Örneğin Dersim; toprağıyla ve insanıyla birlikte mağduriyetten şiddet hakkı, ayrıcalığı istemeden yarasını sarmaya ve özgürleşmeye çalışıyor hâlâ. Sembol isimlerle tanımlarsak Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya’da simgeleşen Türkiye sosyalistleri ve Hrant Dink. Çayan’ın “erleri geri çekin, subayları gönderin” haykırışı bu nedenle bir özsavunma manifestosuydu.

Peki, gerçek mağdurların arasında şiddet sarmalına kapılan ve intikamcı kan davasını sürdürürken hem sosyalist olduğunu iddia edip hem intikamı için kendisine hiçbir kurala uymama hakkı tanıyan, sadece ben mağdurum sadece benim mağduriyetim tazmin edilmeli diyen ve dokunulmazlık isteyenler var mı? Bu sorunun yanıtını da siz verin…